Dış siyasette bu kadar şey olup biterken iç siyasetimiz çoğu zaman dediğimiz gibi hayatımızın büyük bir parçası haline gelmiş, hatta hayatımız olmuş durumda. Bu ise bazılarımızı mizaha itmektedir. Bu, kendini karikatürlerde gösterir. Karikatürler, güldüren ve aynı zamanda düşündüren doğasıyla birçok kez sistem eleştirisine birçok kez de sistemin istikrarına hizmet eden çeşitli perspektiflerle okuyucuya mesaj verirler. Siyasi karikatürler ise pek çok siyasi fikir ve ideoloji hakkında güncel olaylarla bizlere asıl dertlerini güldürü tarzında açıklarlar. Yıllardan beri süregelen eleştiri çekememezlik ve eleştirinin zayıflatıcı gücünden korkma durumları sebebiyle karikatürleri sınırlama ve yasaklama süreçleri söz konusu olmuştur. “Her ne kadar karikatür, egemen olma yarışındaki grupların siyasal ve toplumsal açmazlarını, aksak yönlerini eleştirel bir biçimde çizgilerine yansıtsa da diğer taraftan siyasi söylemleri, yayımlandığı gazetenin genel yayın politikasına göre ideolojik süzgeçten geçirerek yeniden inşa etmekte, böylece seçmenin tercihini etkileyebilmektedir” (Aşlakçı 484).

Burada aslında temel sorun ifade özgürlüğü kavramıdır. Bu müessese Anayasaca tanınan bir hak olup devlet tarafından cumhurbaşkanına hakaret vb. sebeplerle kısıtlanamaz. 1982 Anayasası, 25. maddesinde “Herkes düşünce ve kanaat hürriyetine sahiptir. Her ne sebep ve amaçla olursa olsun kimse, düşünce ve kanaatlerini açıklamaya zorlanamaz; düşünce ve kanaatleri sebebiyle kınanamaz ve suçlanamaz.” diyerek bu özgürlüğün soyut ve statik yönünü belirtmiştir. Ancak bu soyut yön tek başına bir anlam ifade etmeyeceğinden, düşünce özgürlüğünün soyut yönünü tamamlayan somut ve dinamik yönü de 26. maddede “Herkes, düşünce ve kanaatlerini söz, yazı, resim veya başka yollarla tek başına veya toplu olarak açıklama ve yayma hakkına sahiptir…” biçiminde ifade edilmiştir. Bu açıklamalardan hareketle şu söylenebilir ki ifade özgürlüğü düşünce özgürlüğünü tamamlayan ve ona anlam katan bir özelliğe sahiptir. Teorikte işler böyleyken pratikte Türkiye’de ve aslında dünyanın neredeyse her yerinde siyasi iktidarlar güçlerini kaybetmemek ya da muhalifler karşısında küçük düştüklerini görmemek adına kendi karakterleri, eylemleri veya partileri için yapılmış olan karikatürleri yasaklamakta ve hatta çizerlerine birtakım yaptırımları davalar yoluyla uygulamaktadır. Bu yaptırımlar para cezasından hapis cezasına kadar gidebilmektedir (Özocak 261). Bu tür davaların yasal dayanakları olarak ise, “kişilik haklarına basın yoluyla hakaret; devletin askeri şahsiyetlerini, emniyet muhafaza kuvvetlerini alenen tahkir ve tezyif etmek; milli hissiyatı rencide edecek ve milli menfaatlere zarar verecek şekilde kötü niyetle maksadı mahsusa niyetle yayın yapmak; halkın ar ve haya duygularını incitmek; bölücü örgüt veya komünizm propagandası yapmak; devletin iç ve dış güvenliğini tehdit etmek; özel aile hayatına tecavüz etmek” gibi gerekçeler kullanılmıştır. Esasında siyasi iktidarın halkın desteği olan mizah ve karikatürle olan savaşında kullandığı en büyük araç, hukuktur.

Bu konuda ise anahtar noktalardan biri basın ve ceza hukuku ilişkisidir. Bu ilişkiden basın özgürlüğünün kötüye kullanılmasının engellenmesi ve de basının görev ve fonksiyonlarının gereğince yerine getirilmesi amaçlayan “basın suçu” kavramı doğmaktadır. Basın suçu, kanun gereğince kusur sorumluluğu ve objektif sorumluluk kurumlarına dâhildir. TBK m.49’a göre basitçe kusur, işlediği haksızlıktan dolayı failin kınanabilmesi anlamına gelir. Kusur, ceza sorumluluğunun esasını oluşturan bir müessesedir. Ceza hukuku uygulamasında kusurluluk esastır. Objektif sorumluluk ise kişinin, kendi fiilinden sadece maddi nedensellik bağına dayanılarak fail ile fiil arasında herhangi bir psişik bağ aranmaksızın sorumlu tutulmasıdır. Dolayısıyla, yayımlanan bir karikatür nedeniyle sadece onu çizen eser sahibi değil, karikatürün çıktığı dergide o karikatürü yayımlayan ve hatta onu dağıtan da sorumlu olmaktadır.

Yukarıda bahsedilenlerin somut örneklerinden biri olan Penguen dergisi ile aslında siyasi iktidar arasında yaşanan, Recep Tayyip Erdoğan’ın hukuku nasıl kendi lehine bir araç olarak kullanmaya çalıştığı dava şu şekilde gelişmiştir:  “Penguen Dergisi, Ankara 8. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin Cumhuriyet Gazetesi çizeri Musa Kart’ı, çizdiği karikatür nedeniyle 5.000 TL tazminat ödemeye mahkum etmesi üzerine, siyasi iktidarca karikatürcülere açılan tazminat davalarını ve Başbakan Erdoğan’ın sanat yoluyla yapılan eleştirilere karşı tahammülsüzlüğünü protesto etmek amacıyla derginin 24 Şubat 2005 tarihli 127. sayısını, kapağına 9 tane farklı hayvan biçiminde çizilen Tayyip Erdoğan karikatürleriyle çıkarmış ve kapağa ‘Tayyipler Alemi’ başlığını vermişti. Bunun üzerine Başbakan Penguen Dergisi’ne karşı Ankara 1. Asliye Hukuk Mahkemesi’nde 40.000 TL’lik manevi tazminat davası açmış, dava yaklaşık iki yıl sürmüş ve nihayet 14 Şubat 2007 tarihinde mahkeme, söz konusu karikatürlerin “eleştiri sınırları içerisinde” olduğu gerekçesiyle davanın reddine karar vermiştir.74 Dava açıldıktan sonra Penguen Dergisi çizerlerinden Erdil Yaşaroğlu “Musa Kart Başbakan’ı kedi kafalı çizdiği için 5.000 TL ceza aldı. Sanırım bize de hayvan başına 5.000’den, 8 hayvan için toplam 40.000 TL’lik dava açmışlar. Ama kapağın en üstünde bulunan derginin amblemi pengueni unutmuşlar” diye konuşmuştur.” (Özocak 288)

Karikatür dergilerine yapılan bu baskılar sadece dava yoluyla değil, kimi zaman fiili baskılar yoluyla da olmaktadır. Örneğin, bir dönem İstanbul Deniz Otobüsleri (İDO) işletmesiyle AKP arasındaki ilişkileri ortaya çıkaran Uykusuz Dergisi’nin uzun bir süre İDO işletmelerinde satılmadığı ve dergiyi soranlara “yok” denildiği bilinmektedir. (https://haber.sol.org.tr/kultur-sanat-medya/uykusuz-dergisi-umut-sarikaya-haberi-4161)

Sonuç olarak, tarih boyunca dünyada ve siyasi çalkalanmaları çok olan ülkemizde mizah her zaman çok büyük bir araç olmuştur. Ünlü şair Brecht “Mizahın olmadığı bir yerde yaşamak çok zor ve sıkıcıdır. Her şeyin mizaha dönüştüğü bir yerde yaşamak ise olanaksızdır” demiştir ve bu sözüyle belki de biz kendi üzerimize özgürlük kutumuzda oyun oynamaktan daha ileri gitmeyi anlamalıyızdır.

KAYNAKÇA:

Aşlakcı, F. ve Öztekin, A. (2021). Siyasal söylem ve ideolojilerin gazete karikatürlerinde yeniden üretimi: 7 Haziran 2015 ve 1 Kasım 2015 genel seçimleri örneği. İNİF E- Dergi, 6(1), 485 -508.

Özocak, G. (2011). Türkiye’de Siyasi İktidarın Mizahla İmtihanı: İfade Özgürlüğü ve Karikatür. TBB Dergisi, 260-293.

Leave a Reply