Ak Parti MHP

Cumhurbaşkanlığı seçiminin tek bir kazananı yok. Tek bir kaybedeni var.

Her ne kadar beklediği, arzuladığı oy oranının altında kaldığını düşünsem de Erdoğan seçimin doğal kazananı. Bir diğer kazanan ise topladığı sempatiyle çıtasını yükselten, HDP sınırlarını aşmayı başaran Selahattin Demirtaş.

CHP ise elbette bu seçimden kazançlı çıkan taraf değil ancak tam manasıyla başarısız olduğunu söylemek zor.  “Oy kullanan” CHP seçmeni Ekmeleddin İhsanoğlu’na karşı bütün tepkilerine, haklı kızgınlıklarına rağmen çok büyük oran tercihlerini bu adaydan yana kullandı. Demirtaş’a kayması beklenen oyların büyük kısmı İhsanoğlu’nun hanesine yazıldı. CHP tabanı yine bağrına taş basarak, yine içine sinmeyerek, yine küfür ede ede Erdoğan’ın en güçlü rakibine oylarını verdiler. CHP kendi seçmen potansiyelini ve gücünü çok büyük oranda kullanmıştır. Sandığa yansıyan %38,5’luk oy oranında sırf toplumsal muhalefetin parçalanmaması adına beğenmedikleri, istemedikleri bir adaya oy veren milyonlarca CHP seçmeninin hakkı büyüktür.  (Sandığa gitmeyen, oy kullanmayan tatilcileri tabii ki de bu çemberin dışında tutmak lazım.)

Tarih 10 Ağustos’u bir partinin gayri resmi çöküşüyle hatırlayacak. Seçimler, Milliyetçi Hareket Partisi’nin kendi tabanının bile dikkate almadığı bir partiye dönüştüğünün acı bir ispatı olarak akıllarımıza kazınacak.

Milliyetçi camia ve muhafazakar çevrelerin desteğini alabilmek adına  “Çatı Aday” olarak vitrine koyulan Ekmeleddin İhsanoğlu MHP seçmeni tarafından adeta ters köşeye yatırıldı. Asıl oy kaybının CHP kanadından gelmesi beklenirken, Orta Anadolu’dan gelen oy oranları seçimin en büyük sürprizi olarak kayıtlara geçti. Özellikle Devlet Bahçeli’nin memleketi, MHP’nin en güvendiği kalesi olan Osmaniye’de Erdoğan ile İhsanoğlu’nun neredeyse aynı oyu alması öyle sanıyorum ki gecenin en büyük bombasıydı.

CHP’nin ve Kılıçdaroğlu’nun avukatlığını yapmayı inanın hiç istemiyorum ama bugün Kılıçdaroğlu Bahçeli’nin yanına gidip şunları söylese haksız olur mu?

” Yahu kardeşim ayıptır. Biz kendi partimize fersah fersah uzak olan bir adamı aday gösterdik. Kendi içimizde parçalanma tehlikesi geçirdik, kendi seçmenimizi küstürdük. Bu iş belki benim koltuğuma mal olacak. Sırf ne için? MHP’nin gönlü olsun, Büyük Birlik’in, Saadet’in, Cemaat’in gönlü olsun diye…. Bizimkiler “tıpış tıpış” gidip oylarını İhsanoğlu’na verdi siz gidip Erdoğan’a verdiniz. Reva-yı hak mıdır bu? “

Sayın Devlet Bahçeli bağıra bağıra konuşmak, matematik formülleri ve tekerlemelerden arta kalan zamanlarında kafasını kaldırıp düştüğü duruma bir bakmalıdır. Kendisinin ve partisinin her geçen gün biraz daha eridiğini ve kendi seçmeninin bile kayda değer bulmadığı bir lidere dönüştüğünü görmelidir. Çatık kaşlar ve asık surat eşliğinde yazılı metinden bildiri okuyarak, yaşlı başlı adamlara elini öptürerek, kendi genel merkezine sıkışıp kalmış bir profilin siyaset sahnesinde daha ne kadar dayanabileceğini şahsen çok merak ediyorum.

10 Ağustos seçimleri,  kendi seçtiği delegelerin oylarıyla koltuğunda kalan Devlet Bahçeli’nin MHP’ye gönül veren insanların nazarında iflas etmiş bir lider olduğunu gözler önünde serdi. Önemli bir siyasi tarihe, siyasi kültüre sahip olan milliyetçi camia için bu duruma düşmek gerçek anlamda üzüntü verici. Öyle zannediyorum ki bu parti acil olarak silkinip, yenilenip,  taze politikalar üretmez ise 2015 seçimlerinde barajın altında kalarak parlamentoya veda edebilir. Bu yenilenme süreci iyi bir akademisyen olduğuna inandığım Devlet Bahçeli’nin üniversiteye geri dönmesiyle başlayabilir.

Son olarak bir eleştiri de kendime getirmek istiyorum. 10 Ağustos akşamı ben de ciddi şekilde yanıldığımı gördüm. Şöyle ki özellikle 2011 seçimlerinden sonra milliyetçi camia ile Erdoğan’ın arasındaki bütün köprülerin yıkıldığını, Erdoğan ile MHP tabanının birbirlerinden çok uzaklaştığını düşünüyordum. Özellikle PKK ile müzakere sürecinin, Öcalan ile yapılan görüşmelerin, Erdoğan’ın milliyetçiliği ayaklar altına aldığı meşhur Mardin konuşmasının ardından MHP seçmeninin bir daha Erdoğan’ın yakınından bile geçmeyeceğini düşünüyordum. 10 Ağustos akşamı yanıldığımı anladım. Demek ki ben milliyetçi camianın hassasiyetlerini gözümde biraz fazla abartmışım. MHP seçmeni için Erdoğan hala bir alternatif olarak görülebiliyormuş.

Ne diyelim hayırlı olsun bakalım…

 

Leave a Reply

1 comment

  1. yasin

    Alınamayan oyları sadece mhp tabanına ,tatilcilere bağlamak,yaklaşık 13 milyon oyu görmezden gelmek ve bizi yanlış politika ve yol haritası oluşturmaya götürür.Unutulan nokta Boykot ve boykotun örgütlenmesidir.10 ağustos da milyonlar sandığa gitmemiş gerici adaylar arasından bir seçim yapmamış , bunun parti yönetim ve tabanlarını harekete geçireceğini öngörerek, boykotu sistematik hale getirmişlerdir.İlerleyen günlerde de boykotun sadece bir seçim için değil ,Türkiye’nin geleceği için ne kadar önemli olduğu görülecektir.
    Diğer bir konuda Demirtaş’ın oy oranının yanılgı yaratmasıdır. Bir çok sosyalist parti ve chp tabanı İhsanoğlu yerine Demirtaş’a oy vermiştir ki genel seçimler de hdp-bdp kanadının %7 lerde kalmasıyla oylarının çok da artmadığını göreceğiz.

    Mhp tabanından illa ki Erdoğan’a oy kayması yaşanmıştır ama bu boykot kadar etkili değildir,dediğim gibi ilerleyen günlerde parti taban ve yönetimde yaşanna olaylar hangisinin daha etkili olduğunu bizlere gösterecektir.