Van Gogh, 1890 yılının başlarında onu kariyerinin her aşamasında destekleyen ve maaşının bir kısmını da ona bağlayan çok sevdiği kardeşi Theo’dan bir mektup alır. Bu mektup Van Gogh için sevindirici bir haber içermektedir: Theo’nun Vincent adında bir oğlu olmuştur. Bu haber üzerine Van Gogh onlara özel bir hediye hazırlamak ister ve 20 Şubat 1890 günü annesine yazdığı bir mektupta Theo’nun oğlu için bir resim yapmaya başladığını şu sözlerle ifade eder: Theo’nun oğlu için bir resim yapmaya başladım, yatak odalarının duvarına asmaları için arkasında mavi bir gökyüzü ile uzun badem çiçeği dalları.
Van Gogh artık başa çıkılması zor bir hal alan depresyonu ve epileptik krizleri nedeniyle geldiği ve kendini huzurlu hissettiği Arles’teki evinin bahçesindeki kayısı, erik ve şeftali ağaçlarını uzun uzun izleyerek kendisine bir çeşit terapi uyguluyordu. Baharın tüm simgelerini eserlerinde kullanmayı sevdiğini ve bahar aylarının kendisine verdiği ilhamı sürekli belirten sanatçı, Arles’teki ağaçların bu aylar içerisindeki tomurcuklarına dayalı birçok eser ortaya çıkarmıştır. Bu eserlerden biri de “Çiçek Açan Badem Ağacı” ya da “Badem Çiçekleri” olarak çevirisi yapılan “Almond Blossoms” tablosudur.
Van Gogh üzerinde çok uzun zaman ve sabırla çalıştığı bu eserini, 15 Nisan’da Kardeşi Theo’ya yazdığı mektupta:”Çalışmalarım iyi gidiyor, çiçekli dalların sonuncusu, göreceksin ki üzerinde en sabırla çalıştığım en sakin ve nazik dokunuşlarla resmettiğim en iyi işim bu.” sözleriyle ifade etmiştir.
İleride “Almond Blossoms” adıyla anılacak olan bu tabloyu, bir ressamlar topluluğu kurma isteğiyle geldiği Arles’de tomurcuk açan ağaç dallarının etkisinin yanı sıra Japon sanatının yardımıyla oluşturmuştur. Bu eser, ressamın kopyalayacak kadar etkilendiği Japonizm akımının izlerini taşımaktadır. Eserde sadece bir parçası resmedilen badem ağacı, çiçek açmış tomurcuklarıyla baharın gelişini simgelemektedir. Ağaç dallarının ve baharla beraber gelen tomurcukların masmavi bir arka plana yerleştirilmiş olması ile gökyüzü hatırlatılmak istenilmiştir.
1890 yılının Mayıs ayında tabloyu kendi elleriyle teslim etmek isteyen Van Gogh, bu amaçla Paris’e ailesinin yanına gider ve ilk olarak piyanonun üzerine asılan resmin yerinin değiştirilmesini isteyerek, onun yatak odasında yerinin daha iyi olacağını belirtir. Kardeşi Theo ve onun ailesiyle olan bu buluşmasının üzerinden henüz 4 ay bile geçmeden Van Gogh hayatını kaybeder.
Söz konusu 92 x 73.5 cm ebatlarındaki yağlıboya eser Hollanda’da Van Gogh Müzesi’nde sergilenmektedir.
Kaynakça: