Olympiakos Avrupa basketbolunu takip eden herkes için ilginç bir takım. Açıyorsunuz televizyonu ve bir bakıyorsunuz 15-20 sayı gerideler. Onları ilginç kılan ise hiçbir zaman pes etmemeleri. Her zaman kafaları dik ve mücadele edip mucizevi şampiyonluklar kazanmalarıyla ünlüler. Bugünün konuğu ise bu mental gücün nüvesini oluşturan isimlerden biri olan Vangelis Mantzaris.

Uzun yıllardan bu yana Spanoulis ve onun yanında yer alan Amerikalı kısalarla Acie Law, Oliver Lafayette, Daniel Hackett ve Erick Green ile oynadın. Bu tarz skorer isimlerle sahada yer aldığında kritik anlarda topları kullanma adına nasıl bir mental hazırlığa sahipsin?

Onlarla oynarken onlara uyum sağlamak zorundasın. Altı yıldır buradayım ve Spanoulis gibi Euroleague’in en iyi skorerlerinden biriyle birlikte oynuyorum. Spanoulis çok yetenekli ve çembere gitmeyi seviyor. Bu durum benim lehime oluyor. Çünkü Spanoulis çok tehlikeli ve 2-3 oyuncuyu birden üstüne çekebiliyor. Mesela; Spanoulis penetre ediyor ve beni savunan oyuncu onu durdurmak için yardıma gidiyor. Bu benim boş kalmamı sağlıyor. Bu şutları yüzdeli atmak için de çok çalışıyorum ve doğru zamanda doğru yerde olmaya çaba gösteriyorum.

Zaman zaman sadece hücumu oynatmayan aynı zamanda gerektiğinde hücumda sorumluluk alan bir Mantzaris görüyoruz. Bunun sebebi kişisel gelişim mi? Koç tercihi mi? Yoksa her ikisi de mi?

Her ikisi de diyebilirim. Koçla sürekli iletişim halindeyim ve benden ne istediğini sorarım. Eğer bugün savunmada aktif olmamı istiyorsa savunmaya odaklanırım. Görevim rakibin en skorer oyuncusunu durdurmaksa onu durdurmaya çalışırım. Eğer bugün agresif olup potaya atak yapmam isteniyorsa daha agresif olurum. Bu tamamen koçun isteğine bağlı. Yani kazanmak için takımın neye ihtiyacı varsa onu yapmak için hazır olurum.

Son yıllarda Avrupa Basketbolu yıldızlarını NBA’e daha fazla kaptırmaya başladı. Bu nedenle senin rolünde olan oyuncuların Avrupa Basketbolu için daha önem kazanacağını düşünüyor musun? 

Bu durum biraz takımların isteğine bağlı. Takımlar birçok Avrupalı oyuncuya sahip. Bu durum oyuncuların seçimi ve takımlarının onu ne kadar desteklediği ile alakalı. Mesela Pablo Prigioni NBA’e gitti ve 38-39 yaşına kadar orada oynadı. Takımların desteği ve oyuncuların rolü burada çok önemli.

Peki ya sana NBA’den bir teklif gelirse gitmeyi düşünür müsün?

Bu müthiş olurdu fakat NBA’de oynama düşüncem pek yok. Bu olaya oldukça gerçekçi bakıyorum. Avrupa basketbolu bana çok fazla imkan sunuyor ve buradaki oyun tarzını çok seviyorum.

2015 ve 2017 Final Four’larını finalde kaybettiniz ancak 2012 ve 2013 yıllarında çift haneli farklardan dönerek Euroleague şampiyonluğu kazandınız. Bu geri dönüşlerdeki mental olgunluğu nasıl gösteriyorsunuz?

Bu bizim karakterimizle alakalı. Uzun yıllardan beri beraber oynuyoruz. Spanoulis, Printezis, Papanikolaou, şu anda Fenerbahçe’de oynasa da Sloukas ve yabancı oyuncuların desteklediği bir takımdık. Bizim mottomuz asla vazgeçmemek. 2012’de buradaki CSKA galibiyetimiz mucizeviydi yine ertesi sezonki Real Madrid galibiyeti de öyle. Bunu sürekli yapıyoruz çünkü asla vazgeçmiyoruz. Tamamen karakteristik yani.

Geçtiğimiz Final Four’daki CSKA maçını sormak istiyorum. Spanoulis’e odaklanan savunma seni riske etti ve dört tane kritik üçlük atarak çok ciddi bir katkı yaptın. Bunun gibi birçok anla karşılaşıyorsun. Bu durum senin üzerinde bir baskı oluşturuyor mu?

Dört kez Final Four oynadım ve bunun için Olympiakos’a şükrediyorum. Bunların hepsinde final oynadık ve iki kez şampiyon olduk. Final Four’a kaldığınız zaman tamamen hazır ve oynamaya istekli oluyorsunuz. O nedenle rakiplerin bu tarz tutumlarında baskı hissetmiyorum. Esas baskıyı oraya gelene kadar hissediyorum diyebilirim. Çünkü normal sezonda herkesin gözü sizin üzerinizde ve Final Four’a kalma adına favori gösteriliyorsunuz. Bu zorlu bir süreç. Ancak Final Four’a gelince orada olmaktan büyük keyif duyuyorum ve tek amacım sahada eğlenmek, keyif almak oluyor.

Papaloukas, Diamantidis ve Spanoulis’in temsil ettiği jenerasyon geride kaldı. Şu anki jenerasyonun temsilcileri ise sen, Sloukas ve Pappas. Sizden önceki jenerasyonun yarattığı etki sizin üzerinize nasıl sorumluluklar yüklüyor?

Kuşkusuz bu bizim için büyük sorumluluk. Hem kendi takımlarımızda hem de milli takımda bu sorumluluğa sahibiz. Ülke basketbolunu ve Olympiakos – Panathinaikos ikilisini sürekli olarak tepede tutmak zorundayız. Elimizden gelenin en iyisini vermeliyiz ve hem kendimizi hem de çevremizdekileri geliştirerek kupaları kazanmalıyız.

Genellikle genç oyuncular altyapıdan üst seviyeye geçiş aşamasında adaptasyon problemleri yaşayabiliyorlar. Yunanistan bu sorunları nasıl aşıyor?

Avrupa’da oynamayan takımlar ile Euroleague’den oynayan takımlarda oynamak çok farklı. Ben 20 yaşında Peristeri’de oynarken sekiz takımdan teklif aldım ve Olympiakos’u tercih ettim. Tercihim en üst seviye oldu. En büyük hayalimi gerçekleştirdim. Adapte olmak çok zordu ama bana verilen rolü en iyi şekilde sahaya yansıttım. Bizim için de adapte olmak çok kolay değil ama çok çalışarak bunun üstesinden geliyoruz.

Altyapıda aldığınız temel basketbol eğitiminin yanı sıra mental gelişiminizi nasıl sağlıyorsunuz? Yunanistan’ın altyapı eğitimi hakkında neler söylersin?

Genç yaş kategorilerinde Yunan Basketbolu her zaman iyidir. Oyuncuları A takım seviyesinde oynatarak onları ödüllendiriyoruz. Bu hem oyuncu hem takım hem de milli takım için oldukça önemli bir kazanç. Bunu sadece şans ile de açıklayamayız. Bu oyuncular esas oyuncuların yokluğunda zorunluluktan oynatılmıyor. Olympiakos ve Panathinaikos’un anlayışı da bu durumda etkili. Belirli bir yaşa kadar bir takımda oynuyoruz ve zamanı geldiğinde Olympiakos – Panathinaikos ikilisinden birine gidiyoruz. Herkes böyle yapmalı. İki takım da Euroleague’de oynuyor ve genç isimlere yer veriyor. Bu nedenle gelişmek adına Yunanistan bizim için en doğru yer. Her yıl birkaç oyuncuyu üst seviyeye taşıyabiliyoruz.

Yaz aylarında sıkça Panathinaikos’a gideceğin konuşuldu ve Panathinaikos başkanı bazı açıklamalar yaptı. Hiç Olympiakos’tan ayrılmayı düşündün mü?

Dürüst olmak gerekirse 6 yıldır buradayım. Olympiakos ailem gibi ve bana sürekli inandılar. Sakatlandığım süreçlerde de hep yanımdaydılar. Bunları göz önüne aldığımda burada kalmamın doğru olacağını düşündüm. Dediğim gibi burası ailem gibi ve burada kendimi evimde hissediyorum.

Kariyerinde çalışmaktan en çok zevk aldığın antrenör kim?

Olympiakos’ta çalıştığım tüm koçlardan bir şey öğrendim. Ancak bir isim vermem gerekirse bu isim Dusan Ivkovic olacaktır. Beni Peristeri’den buraya getirdi ve şans verdi. Bunu asla unutamam. Çok gençtim ve beni kimse tanımıyordu. Ardından Bartzokas ile çalıştım ve benzer rolde o da bana güvendi. Onunla da bir Euroleague şampiyonluğu kazandık. Sfairopoulos ile de çalışmaktan çok keyif alıyorum. Onunla final oynadık ama kaybettik. Umarım gelecek yıllarda onunla da bir Euroleague şampiyonluğu kazanabiliriz.

Leave a Reply