Kış sporlarının her zaman kendine has bir tarzı olmuştur. Gerek organizasyonların düzenlendiği alanlar gerekse sporcuların, beyaz örtünün üstünde sergiledikleri hırs ve çaba, kış sporlarını izleyenler için de farklı bir keyif demek. Bu bağlamda, kayakla atlamanın da kış sporları arasında farklı bir yeri olduğunu söylemek mümkün. Televizyon başında takip edenler için bile oldukça yüksek ve ürkütücü görünen rampadan, sporcuların adeta süzülerek yere iniş süreçlerini takip etmek bambaşka bir heyecan. Şu an düzenlenlenmekte olan ve iki tepesini geride bıraktığımız Dört Tepe Turnuvası ise bu sporun belki de Olimpiyatlardan bile önemli olan tek organizasyonu. Tarihi anlamı da oldukça değerli olan, kayakla atlamanın “şampiyonlar ligi” diyebileceğimiz bu turnuvanın bu seneki önemi bizim için de daha farklı. Çünkü iki milli sporcumuz Fatih Arda İpçioğlu ve Muhammet İrfan Çitimar da turnuva boyunca mücadelelerini sergileyecekler. Kayakla atlamanın hayaller sahnesi olan Dört Tepe Turnuvası’nı ve ülkemizde yeni yeni adını duyuran kayakla atlamayı bu yazıda biraz daha derinden inceleyeceğiz.
Kayakla atlama, sporcuların belli bir yükseklikte bulunan rampadan yapmış oldukları atlayış sonrası havada olabildiğince ileri atılmaya çalışmaları sonucunda ulaşabilecekleri en uzak mesafeye ulaşmalarını amaçlayan bir spordur. Kayakla atlamada belli parametreleri doğru şekilde uygulayan sporcular rakiplerine karşı avantajı eline geçirerek daha fazla puan toplayabilirler. En önemli iki etmeni mesafe ve teknik olmasına rağmen; rampadan çıkış hızı, rüzgar yönü ve şiddeti, havadaki denge ve inişin mümkün olan en düşük hata oranıyla tamamlanması da sonucu belirleyen diğer yan parçalar. sporcular ulaştıkları mesafelerin üstüne ek olarak hakemlerden aldıkları teknik puanlar sonucunda toplam puanlarını elde ederler. Kayakla atlama her ne kadar kış sporu olarak bilinse de yazın yapılan versiyonları da mevcuttur. Mesafe, kayakla atlamadaki en önemli etmen olsa da sporcunun inişte gösterdiği teknik iyi değilse yeterli puanı alamayabilir. Örneğin, yere iniş anında veya hemen sonrasında yere temas ederseniz, bu teknik puanlarınızın düşmesine sebep olur. İlk kayakla atlamacının Norveç-Danimarka asıllı asker Ole Rye olduğu biliniyor. Modern anlamda kayakla atlamanın öncüsü olan isim ise Norveçli sporcu Sondre Norheim’dır. Norheim,1866 yılında Norveç’te düzenlenen ilk Kayakla Atlama Dünya Kupası’nın da şampiyonudur. Günümüzde birçok sporcu “V” tekniğini kullansa da 1985’ten önce bu teknik henüz geliştirilmemişti. Jan Boklöv’ün geliştirdiği bu teknikle birlikte sporcular daha iyi bir denge ve hız yakalayarak daha uzak mesafelere gitmeyi başardılar. Kayakla atlamada mesafeler, tepelerden tepelere farklılık gösterebilir. Bazı tepelerde 120 metreler ortalama mesafeler olabilirken, bazı tepelerde 200 metre üzeri mesafeler şampiyonları belirleyebiliyor. Kayakla atlama 1924 yılında Fransa’da düzenlenen I. Kış Olimpiyatları’ndan bu yana kış sporları arasında yer almakta. Kayakla atlamanın ilk olimpik şampiyonu ise Jacob Thulin Thams’tır. Sporcular için oldukça tehlikeli görünse de biz izleyiciler için takip etmesi kolay ve eğlenceli bu spor, Türkiye’de de yavaş da olsa kendi kitlesini oluşturmaya başladı.
Kayakla atlamanın düşler sahnesi desek çok da yanlış olmaz Dört Tepe Turnuvası için. Teniste Wimbledon için bahsedilen zarafeti ve tarihî önemi, Dört Tepe Turnuvası için de söyleyebiliriz. Hatta bu organizasyon kendi içindeki sistemiyle diğer tüm organizasyonlardan da ayrılıyor. Dört Tepe Turnuvası, aslında rekabetten doğan bir turnuva. İkinci Dünya Savaşı sonrasında Almanya ile Avusturya, hangi sporcuların daha iyi olduklarını belirlemek için bu organizasyonu düzenliyorlar. Sonrasında uluslararası bir hâl olan organizasyon, baxı çevrelerce olimpiyat altınından bile daha değerli bir turnuva olarak görülüyor. Düello formatı Dört Tepe Turnuvasını kelimenin tam anlamıyla benzersiz kılıyor. Bu sistemde 70 sporcu içinden elemeleri geçen ilk 50 sporcu birbirleriyle eşleşiyor ve ertesi gün düzenlenen yarışta yapılan atlayışlar sonucunda rakibini eleyen isimler final turuna adlarını yazdırıyorlar. Rakibini eleyen 25 isim ve 5 şanslı kaybeden, toplamda 30 sporcu final turuna çıkıyor. Ardından final turunda yarışan bu 30 isim, ilk turda ve final turunda elde ettikleri toplam puan sonucunda, sıralamada kendilerine bir yer buluyorlar. Bu sene 70.si düzenlenecek olan organizasyonda heyecanlı anlar bizlerle olacağa benziyor. Dört Tepe Turnuvası, isminden de anlaşılacağı üzere dört farklı tepeden oluşuyor. Bu tepeler sırasıyla: Oberstdorf, Garmisch-Partenkirchen – kısaca Ga-Pa olarak da biliniyor – Innsbruck, Bischofshofen tepeleridir. Tüm bu tepelerden toplanan puanlar sonucunda zirvede olan isim turnuvayı şampiyon olarak tamamlıyor. 2005-2006 yıllarında düzenlenen turnuvada Finlerin efsane sporcusu Janne Ahonen ve bir diğer çok önemli isim Çek sporcu Jacup Janda, tüm tepeler geçildikten sonra topladıkları puanlar eşit olduğu için organizasyonu ortak bir şekilde şampiyon tamamladılar ki bu tarihte bir ilkti. Dört Tepe Turnuvası’nda tüm tepeyi kazanan isimler “Grand Slam” denilen bir başarı yakalamış oluyorlar ve bunu başaran sadece üç sporcu var. İlk olarak Sven Hannavald, 2002 yılında bu başarıyı elde etti. ardından 2017-2018 sezonunda Kamil Stoch ve 2018-2019 sezonunda da Japon efsane Ryoyu Kobayashi bu unvana sahip olan üçüncü isim oldu. Günümüze gelecek olursak, Eurosport ekranlarında takip ettiğimiz turnuvada şu an için iki tepeyi geride bıraktık. İki tepede de kazanan isim Ryoyu Kobayashi oldu. Ga-Pa tepesindeki final turunda Alman sporcu Markus Eisenbichler ile kapışan Japon sporcu, kusursuza yakın bir teknikle ve elde ettiği mesafeyle rakibini +0.2 puan gibi az bir farkla geçerek zaferi kazandı ve genel klasmanda da şu an için liderliğini sürdürdü. Eğer Ryoyu Kobayashi kalan iki tepeyi de kazanırsa, tarihte iki Grand Slam unvanı olan ilk sporcu olacak. Bu da Japon sporcunun bir başka büyük motivasyonu diyebiliriz.
Bizim için ise bu yılki şampiyonanın önemi bambaşka. Tarihimizde ilk defa Dört Tepe Turnuvası’nda Türk sporcularımız bizleri temsil ediyorlar. İlk tepe olan Obestdorf’ta, elemelerde yarışan iki sporcumuzdan biri olan Muhammet İrfan İçtimar, 98.5 metreye atlayarak genel klasmanı 67.sırada tamamladı ve maalesef finale kalamadı. Bir diğer milli sporcumuz olan Fatih Arda İpçioğlu, eleme atlayışında 119 metreye uçarak final turuna adını yazdırmayı başardı ve Türkiye için tarihi bir başarının altına imzasını attı. İlk günkü elemelerde yarışacak 70 sporcudan 50’sinin bir üst tura kalacağı organizasyonda ilk elliye girmeyi başaran Fatih Arda İpçioğlu, Dört Tepe Turnuvası tarihinde finallere kalan ilk millî sporcu olmayı başardı. Ertesi gün düzenlenen eleme turunda Fatih Arda İpçioğlu, Rusların genç yıldız adayı Danil Sadraevle eşleşti. Sporcumuz yaptığı başarılı atlayış sonrasında rakibini eleyerek finale kaldı ve bir diğer tarihi başarıya imza atarak, dünya kupası tarihinde puan alan ilk milli sporcumuz oldu. Uzun yıllar boyunca adını bile duymadığımız bu sporda, sporcumuzun elde ettiği bu başarının çok büyük olduğunu vurgulamamız gerekiyor. İkinci tepe olan Ga-Pa’da iki sporcumuz da maalesef yaptıkları atlayışlarıyla elemeleri geçmeye hak kazanamayıp elendiler. Kalan iki tepeyle birlikte heyecanın devam edeceği Dört Tepe Turnuvası’nı izlemek isteyenler Eurosport ekranlarından organizasyonu takip edebilirler. Yarışları bizlere aktaran eurosport spikeri, Daniel Süha Özkaya da atlayışlar boyunca verdiği bilgilerle birlikte biz izleyicilere hem organizasyonu anlamada oldukça yardımcı oluyor hem de merak edilen soruları yayın boyunca cevaplamaya çalışıyor. Takip edilmesi oldukça kolay ve keyifli olan kayakla atlamaya, sporun zirve organizasyonuyla başlamak oldukça keyifli olabilir.
Son olarak, Türk sporu için önemli bir döneme giriş yapıyor olabiliriz. Yüzmede Emre Sakçı’nın kısa kulvarda gelen dünya rekoru, kayakla atlamada Fatih Arda İpçioğlu’nun kazandığı puanlar, olimpiyatta Mete Gazoz ile birlikte gelen tarihimizin ilk okçuluk madalyası ve atletizmde Ferhat Arıcan’ın kazandığı bronz madalya ve diğer milli sporcularımızın gösterdiği performanslar göz önüne alındığında, biz izleyiciler de gözlerimizi yavaş yavaş bu branşlara daha fazla çevirebiliriz gibi gözüküyor. Zira, futbol ve basketbol gibi oldukça popüler olan branşlarda gel(e)meyen başarılara kıyasla bu genç sporcuların gösterdiği uluslararası performanslar daha fazla ilgi ve alâkayı kesinlikle hak ediyor.
İlgili Videolar:
KAYNAKÇA:
https://www.olimpiyatkomitesi.org.tr/Detay/52/1
https://www.olimpiyat.org.tr/Haber-Detay/Kayakla-Atlama/2753