Geçen sezon da benzer bir değerlendirmeyi final öncesi yapmıştım. Bu sezon ise grup maçları ve 2.tur maçları sonrasında, geride kalan Şampiyonlar Ligi maçları üzerinden bu sezonun bir değerlendirmesini yaptım;
1.Grup lideri olmanın anlamı: Şampiyonlar ligi tarihinde ilk kez 8 grup liderinin 8’i de çeyrek final oynamaya hak kazandı. Bu takımlardan Manchester United’ı bir kenara koyarsak diğer takımların hepsinin çeyrek finale çok rahat bir şekilde çıktığını söylemek mümkün. Dolayısıyla ilk kez yıllar sonra final gibi 4 çeyrek final mücadelesi izleyeceğiz.
2. Portekiz olmadan geçen bir bahar dönemi: Son 10 yılda, 2010-11 sezonu hariç her sezon, en az bir Portekiz takımı mutlaka grup aşamasının ötesine geçiyordu Şampiyonlar Ligi’nde. 3 yıl sonra yine bahar aylarını Portekiz takımı olmadan geçireceğiz en büyük turnuvada. İşin ilginç tarafı, 2010-11 sezonunda iki Portekiz takımı Porto ve Braga, Avrupa Ligi’nde final oynamıştı. Bu sezonki formlarını düşününce, Şampiyonlar Ligi’nden gelen Benfica ve Porto’dan birinin aynı başarıyı –bilhassa Benfica’nın- göstermesi çok da sürpriz olmaz.
3. Atletico fırtınası: Son 3 senenin Avrupa’daki en ilginç ve en sempatik takımı kuşkusuz Atletico Madrid. 2011 yılında sezon ortasında takımı devralan, takımın eski yıldızlarından Diego Simeone, 3 yılda bambaşka bir takım yarattı, geldiği sene Avrupa Ligi’ni, geçen sezon da İspanya Kupası’nı takıma kazandıran “Cholo” Simeone, bu sezon da takımını ligde şampiyonluğa doğru götürüyor. Bunun yanında Şampiyonlar Ligi’nde de yine en son kendisi, takımın futbolcusuyken çeyrek final oynayan Atletico’yu yıllar sonra tekrar aynı noktaya taşıdı. Falcao’nun gitmesiyle, geçen sezonun ikinci adamı Diego Costa’nın birinci adamlığa terfi etmesi ve buradaki inanılmaz başarısı, Raul Garcia’nın golcü bir orta saha oyuncusuna dönüşmesi ve Arda Turan’ın orta sahadaki liderliğiyle Atletico’nun iki kulvarda da mutlu sona ulaşması çok büyük bir sürpriz olmaz.
4. Hayal Kırıklıkları: Sanırım bir numaraya Juventus’u yazmak gerekir. Geçen sezonu alışma evresi olarak geçiren İtalyan şampiyonunun bu sezonki hedefi, geçen yıl Bayern Münih’e elendikleri çeyrek finalin ötesine geçmekti. Bu yüzden kadroyu da Tevez gibi önemli bir golcüyle güçlendirdiler. Fakat grup aşamasındaki performansları beklentilerin o kadar çok gerisinde kaldı ki, tarihe geçen o son maçta temsilcimiz Galatasaray’a elenip Avrupa Ligi’nin yolunu tutmaları büyük bir sürpriz olmadı. Atletico Madrid’in yer aldığı G grubu da herhalde Atletico hariç tam bir hayal kırıklığıydı. Kadrosunda Hulk, Kerzhakov, Witsel gibi oyuncuları bulunduran Zenit ve Portekiz ekibi Porto adeta gruptan çıkmamak için savaştılar birbirleriyle. Sonuçta gruptan çıkan Zenit oldu ama turnuva tarihinin en düşük puanı olan 6 puan ve -4 gol averajıyla. Bunun dışında Milan’ın da büyük bir hayal kırıklığı olduğunu söylemek lazım. Ligde de oldukça kötü giden İtalyan ekibi, son grup maçında evinde Ajax karşısında o kadar kötü ve defansif bir futbol oynadı ki maç sonunda rakip takımın teknik direktörü Frank de Boer rakiplerini sert bir şekilde eleştirmekten kendini alamadı. Kötü performansına rağmen Milan sayesinde İtalya turnuvada en azından Mart ayını görmüş oldu.
5. Almanlar, Almanlar, Almanlar: Geçen sezon da benzer cümleleri kurmuştum Borussia Dortmund ve Bayern Münih özelinde. Bu sezon da durum değişmedi; 4 Alman takımının hepsi 10 puan üzerinde topladı grup aşamalarında ve iki tanesi lider, diğer ikisi de grup ikincisi olarak, 2.tura kaldılar. İkinci turda bu takımlardan zayıf olan Schalke ve Bayer Leverkusen rakipleri karşısında hiç bir varlık gösteremeden elendiler ama diğer iki ekip, geçen sezonun finalistleri Bayern Münih ve Borussia Dortmund rahatça çeyrek finale kaldılar. Tabii ki burada son şampiyon Bayern Münih’e ayrı bir parantez açmak gerek. Geçen sezonu öyle büyük işler başardılar ki, bu sezon takımın başına geçen Guardiola’nın üstüne inanılmaz bir yük bindirdi bu durum. Ama Guardiola “Barcelona’yı (ya da Bayern Münih’i) babam da şampiyon yapar” cümlesinin ne kadar yanlış olduğunu, ne kadar büyük bir teknik direktör olduğunu, bu yükü omuzlayarak bir kez daha gösterdi. Ligde potansiyel 81 puanın 77’sini alarak, 27. haftada şampiyonluğu garantileyen Bayern Münih, Şampiyonlar Ligi’nde de yoluna dolu dizgin devam ediyor. Guardiola’nın Heynckes’in sistemini komple değiştirmek yerine, belirli eklemelerle düzenlediği Bavyera ekibinin bu sezon da Avrupa’nın 1 numaralı kupasını alıp, Şampiyonlar Ligi’nin üst üste iki kez kazanan ilk takım olarak tarihe geçmesi hiç de uzak bir ihtimal değil.