Zamanın değişmesi ile hayatımız da değişir. Eskiden önemsemediğimiz pek çok şey ihtiyaç haline gelir. Günümüzde teknoloji hayatımızı daha hızlı, daha konforlu hale getirmiştir. Ancak daha güvenli olduğunu söylemek zordur. Güvenliğin sağlanması için uğraşan görevlilere de bu durumda çok iş düşmektedir. İster bir alışveriş merkezine gidin, ister okula gidin, ister bir uçağa binin, isterse yürüyün; güvenlik görevlileri yolumuzun üstündeki her yerde görmeye alışkın olduğumuz figürler. Her ne kadar arabamızın bagajına bakarak olsun veya elimizdeki çantayı kontrol ederek bizi biraz uğraştırsalar da “Ne de olsa bu her birimiz için gerekli.” seklideki yüzeysel bir bakış açısı ile gerçekten hayatımızın ayrılmaz bir parçası gibi görünüyor bu insanlar. Ve tabii bu önlemler. Gerçekten öyle mi?
Güvenlik hakkında yazdığı kitaplarla tanınan kriptograf Bruce Schneier The Economist’in tabiri ile bir “güvenlik gurusu”. Kendisi 2011’de yaptığı Güvenlik illüzyonu isimli TED konuşmasında: “Güvenlik tiyatroları insanları güvende hissettiren ancak bu konuda hiç bir şey yapmayan ürünler.”(6:21) demekte. Elbette bütün güvenlik önlemleri -çok şükür- bu cinsten değil. Ancak o kadar yaygın ki insanın içi ürperiyor. Havaalanı güvenliklerini ele alalım mesela. Amerika’da havaalanı güvenlikleri TSA(Transportation Security Administration) tarafından yürütülmekte. TSA’in teröristleri engellediğine dair elimizde pek bir delil yok. Dahası Homeland Security (ABD iç güvenlik bakanlığı) tarafından yapılan bir testte 70 seferin 67 sinde potansiyel silahların güvenlikten geçtiği görülmüş. Buradan havaalanı güvenliğinin bizi güvende hissettirmekte çok başarılı olduğunu, ancak aksine bizi hissettirdiği kadar güvende kılmadığı sonucuna varmak pek mümkün.
Pek tabi ki bu hislerin aksi yönde çıkması de mümkün. “Dikkat çekici ve çok az rastlanan tehlikeleri abartmaya, yaygın riskleri de küçük görmeye meyilliyiz” (3:52) [pullquote_left]Örneğin 9 Eylülde ölen insan sayısı(2993) Amerika’da her ay araba kazasında ölen insandan(2010-07 da 3095) daha fazla olabilmekte. [/pullquote_left]Bilinmeyen, alışkın olduğumuzdan daha tehlikeli olarak algılanır. Buna bir örnek; insanlar, yabancılar tarafından kaçırılmaktan korkar. Ancak veriler ,tanıdıklar tarafından kaçırılmanın daha yaygın olduğunu söylüyor.( Bu daha çok çocuklar için geçerli).Üçüncüsü, kişileştirilmiş tehlikeler anonim olanlardan daha büyük algılanırlar. Yani “Bin Laden” bir isim olduğu için daha korkutucudur. Dördüncüsü, insanlar kontrol edebildikleri durumlardaki tehlikeleri küçümser, kontrollerinde olmayan durumları büyütürler: Paraşüt atlama ya da sigara içmeye başladığınızda, tehlikeyi küçümsersiniz. Bir risk sizi vurduğunda ise – terörizm buna iyi bir örnek – durumu büyütürsünüz. Çünkü sizin kontrolünüzde olmadığını hissedersiniz.”(3:52)
Dolayısı ile hislerimizden sıyrılmamız gerekmektedir. Ancak hislerimizden sıyrılmak için bizi güvenli hale getirmeyen her önlemi: “Demek bu da bir oyun.” şeklinde hafife almak bizim için bir çözüm olmayacaktır. Örneğin Schneier kimlik kontrol etmenin neden bizi daha güvenli bir hâle getirdiğinin açıklanmadığını, bunun güvenlik tiyatrosunun bir parçası olduğunu bloğunda yazmış olsa da bu güvenlileştirmeme durumu karşısında kimlik kontrollerini bırakmak doğru olmayacaktır. Çünkü güvende olma hissi bizim toplum içinde daha rahat bir hayat yaşamamızı sağlayacaktır. Dolayısı ile kimlik kontrolleri bir “hile”(17:53) olsa da veya başka bir ifade ile bir “güvenlik illüzyonu” oluştursa da insanların etrafındaki diğer insanlara olan hislerini tamir edip sosyal yapıyı sağlamlaştırdığı için –gerçeği çarpıtmamak şartı ile– uygulanmaya devam edilmesinde bir zarar olmasa gerek. Güvenlik görevlilerinin “düzenleyici, organize edici, uyarıcı, harekete geçirici, sürekliliği sağlayıcı, yönlendirici vb. birçok örtülü misyonu yüklendiğini“ de düşündüğümüz zaman aslında bu tür güvenlik illüzyonlarının sebepleri de daha iyi anlaşılacaktır diye düşünüyorum.
Yalnızca insanlar için değil arabalar açısından olaya baktığımızda bu günler de akla gelebilecek önlemlerden biri de bagaj kontrolleri. Schneier dedediği dediği gibi “Teröristler bizim güvenlik önlemlerimizi görüyorlar. Bu önlemleri nasıl aşacaklarını çözebilirler” dolayısı ile bomba patlatmak isteyen her şekilde patlatır şeklinde bir anlayış öne sürülebilir. Ancak her ne kadar her miktarda patlayıcı madde tehlikeli olsa da arabanın bagajına konulabilecek 230 kilo ile diğer yerlerine saklanabilecek miktar arasında çok büyük bir fark var. Bu açıdan bakıldığında ufak bir uğraş karşısında büyük bir riskten korunulduğu görülebilir. Dolayısı ile bagaj kontrolü gibi önlemler -bütün riskleri ortadan kaldırmasa da- bizi daha güvenli hale getiriyor.
Schneier’ın değimi ile (6:21). Mesela istihbarat ve acil durum planları. Güvenlik tiyatroları bizim huzur içinde yaşamamız için gerekli olsa da güvenlik adına asıl “görünmeyen” önlemlerin güvenliği sağlayan kurumlara yardımı olduğu gibi bizim için daha “güvenli” olacağını düşünüyorum.