Kendi “Harikalar Diyarı”nıza Bir Yolculuk

Kendimi bildim bileli, bende müzikallerin yeri apayrıydı. Her müzikalin her şarkısında gözlerim dolar; ister canlı, ister televizyon üzerinden izlemiş olayım, bittiğinde yüzümde tatlı bir tebessüm olurdu. Bu, belki High School Musical gibi Disney yapımı müzikal filmlerle büyümemden kaynaklıdır, belki de çok daha derin bir sebebi vardır, kim bilir? Bu konu bir yana, yıllardan beri her müzikali onun bir müzikal olması sebebiyle izleyen ve izlediğime en çok bundan dolayı saygı duyan ben, ilk kez bir müzikalin hem konusuna, hem kadrosuna, hem de ülkemizin sanat yönünden gelişimine olabilecek katkılarına bu kadar heyecanlandım. Evet… Alice müzikali. Peki, ilk bakışta klişeleşmiş bir “çocuk masalı”nın uyarlaması gibi gözüken bu müzikal, beni neden bu kadar heyecanlandırdı?

Öncelikle size oyunculardan bahsedeyim. Alice rolünü Serenay Sarıkaya oynuyor ve bu rolün hakkını benim tahmin edebileceğimden çok daha iyi veriyor. Bütün oyun boyunca şarkı söylemesi ve dans etmesi, oyunculuk becerilerini hiç geri plana atmış gibi değil, hatta tam tersi, şarkıların ve dansların enerjisi, oyunculuğuna da yansıyor ve ortaya hepimizin kendi içerisinde bulabileceği bir Alice çıkıyor. Bence, müzikalde onun kadar etkili olan diğer karakter “Tavşan”, yani, Enis Arıkan. Dizilerden ve yarışmalardan tanıdığımız Enis Arıkan, bir nevi oyundaki sunuculuk rolünü de üstleniyor. Telefon kapatma, görüntü almama uyarıları, kendisi tarafından yapılıyor ve evet, Alice müzikali bu konuda çok ciddi! Gitmeden önce bir bunu, bir de Enis Arıkan’ın oyun başlamadan çok kısa bir görüntü alma süresi verdiğini bilseniz bence sizin için iyi olur. Tavşan karakterine gelince, Enis Arıkan’ın ekranlardaki kişiliği ona yansımış ve bunun rolüne içtenlik kattığını rahatlıkla söyleyebilirim. Benim en çok beğendiğim oyuncu ise, Merve Dizdar. Oynadığı “Kedi” rolünde gerçekten bir kediye benzemeyi başarıyor ve gerek diyaloglarıyla, gerekse sahnedeki duruşuyla, bu rol için biçilmiş kaftan olduğunu seyirciye kanıtlıyor! “Kraliçe” rolündeki Ezgi Mola ise, karakter olarak çok sevsem de, genelde oyunculuğunu pek beğenmediğim bir isim fakat bu müzikal ile bütün önyargılarımı silmeyi başarmış durumda. Kraliçenin eşi “Kral”, İbrahim Selim tarafından oynanıyor ve eşine yaranmaya çalışan, kendi başına pek de işe yaramayan erkek karakteri seyirciye çok güzel aktarılıyor. Hikâyede kişisel favorim olan “Şapkacı”,  müzikalde kızların bayıldığı, deyim yerindeyse “ortamcı” bir karakter olarak çizilmiş ve Şükrü Özyıldız tarafından canlandırılıyor. Esas kadroda pek gözükmese de, Alice’in çocukluğunu canlandıran Ecrin Su Çoban’a da hakkını vermek lazım, yaşına göre oldukça iyi bir oyun çıkarmış. Neredeyse Serenay Sarıkaya kadar çok dans edip şarkı söylüyor!

         

Olay örgüsünden bahsetmeden önce, size küçük bir sır vermek isterim: karakterimiz aslında Alice değil! Evet, yanlış okumadınız. Kimse kızının ismini Alice koymamış bile! Bence burada önemli olan nokta şu ki; aslında Alice içimizden herhangi biri olabilir, hatta hepimizin birer Alice olması bile mümkün. Zira hepimizin kaçmak istediği gündelik dertleri yok değil. Düşündüğümüzden çok daha fazla insan kendisini sanatta buluyor ve böylece birer hayal dünyasına sığınıyor; müzikalde Alice’in ukulele çalmayı ve şarkı söylemeyi çok sevmesi, her birimizin içerisindeki tutkuların dışa vurumu yalnızca. Hayalperest ve müziğe âşık bir karakter olarak izleyiciye yansıtılan Alice’in, “Alice” ismini almasının tek sebebi ise, Tavşan’la tanıştığında kendisini o şekilde adlandırması. Bu adlandırma bir kenara, Alice karakterini objektif bir biçimde tanımlamak neredeyse imkânsız. Gittiği dünyada karşılaştığı “Sen kimsin?” sorularına zamanla isyan ederek “Siz de takmışsınız, kimsem kimim!” tarzı cevaplar veren Alice, kendisi bile tanımlayamıyor kendini. Ancak, onu o dünyaya götüren Tavşan ile Tavşan’la rekabet içindeymiş gibi gözüken Kedi, kendisini yönlendiriyorlar. İyi dostları olmadan, kendini tanıyamayan bir kızın yolunu bulması zor olurdu, değil mi? “Yönlendirme” olarak adlandırdığım bu süreçte, iki karakterin arasındaki çekişme, bana kişinin omuzundaki şeytan ve melek tiplemesini hatırlatmadı desem yalan olur.

Müzikalin, Lewis Carrol tarafından yazılan esas hikâyeye en büyük benzerliğiyse, tabii ki despot ve acımasız Kraliçe! “Kellenizi alırım” cümlesini kaç kez duyduğumu inanın sayamadım! Tahmin edilebileceği üzere, dostları Tavşan ve Kedi’nin yardımıyla bu Kraliçe’ye kafa tutan kişi ise Alice. Neler olup bittiğinin detaylarına girmeye gerek yok ancak şöyle küçük bir eleştiri getirebilirim ki, olaylar birbirinden biraz kopuk ilerliyor ve ben müzikalden kafamda çok fazla soru işaretiyle ayrıldım. Bana sorular sordurabilmesi benim için güzel bir şey olsa da herkesin bu kadar hoşuna gitmeyebileceği için uyarmakta fayda var. Bununla birlikte, beni en çok etkileyen kısımlardan bir diğeri ve şuana kadar canlı izlediğim müzikaller ile Alice’i ayıran şey… Efektler. Sahnedeki ışık oyunları, kat kat birbirinin üstüne açılan perdeler; görüntünün gerçek olup olmadığını sorgulamama sebep olan inanılmaz efektler. Lüküs Hayat, Yedi Kocalı Hürmüz gibi müzikaller nedense daha sade, daha bir tiyatro havasında oluyor-ve bana kalırsa Türk kültüründen uzak birisinin bunlardan zevk alması biraz zor. Neden mi? Çünkü sanatsal açıdansa, olay örgüsünün üzerinde duruyorlar. Gerek efektler, gerekse şarkılar bazı olayların seyirciye aktarılması amacına hizmet ediyor. Fakat dünya çapında etkisini gösteren Cats, Phantom of the Opera gibi müzikaller, olaylardan çok duygulara hitap ediyor ve bunu görsel efektler/ses efektleri ile şarkılar aracılığıyla yapıyorlar. Öyle ki, oyunların dilini bilmeyen insanların keyif alarak izlemesini sağlayabiliyorlar. Alice müzikali içinse, dünya onun hakkında ne düşünür bilmem ama klasik bir Türk müzikali olmaktansa, bahsettiğim küresel müzikaller kategorisinden sayılabileceğini söyleyebilirim.

Kendi dünyasından kaçmak isteyen bir kızın atıldığı hayal dünyası ve onun başından geçen maceralar, yaşadığı zorluklar, edindiği dostlar ve “hayal dünyası”na ait olan her şeyin, aslında gündelik problemlerine çözüm getirmesi… Bunların hepsi aslında çocukluğumuzda bize anlatılan hikâyeler kadar masum ve keyif verici, fakat bir o kadar da öğretici. Alice ve arkadaşlarıyla birlikte çıktığım bu iki saatlik yolculuğu ben çok sevdim, olur da yolunuz İstanbul’a düşerse, şimdilik Nisan sonuna kadar devam edeceği kesin olan bu müzikali sizin de denemenizi tavsiye ederim!

Kaynakça:

www.alicemuzikali.com

https://www.zorlupsm.com/tr/etkinlik/alice-muzikali

https://www.sabah.com.tr/magazin/2019/01/19/alicein-ruya-kadrosu

https://www.haberler.com/alice-muzikali-surprizleriyle-sezonu-acti-12401175-haberi/

https://www.boxerdergisi.com.tr/alice-muzikali-promiyerini-yapti-sosyal-medya-yikildi-43125

Leave a Reply