Bilimden sanata Helenistik kültürün dünya mirasına etkisi her alanda görülmektedir. Resme, heykelciliğe, mimariye ve edebiyata yeni bir ışık gösteren Helenizm, tarihi anlamda da önemli bir nitelik taşır. Helenizm, ünlü imparator Büyük İskender’in istilalarıyla başlayan, Grek etkisinin doruğa ulaştığı dönemdir. Büyük İskender, genç yaşına rağmen yüzlerce savaşa katılmış, dünyanın büyük bir bölümünü fethederek büyük imparatorluklar kurmuş askeri bir dehadır. Fethettiği şehirlere Grekleri yerleştirmiş, bu vasıtayla Doğu ve Batı’nın kültürü ve bilimi harmanlanmış; uygarlıkların birbirine kaynaşmasıyla önemli bilim, ticaret, sanat ve kültür merkezleri oluşmuştur. Ancak, bu olağanüstü oluşumun savaştan, kandan, işgalden doğduğu da bir gerçek.

Bu dönemin en önemli eserlerinden biri olan ve mutlaka gidip görülmesi gereken İskender Lahdi İstanbul Arkeoloji müzesinde yer almaktadır. Lahit Fenikeli bir krala aittir ancak dönemin heykel, portre ve resim anlayışını, sanatta ne kadar ilerlendiğini gösteren bir delildir. Sanatçılar, eserlerinde duygu ve düşüncelerini baskın bir şekilde yansıtmaktadır. Sanatçıların ortaya çıkardığı popüler eserlerin büyük bir çoğunluğu ise filozoflardan oluşmaktadır. Nitekim bu durum, düşünce ve felsefenin bu dönemde ne kadar önemli olduğunu ortaya koymaktadır.

Helenistik dönemin içeriğine bakacak olursak bu dönemden önceki durumun aksine tapınaklar ve sanat eserleri tanrı adına değil kral ve ailesi adına yapılmaya başlanmıştır. Büyük İskender’in getirmiş olduğu otoriteye saygınlık ve bağlılık kendini ekseriyetle sanatta, kültürde, mimaride göstermiştir. Kral ve ailesinden bağımsız olarak yapılan sanat eserlerinde iki ayrım vardır: Doğu kültürüne yatkın eserler ve Batı kültürüne yatkın eserler. Batı insanının hamurundan çıkmış eserlerde kare, dikdörtgen, zigzaglar, o dönemin hayvanı ve insan motiflerine sıklıkla rastlanmaktadır. Doğu tarafına yöneldikçe daha mistik ögeler; örneğin bitkiler, daha çok hayvan, doğa motifleri görülmesi mümkündür. Bu iki ana kültürün birleşmesiyle ortaya Helenistik Dönem akımlarından “Orientalizan” akımı gelişmiştir. Bu dönemde yapılan eserler ne yazık ki günümüze kadar ulaşamamıştır. Ancak bazı seramik mozaiklerden o dönemin sanat anlayışı anlaşılabilmektedir. Bu mozaiklerden en önemlisi İskender Mozaiği olup dönemin otoriter gücünün sosyal hayata etkisi açıkça izlenebilmektedir.

“Dünya müzelerini binlerce taban mozaiği süslerse süslesin, mozaik döşemeler için özel müzeler kurulursa kurulsun öyle bir mozaik vardır ki, kendisini bunların arasından sıyırmış ve dünya çapında bir üne sahip olmuştur. Bu mozaik İskender mozaiğidir.” (Mustafa Şahin, İskender Mozaiği)

İSKENDER MOZAİĞİ

Grek (Yunan) sanatının bir çağı olan Helenistik Çağ; resim, heykel, müziğin yanında mimari alanında da yeni bir devir açmıştır. Kral merkezli bir sanat anlayışı yeni yapıların ortaya çıkmasını sağlamıştır. Günümüzde müze olarak gezilen büyük mezar yapılara (mosole) Helenistik sanatsal dönemde rastlamaktayız. Dünyayı etkileyen bu mimari anlayışta “Korint Üslubu” dönemin en çok kullanılan sütün biçimidir ve şu an Ephesos Artemis Tapınağı, Dydima Apollon Tapınağı, Priene Athena Sardis Artemis Tapınağı gibi dünyanın en meşhur eserleri bu üslubu kullanan, Helenistik dönemden kalıp akıllara kazınan mimari yapılardandır.

EPHESOS ARTEMİS TAPINAĞI

KAYNAKÇA

https://aktuelarkeoloji.com.tr/kategori/arkeoloji/iskender-mozaigi

Wikipedia

Leave a Reply