Orta Ümit’ten, İlhan, İlhaann Gooolll…
Nihat, Ofsayt yok, Nihat, Nihaatt Gooollll…
Semih, Semih, Semih, Semih, Semih…
Yalçın Çetin ve Erdoğan Arıkan abilerimizin içimizdeki coşkuları seslendirişleriydi bu sözler. Milli takımımızın bizlerde bıraktığı derin izlerin, başarıların sözcüklere dökülmüş hâlleriydi. O zamanlar heyecanımız milli takım aday kadrosu açıklandığında başlar, maçın son düdüğüne kadar devam ederdi. Kırmızı beyaz aşkımızı içimize sığdıramadığımız, zırdeli gibi yaşadığımız günlerdi. Milli sevdanın, milli ruhun, milli birliğin kutsalımız olduğu dönemler… Geride kaldılar. Peki, ne değişti? Çok şey…
Fatih Hocamız değişti mesela. Biz onu UEFA Kupası şampiyonluğunu tatmış, Avrupa Şampiyonasında yarı final görmüş bir imparator olarak görürdük. Ama şimdi öyle değil. Bir Galatasaray, bir milli takım derken gelgitler yaşayan bir teknik adama dönüştü. İki takımın başına da kim gelirse gelsin üzerlerinde hep Fatih Terim’in baskısını hissettiler. Hocamız da sağ olsun bu durumu sonlandırmaya yönelik hiçbir adım atmadı. Önceleri takımlarına oynattığı futbol, gösterdiği başarılar hakkında konuşurken; şimdilerde saha dışında karıştığı olayları tartışır olduk. Yeri geldi milli takımda aldığı maaş dudak uçuklattı, yeri geldi 80 milyon karşısında “Onu çekme bunu çek” diyerek bizleri utandırdı. Geçen ay Dominik Cumhuriyeti’nde düzenlenen Survivor birleşme partisi çekimlerine dâhil olması da büyük eleştiri topladı. Kendi takımlarında gösterdikleri yüksek performanslara rağmen Terim’in gözüne giremeyen oyuncuların milli takımda kendilerine yer bulamamaları da takım içi hakkaniyet duygusunun unutulduğunu kanıtladı. Fatih Hoca’mızın Türk oyunculara transferlerinde taraflı tavsiyelerde bulunduğu gibi korkunç iddiaların gerçek olup olmadığını ise hiç sorgulamıyorum. Çünkü böyle bir şeyin ihtimali bile midemi bulandırıyor. Ben böyle bir şey yoktur deyip geçiyorum. Teşekkürler Fatih Hoca’m, kendini çaldın bizden. Hâliyle milli sevdamızı da…
Kaptan Arda’mız da değişti mesela. Milli gururumuz, İspanyolların El Turco’su… Atletico Madrid’i yıllar sonra La Liga şampiyonu yapan, milli takımımızla yarı final gören Barcelonalı Arda’mızdı bizim. Fakat o da sahada yaptıklarından çok saha dışında yaşadığı olaylarla haber konusu olmaya başladı. Sondan gidelim madem. En son Bilal Meşe ile yaşadığı olay bomba gibi düştü gündeme. Milli takım kampında, yolculuk esnasında, üzerinde milli forma varken, herkes sana kaptan diye seslenirken uçakta bir gazeteciye küfür et, fiziksel müdahalede bulun. Bu yetmesin sana; basın mensuplarını o uçağa kabul eden Türkiye Futbol Federasyonu yöneticilerine de hakaretler et. Ve sonra da kameralar karşısına çıkıp yaşananlar vicdanımı rahatsız etmedi de. Yapma be Arda! Sen hiç mi ders çıkarmadın Adnan Polat’ın yanında Galatasaray takımının yeni sezon formasının rengine yaptığın uygunsuz yakıştırmandan? Sen hiç mi ders çıkarmadın, bizlere sunduğunuz kötü oyun için sizleri ıslıkladığımızda 80 milyon taraftarı tehdit etmenden? Çıkarmamışsın ki, yine yaptın yapacağını. Instagram’da, televizyonlarda, eğlence programlarında, sahada gördüğümüzden daha çok görür olduk Arda’yı. Magazin gündemlerinin 1 numarası oldu. Kovulduğu takımı, hem de milli takımı siz kaybedersiniz dercesine bıraktığını açıklaması ise Kaptan Arda’yı bizlerin gözünde iyice bitirdi. Teşekkürler Arda Turan, kaptanımızı sildin attın. Hâliyle milli aşkımızı da…
Ben de çok isterdim Arda Turan’ı milli gururumuz olarak hatırlamak. Ben de isterdim Atletico Madrid’i yıllar sonra La Liga şampiyonu yapan Arda’nın, Bayrampaşa’dan Barcelona’ya uzanan macerasını çocuklarıma anlatacağım bir El Turco kahramanı olmasını ama o istemedi maalesef. Hangimizin aklına gelmiyor EURO 2016 prim krizi? Fransa’daki turnuvanın Arda Turan ve Burak Yılmaz’ın başrollerini üstlendiği, geri kalan oyuncuların ise yardımcı rollerde görev aldığı bir gerilim filmi olduğunu kim inkâr edebilir ki? Meğer bizler başarıya aç iken bazı oyuncular paraya açmış. 8 yıl sonra büyük bir uluslararası organizasyona katılmaya hak kazanıyorsun ve bu denli bayağı bir konu alt üst ediyor tüm ülkeyi. Değdi mi acaba? Bu şekilde davranmak paralarını almalarını sağladı mı? Sadece bu konu da değil. Caner Erkin ve Gökhan Gönül’ün kafalarının sürekli transfer işlerinde olması, mental olarak turnuvaya dâhil olamamaları… Güya takımın abileriydi bunlar. En ufakları Emre Mor, hepsinden olgun, profesyonel bir transfer süreci izledi. Kalemizi koruyan Volkan Babacan’ın gazeteci tartaklama olayı daha hafızalarımızda taze. Teşekkürler milli abilerim, kardeşlerim. Kendinizi bitirdiniz gözümüzde. Hâliyle milli takımımızı da…