Geçtiğimiz hafta Ankara’da, birçok ilden gelen genç kardeşimizin buluştuğu üniversitelerarası hentbol turnuvası gerçekleştirildi. Genç yaştaki sporcuların kıyasıya mücadelesi izlenmeye değer dedim ve çekişmeyi yerinde seyretmeye karar verdim. Büyük bir, salon sporları hayranı olan ben için de kaçınılmaz bir fırsattı bu turnuva. Organizasyon, Prof. Dr. Yaşar Sevim Hentbol Spor Salonu ve Türkiye Hentbol Federasyonu Spor Salonu Kompleksi’nde gerçekleşti. Gruplarında ilk ikiye giren takımlar nisan ayı sonunda yapılacak olan Ünilig finallerine katılmaya hak kazandı.
İçlerinde bir takım vardı ki ne takım ama? Disiplin, yetenek, oyun anlayışı, karakter, spor ahlakı… Bir takımda olması gereken ne varsa aşılanmış gençlere. Özenle seçilip yetiştirilmişler, belli. Kimden mi bahsediyorum? Siirt Üniversitesi Hentbol Takımı dostlarım, beni kendilerine hayran bırakanlar. Vallahi helal olsun. Oyuncusundan, koçuna; rektöründen, malzemecisine kadar hepsine teşekkürler. Bu kadar övgü boşuna değildi zaten. Gruplarındaki tüm maçları da kazandılar.
Fakat ben bu takımın sahada spor açısından yaptıklarından ziyade rakibine verdiği mesaja hayran kaldım. Maç nasıl giderse gitsin, skor kimin lehine olursa olsun rakiplerine olan saygılarını ve dostluk ellerini hiç geri çekmediler. Duyduğuma göre Malatya’da düzenlenen turnuvada ırkçı bir saldırıya maruz kalmışlar. Bu arkadaşlar Siirt’ten geliyor diye kendini ülkücü olarak adlandıran kimseler akın etmiş salona, taşkınlık niyetiyle. Çok aşağılık bir teşebbüs. Provokasyon yapıp dışlamak güya amaçları. Neyse ki olaylar yatıştırılmış ve kışkırtıcılar engellenmiş. Fakat çok ilginçtir; dört takım izledim ve formasında Türk bayrağı olan sadece Siirt Üniversitesi Hentbol Takımı’ydı. Bu derece hassas düşünüp, bayrağımızı gönülleri üstünde taşıyan bu gençlere bu denli adice bir yaklaşım beni derinden sarstı.
İşte bu ahlaksız ve değersiz insanlar tüketiyor sporumuzu. Gençlere sevdirelim diyoruz sporu. Fakat bu tarz kimseler yıkıyor, parçalıyor işte biriktirdiklerimizi. Onların spora karşı bakışlarını değiştirip, kötüleştirmeye ne hakkınız var? İlgi olmaz tabii böyle yaparsanız, kirletirsiniz sporu. Buyurun bakın tribünlere. Tahammülü yok işte halkın. İlgisiz bir toplumdan başarı da çıkmaz doğal olarak. Çıkmış mı bir Marsel İlhan daha? Bize niye yetti ki 2000 UEFA Kupası. Turnuva format değiştirdi biz hala onunla övünüyoruz. Niye takımlarımız ekonomik olarak UEFA’nın kıskacında? Neden hâlâ 36 yaşındaki Emre Belözoğlu’nun milli takıma alınmayışı tartışılıyor. Çıkaramadık mı yani yeni bir Emre? Bakın etik değerleri çiğneyip, sporun mukaddesatına ters gitmenin sonucu nerelere varıyor?
Yönetici ve sporcuların fanatizm ağırlıklı demeçleri de cabası bu işin. Bir kulüp yöneticisi çıkar hakemleri tutsak eder. Diğeri bir basın toplantısı yapar; anmadığı kulüp, söylemediği hakaret kalmaz. Medya boş durur mu? Herkes çiğnemiş etik değerleri. Niye dursunlar? Yazılı ve görsel medya bu demeçleri kullanıp, kışkırtıcı tutumları ile fanatizme çanak tutar ve mis gibi beslenirler bu durumdan. Bir de işsizlik belasına yenik düşen gençlerimiz kendilerini takımlarının önemli bir bireyi olarak görerek fanatizm ile bütünleşince, buyurun sporumuzun cenaze namazına. Gruplar arası şiddet mi dersin, tribünden yükselen küfürler mi? Ki hatta cinayet… Ahlakmış, etik değerlermiş geç bunları. Cinayet var cinayet. Örnek mi? Buyurun. Galatasaray – Leeds United maçı öncesinde yaşanan olaylarda 2 İngiliz taraftarının öldürülmesi. Bak şimdi bir de Brüksel’deki Heysel faciası geldi aklıma. Allah’tan bizim parmağımız yok bu işte. Bu vahşet, saldırganlık ne için? Çok değil, bir hafta oldu sanırım vereceğim örnek. Basketbol karşılaşmasında, ultrAslan Ergin Ataman’a tepki gösterdi. Geri kalan taraftarlar ise Koç’una sahip çıktı ve ultrAslan’ı protesto etti. Sonra ne mi oldu? Üstteki fotoğraf her şeyi anlatıyor sanırım. Sustum. İki Galatasaray taraftarı takımlarının iyiliği için kavga ediyor. Bırakın Galatasaray’ın iyiliğini, ülkemizin kötülüğü için yapılabilecek en güzel hareket. Güya ikisi de takımı için mücadele ediyor. Yersen… Eğlenceden acıya…
Sporla yapamıyoruz dostlar. Kabul edin. Gitmiyor bu ilişki. Kültürümüzün en büyük mirası olan ahlaki değerlerimiz örtüşmüyor sporla. Kimyamız, bu kutsal icraatı gerçekleştiremiyor. Kirletmeye çok müsaidiz ve spor artık bunu kaldıramıyor. Biliyorsunuz spor bizsiz yapabilir. Fakat lütfen şunu düşünün: Biz onsuz yapabilir miyiz?