Tarih üzerine konuşulurken genellikle yapılan o dönemin hükümdarları üzerinden konuşmak, yapılan işleri, alınan başarıları veya başarısızlıkları o dönemin hükümdarlarına atfetmektir. Örnek vermek gerekirse, Napolyon’dan bahsederken sanki bütün o savaşları Napolyon tek başına kazanmış gibi konuşulur; Michel Ney’den, Louis-Nicolas d’Avout’dan pek bahsedilmez veya Augustus anıldığında yine bütün övgüyü Augustus alır ama imparatorluğunun en önemli savaşlarından biri olan Arcium savaşının asıl mimarı Marcus Vipsanius Agrippa en az onun kadar etkili ve başarılı olmasına rağmen pek bilinmez. Aynı durum belki de Doğu Roma İmparatorluğuna en ihtişamlı zamanlarından birini yaşatan I. Jüstinyen için de geçerli olabilirdi, tabii yanındaki insanlardan bir tanesi Belisarius olmasaydı. Belisarius Doğu Roma imparatorluğu tarihindeki en başarılı generallerden birisidir. Öyle ki, Roma’nın ihtişamlı zamandaki değerlerini en güzel biçimde temsil etmesi sebebiyle kimileri tarafından Ultimus Romanorum (Son Romalılar) sıfatına layık görülmüştür. Tarihçi William Durant onun hakkında şöyle der:

Sezar’dan beri hiçbir general bu denli kısıtlı insan ve maddi kaynakla bu kadar çok  zafer kazanmamıştır; birkaç tanesi strateji veya taktik konusunda, adamları arasındaki popülerlikte ve düşmanlarına karşı merhametli olmada ona üstün gelmiştir; belki de en büyük komutanlar – İskender, Sezar, Belisarius, Selahaddin ve Napolyon – merhameti savaşın itici gücü olarak bulmuştur.

Resim 1: İmparator Justinyen ve saray halkı’nı temsil eden 6. Yüzyılda yapılmış ve İtalya’daki San Vitale bazilikasında bulunan mozaik işleme. Belisarius Justinyen’in sağında

Resim 1: İmparator Justinyen ve saray halkı’nı temsil eden 6. Yüzyılda yapılmış ve İtalya’daki San Vitale bazilikasında bulunan mozaik işleme. Belisarius Justinyen’in sağında

İliyra’da (Balkanların batı kısmı) fakir bir ailenin çocuğu olarak Dünya’ya gelen Belisarius gençliğinde I. Justin’in koruması olarak görev yapmıştır ancak bu dönemlerde pek de etkili biri değildi. Belisarius’un kaderi I. Jüstinyen’in tahta çıkışıyla beraber değişmeye başladı. Jüstinyen’e de bir süre koruma olarak hizmet eden Belisarius kendini kanıtlama fırsatını Doğu Roma ve Sasanilerin “İber savaşı” olarak adlandırılacak savaşı sırasında Doğu cephesine komutan olarak atanmasıyla bulmuştur. Sasaniler’e karşı bir dizi savaşa girişen Belisarius Dara’da 530 yılında adını Dünya tarihine kazıyacağının işaretlerini vermiştir. Ancak bu zaferin tadı çok uzun sürmemiş Dara savaşını kendinden iki kat büyük Sasani ordusuna karşı kazanan Doğu Roma ordusu uzun yürüyüşler sonucunda yorgun düşmüş ve en sonunda kendini toparlama imkânı bulmuş Sasani ordusu tarafından Callinicum’da durdurulmuştur. Fakat bu savaşın sonucunun eğer Belisarius olmasa Doğu Roma açısından tam bir felaket olacağını da unutmamak gerekir. Öyle ki aynı Dara’da olduğu gibi bu savaşta da istatistikler Sasaniler’den yanaydı ama savaşın sonunda Sasaniler savaşı kazanmış görünseler bile aslında olan “Pirus Zaferi” idi, yani Sasaniler’in bir adım daha atacak güçleri kalmamış, çok ağır kayıplar vermişlerdi. Bu savaşların sonucunda Doğu Roma imparatorluğu bir miktar para ödemiş karşılığında ise Sasaniler Suriye bölgesini Doğu Roma İmparatorluğuna bırakmıştı. Öte yandan bu savaşın bir sonucu daha vardı, Belisarius adını bütün imparatorluğa duyurmuştu ve duyurmaya da devam edecekti.

Her ne kadar Callinum savaşı itibarını biraz zedelemiş olsa da Belisarius için talih 532 yılında tekrardan gülecekti. 532 yılında Konstantinopolis şehrin gördüğü en büyük isyanla çalkalanıyordu. Nika ayaklanmaları olarak bilinen bu isyan neredeyse Jüstinyen’i tahtından ediyordu. O sırada kendisi de Konstantinopolis’te bulunan Belisarius isyanı bastırmakla görevlendirilmiş ve o bu isyanı sayıları 20 bin ila 30 bin arası değişen isyancıları Hipodromda katlederek bastırmıştı. Her ne kadar kanlı bir olay olsa da bu olay Belisarius’un itibarını geri sağlamıştı ve ödül olarak 533 yılında Justinyen’in Roma imparatorluğu sınırlarını tekrardan sağlama planlarına yönelik olarak Afrika’ya gönderilmişti. O sırada Vandalların elinde bulunan Kuzey Afrika bir dizi savaş ve Belisarius’un taktiksel zekâsı sayesinde kısa süre içerisinde tekrardan Doğu Roma İmparatorluğuna bağlanmıştı. Ünü gün geçtikçe artan ve zafer üstüne zafer alan Belisarius’un yeni görevi 535 yılında Jüstinyen’in emriyle verilmişti: İtalya’yı Ostrogotlardan geri almak. Sicilya bölgesine çıkarak işine başlayan Belisarius 535 yılında Sicilya’yı, 536’da ise Roma ve Napoli’yi tekrardan Doğu Roma idaresine soktu. 540 yılında ise Ostrogotların başkentini, Ravenna’yı içerisinde Ostrogot Kralı ile beraber ele geçirdi. Bu sırada ise Doğu Roma ve Sasaniler tekrardan savaşa tutuşmuştu ve dikkatini o yöne vermek isteyen Jüstinyen Ostrogotlara barış antlaşması sundu. Bu antlaşmaya göre Güney İtalya Doğu Roma’ya bırakılıyor ve Ostrogotlara Kuzey bölgesinde varlıklarını sürdürme imkânı veriliyordu. Belisarius için bu antlaşma kabul edilemezdi, tüm İtalya İmparatorluğa bağlanmalıydı aksi ihanetti. Antlaşmayı imzalamayı reddetti. Gotlar Belisarius’a kralları olmaları için teklifte bulundular ama böyle bir niyeti olmayan Belisarius bu teklifi kendi yararına kullandı. Kabul edeceğini söyleyip tören sırasında Got soylularını esir aldı ve bütün Ostrogot topraklarına ve hazinesine İmparator Jüstinyen adına el koyduğunu açıkladı.

Resim 2: Belisarius Gotların kralı olmayı reddediyor.

Resim 2: Belisarius Gotların kralı olmayı reddediyor.

Fakat rüzgâr artık Belisarius için tersine dönmeye başlamıştı ve ilk belirtileri kendini 540 yılında Belisarius’un İmparator tarafından Konstantinopolis’e çağırılmasıyla göstermişti. Bu tarihten itibaren görev yeri sürekli değiştirilen Belisarius önce Sasanilere karşı görevlendirilmiş ama sonra 545 yılında İtalya’da çıkan bir isyanı bastırması için geri İtalya’ya yollanmış, isyanı bastırdıktan sonra Jüstinyen’in kuşkuları sebebiyle yine Konstantinopolis’e çağırılmıştı. Yine de bütün güvensizliğine rağmen Jüstinyen, Belisarius gibi birisinden vazgeçemiyordu çünkü elindeki en iyisiydi. Belki İmparatorluğun diğer önemli generali Narses de yeterince başarılıydı ama Belisarius’a yaklaşamazdı ve sonucunda 559 yılında Belisarius tekrardan İmparatorluk ordusunda Jüstinyen’in bütün kuşkularına rağmen görevlendirildi. Bu kez görevi İmparatorluğu işgal etmeye çalışan Bulgarları durdurmaktı. Belisarius bir dizi savaş sonrası Bulgarları İmparatorluk sınırları dışına kadar itmeyi başardı. Böylelikle ona verilen bu son görevi de başarıyla tamamlamıştı. Takvimler 562 yılını gösterdiğinde Jüstinyen’in güvensizliği artık bastırılabilecek gibi değildi ve Belisarius yolsuzluk yaptığı gerekçesiyle tutuklandı.

 

Resim 3: Belisarius sadaka istiyor.(1781)(Jacques,-Louis David)

Resim 3: Belisarius sadaka istiyor.(1781)(Jacques,-Louis David)

Bu tarihten itibaren iki farklı olay anlatılır. Bunlardan bir tanesi sonradan Jüstinyen’in Belisarius’u affettiği, ona onurunu ve saraydaki yerini geri verdiğidir. Diğeri ise daha çok orta çağlarda yaygın bir inanış olan ancak tarihsel kanıtı eksik olan, Belisarius’un Jüstinyen tarafından kör edildiği ve yokluk içerisinde öldüğü. Her ne kadar ikinciye dair ortada pek kanıt olmasa da bu inanış kendisini uzun süre muhafaza etmiş, sanat ve edebiyatta kendisine yer bulmuştur. 18. Yüzyılda yazılan Bélisaire adlı roman ve Jacques-Louis David tarafından yapılan resim bunlara örnek olarak verilebilir.

 

 

Kaynakça:

  • Durant, W, Caesar and Christ (Simon & Schuster, 1980)
  • Joshua J. Mark. “Belisarius,” Ancient History Encyclopedia. Last modified December 21, 2011. http://www.ancient.eu /Belisarius/.
  • Hughes, I, Belisarius (Westholme Publishing, 2009)
  • Barker, John Walter. “Belisarius” Britannica Last modified October 15 2009. https://global.britannica.com/biography/Belisarius
  • Resim 1: https://smarthistory.org/san-vitale/
  • Resim 2: https://global.britannica.com/biography/Belisarius
  • Resim 3: https://en.wikipedia.org/wiki/File:David_-_Belisarius.jpg

Leave a Reply