Li gora gawire Kurd misiman. (“Gavurla karşılaştırıldığında Kürt Müslümandır.”)
Aslı belli olmayan ve on yıllardır kullanılan bu yaygın deyiş, Kürtleri, “dinsiz” ve “İslam-dışı” olarak niteleyen ve kendilerini daha Müslüman ve dolayısıyla daha üstün olarak gören bir zihniyetin ürünüdür. Gerçekten, Kürtler için İslamiyet en yaygın dini inanış olmasına karşın, Kürtler arasında İslam’a oldukça uzak dinlere ve dini ritüellere dair örneklere rastlamak oldukça mümkündür. Bugün, Kürtler, genellikle Kürt halkının ortodoks dini inancı olan Sünni İslam’la bağdaştırılsalar da, tarihsel olarak en az Orta Doğu’nun kendisi kadar çeşitli dini topluluğa mensup olmuşlardır. Sünni Kürtler için şeyhler ve tarikatlar dini hayatın önemli bir parçasını oluşturur. Ancak, Kürtlerin bilinen en eski dinlerinden biri olan Zerdüşt diniyle benzerlikler taşıyan Ezidilik, Alevilik ve Ehl-i Hak gibi heterodoks dinler de Müslümanlardan görmüş oldukları baskıya rağmen varlığını koruyabilmiştir.
Çoğunluk olan Sünni Müslüman Kürtlerin büyük bir kısmı, Şafii mezhebine mensuptur. Bu yüzden, büyük çoğunluğu Hanefi mezhebine mensup olan Türklerden, Araplardan ve Şii İranlılar ile Azerbaycanlılardan hem etnik hem de dini olarak ayrışırlar. Aynı zamanda Kürtler için din, toplumsal ve politik hayatın önemli bir belirleyicisi olmuştur. İster İslami isterse heterodoks inançlara mensup olsunlar Kürtler, din adamlarının ya da tarikat önderlerinin otoritesine ciddi önem vermişlerdir. Şeyh Sait İsyanı ve Ubeydullah öncülüğündeki isyan başta olmak üzere tarihteki bazı etnik temelli Kürt isyanlarında da dinin etkisi yadsınamaz. İran İslam Devrimi sonrası Sünni Kürtler, rejime karşı harekete geçtiğinde İran’daki Şii Kürtler’den destek göremediler.
Bu dinlerin yanı sıra, Kürtler arasında azınlık niteliğinde Hristiyan ve Yahudi dini gruplar da yer almaktadır. Hristiyanların, Kürtlerle aynı coğrafyada yaşayan Ermeni, Süryani, Keldani ve Nasturi topluluklarla ilişki halinde olduğu söylenebilir. Bu azınlıkların önemli bir bölümü, İslamlaştırılmış ya da yok olmuştur. Yahudi Kürtlerin önemli bir bölümü ise, İsrail’e göç etmiştir.
Ezidiler
Otantik ve mistik yapısından ötürü Ezidilik, yabancılar ve erken Kürt milliyetçileri için ilgi çekici bir din olagelmiştir. Kürtlerin mensup olduğu eski bir din olan Zerdüştlük ile benzerlikler taşımasından ötürü 20. yüzyılın başında bazı aydın Kürt milliyetçileri tarafından idealize edildi. İslama aykırı inanışları gerekçesiyle tarih boyunca ayrımcılığa ve katliamlara maruz kaldılar. İslamlaştırılma ve katliamlar sebebiyle sayıları ciddi oranda azaldı.
Ezidiler, Allah tarafından yaratılmış yedi meleğe inanırlar. Bunlardan en önemlisi, insana diz çökmeyi reddeden Melek Tavus’tur. Bu melek, üç büyük din tarafından şeytan olarak ilan edildiğinden ötürü Ezidiler, bu din mensupları tarafından sıkça şeytana tapmakla suçlanırlar. Ezidiler için Melek Tavus, Allah’ın düşmanı ya da kötülüğün temsilcisi değildir. Melek Tavus başta olmak üzere tüm melekler, insan silüetinde dünyaya iner ve insanlara yol gösterirler. Melek Tavus, Ezidilik dininin kurucusu Şeyh Adi ibn Musafir’in silüetinde dünyaya inmiştir. Şeyh Adi’nin Laliş Türbesi’ni ziyaret etmek, önemli ibadetleri arasındadır.
Ezidilerde dini liderlik, aşiretin ileri gelenlerinin soyuna aittir. Ezidiler, yeniden doğuş (reenkarnasyon) inancına sahip olsalar da; soydan geçen üstün dini işlevler sebebiyle toplumsal kastlaşmaya sahiptirler. Ezidiler, aslen okuma-yazmaya karşıdırlar. Bundan dolayı 20. yüzyıla kadar Ezidilerin büyük çoğunluğu eğitimsiz kalmıştır. Bugün Ezidi nüfusu, Irak, Suriye, Ermenistan ve Gürcistan’a yayılmıştır. Musul’da Laliş Türbesi’nin yer aldığı Şeyhan bölgesi ve Suriye İç Savaşı sırasında IŞİD tarafından gerçekleştirilen katliamlara sahne olan Şengal bölgesi de Ezidilerin yoğun olarak yaşadığı bölgelerdendir. Suriye’de Kamışlı’nın ve Halep’in belli bölgelerinde de Ezidiler yaşamaktadır. 19. yüzyılda Türkiye’de, Diyarbakır, Mardin, Urfa, Siirt ve Sivas’a kadar uzanan geniş bir alanda Ezidiler yaşamaktaydı. Aynı şekilde, Batı Suriye’deki Milli, Berzani ve Heverkan aşiretleri Ezidi idi. Tarih boyu Kürt Müslümanlardan, Türklerden ve Araplardan baskı gören Ezidilerin, Türkiye ve Suriye sınırları içinde yaşayan bir kısmı öldürüldü ya da gördükleri dini baskı sonucu İslamlaştırıldı. Bir kısmı, daha az baskı gördükleri Hristiyanların dinini benimsediler. Geriye kalanların bir bölümü ise, Ermenistan’a ve Gürcistan’a göç etti. Bugün, Irak’ın ve Suriye’nin yanı sıra, Ermenistan, Gürcistan ve Azerbaycan’da Ezidi Kürtlere rastlamak mümkündür.
Ehl-i Hak
Kürtler arasındaki önemli heterodoks dinlerden biri olan Ehl-i Hak, Kürtçe’nin Guranice lehçesini konuşan ve Irak’ta yaşayan Guraniler arasında yaygındır. Guraniler tarafından kurulmuş bu din, Ezidilik’ten farklı olarak Lorlar, Acemler, Azerbaycanlılar ve Türkmenler arasında yayılma imkanı bulmuştur. Ehl-i Hak mensupları, İran’da, Kermenşah’ta, Hamadan’da ve Irak’ta, Kerkük’ün bazı köylerinde yaşamaktadırlar.
Ehl-i Hak mensupları, Ezidilik gibi Tanrı’nın yarattığı ve insan silüetinde dünyaya inen yedi meleğin varlığına inanırlar. Bu meleklerden birinin, Hz. Ali’nin silüetinde dünyaya indiğini düşünürler. Ancak, onlar için kutsal olan Tanrı’nın vücut bulduğu biçim olan Sultan Sahak’tır. Tıpkı Ezidiler gibi Ehl-i Hak dininde de, reenkarnasyon inancı ve dini liderliğe dayalı toplumsal kastlaşma vardır. Ehl-i Hak mensuplarının bazıları kendilerini Şiilik mezhebinin bir parçası olarak görseler de; bazı Ehl-i Hak, kendisini ayrı bir din olarak nitelendirmektedir. Ehl-i Hak mensupları, Ezidiler kadar olmasa da tarih boyunca, zaman zaman Müslümanlardan gelen dini baskılara maruz kalmışlardır.
Kürt Alevileri
Kürt Alevileri, Sivas, Erzincan, Elazığ ve Tunceli ilinin belli bölümlerini kapsayan Dersim bölgesi başta olmak üzere Antep, Bingöl, Malatya ve Maraş’a kadar uzanan bir alanda yaşamaktadırlar. Kökenlerine dair kesinleşmiş bir bulgu olmasa da, İran’da Şah İsmail’in yükselişi ile birlikte Osmanlı’da Alevilere yönelik artan baskı ve ayrımcılıktan kaçmak için dağlık arazilere sığınan Alevi topluluklarından oluştukları düşünülmektedir.
Alevilikte, İslam’da yaygın olan namaz, hac gibi ibadetler yoktur. Oruç, Muharrem ayında tutulur. İbadetler, kadınların katılımı ile ortak olarak gerçekleştirilebilir. Alevilik, Türklerde, Kürtlerde ve Araplarda (Nusayri) birbirinden bağımsız olarak görülmektedir.
Kürt Aleviler, 1925 yılında Şeyh Sait öncülüğünde gerçekleşen Kürt ayaklanmasına, muhtemel dini gerekçelerle destek vermediler. Ancak, 1920’deki Koçgiri İsyanı’nın ve 1937-38’deki Dersim İsyanı’ın öznesi Kürt Alevilerdi. Bu iki isyanda da Sünni Kürtlerin ciddi bir desteği görülmemiştir. Yakın tarihe kadar, Kürt Alevilerinin, Sünni Kürtlerden çok Türk Alevilere yakın olduğu söylenebilir.
Dersim İsyanı’ndan bu yana Kürt Alevilerinin en yoğun yerleşim bölgesi olan Dersim, cumhuriyet tarihinin asi şehri olarak görüldü. 1960’lardan bu yana Dersim, radikal sol örgütlerin güçlü bir toplumsal tabana sahip olduğu bir şehir olarak anıldı. Maraş ve Çorum’da yaşanan katliamlar da, Kürt Aleviler ve sol örgütler arasındaki bağları güçlendirdi.
Sivas Katliamı’ndan bu yana doğrudan Alevilere yönelik gerçekleştirilen bir katliam olmamasına rağmen bugün Aleviler, toplumsal ve siyasal alanda ayrımcılığa maruz kalmaya devam etmektedir. Aleviler, dini statü elde edebilmek ve eşit vatandaşlık haklarından yararlanabilmek için kurdukları dernekler aracılığıyla mücadele etmektedirler.
Sünni Kürtler
Kürtler, Osmanlı döneminde, imparatorluğun pek çok yerinde ve yurt dışında dini eğitim veren ve ulema yetiştiren bir halk olarak anılmışlardır. Saraydan El-Ezher Üniversitesi’ne, Arabistan’dan Endonezya’ya kadar onlarca ülkede Kürt din eğitimcilerinin ve Kürt medreselerinin şöhreti yayılmıştır.
Eğitimli ulemanın yanında halkın büyük çoğunluğu da, dini otoritelere, şeyhlere ve tarikatlara itimat ederdi. Sünni Kürtler arasında tarikat önemli yer taşır. Nakşibendi ve Kadiri tarikatları, 16. ve 17. yüzyıllardan beri Sünni Şafii Kürtlerin mensup olduğu en büyük iki tarikattır. Siyasi yaşamda tarikat mensuplarının ve liderlerin etkisi de büyüktür. Şeyh Sait ve Barzani ailesi Nakşibendi tarikatına mensup iken; Talabaniler ve eski Kürt liderlerinden Şeyh Berzenci de Kadiri tarikatı üyeleridir.
Şeyh Sait İsyanı sonrası tarikatlar yasaklansa da, varlıklarını gizli olarak sürdürmeye devam ettiler. Erken cumhuriyet döneminden bu yana, halk üzerinde etkisi büyük olan şeyhler ve aşiret reisleri, aşırı sağ Türkçü milliyetçi partilerden, solcu Kürt partilerine kadar kitlesel siyasi partiler için bir işbirliği aracı oldular. Eski dönemlerde de benzer örneklere rastlayabiliriz. Şeyh Berzenci ve Şeyh Amed Barzani, 1920’li yıllarda İngilizlere karşı direniş gösterseler de Nakşibendi Şeyhi Raşit Lolan ve Şeyh Abdülkerim Kripçikina, direnişlere karşı hükûmet ile işbirliği yapmışlardır.
Tarikat düşmanı Sünni Müslüman Said-i Kürdi’nin fikirleri, Kürt ve Kürt olmayan İslami çevreler içerisinde hızlıca yayıldı. Said-i Kürdi, Kürtlerin ayrılıkçı ya da milliyetçi girişimlere yönelmesine karşıydı. Bu nedenle, görüşleri Kürt siyasi hareketleri içerisinde önemli bir yer edinmese de; Said-i Kürdi’nin adıyla anılan ve Türkiye’ye yayılan Nurcular, siyasi bir harekete dönüştüler.
1980’lerde kurulan Kürdistan Hizbullahları, seküler Kürt hareketlerine karşı radikal İslamcı bir örgüt olarak ortaya çıktı. 1980’lerde ve 1990’larda 12 Eylül cuntasının düşman olarak addettiği komünizme ve Kürt ayrılıkçılığına karşı güçlendirildi. 2000’lerde silahlı faaliyetlerini sonlandıran Hizbullah, artık yasal alanda siyaset yürütmektedir. Yine Türkiye’de ve Irak’ta, Kürdistan İslam Partisi gibi yeterince kitleselleşmemiş İslamcı gruplar bulunmaktadır.
Kimileri için “dinsiz” kimileri için ise “gerçek özü İslam” olan bir halk olarak görülen Kürtler, geçmişten bugüne dini açıdan heterojen bir kimliğe sahip olagelmiştir. Ermenistan’ın dağlık arazilerinde yaşayan Ezidiler de, İsrail’in göçmen Yahudi Kürtleri de, İran’ın Ehl-i Hak inancına sahip Guranileri de, Türkiyeli Nakşibendi Sünni Müslümanlar da, Dersimli Kürt Aleviler de aynı kimliğin farklı renkleridir. Tarih boyunca yaşanan zulümlere, savaşlara ve katliamlara rağmen Kürtler, bu renklerle varlıklarını sürdürmeye devam ettiler.
[box_light]Kaynakça[/box_light]
Batman, Yaşar. “Ezidi Kürtlerin Ölümsüz Azizesi, Begê.” Öncesi ve Sonrası ile 1915 İnkar ve Yüzleşme. Ankara: Ütopya Yayınevi, 2013. s. 425-432.
Bruinessen, M. V. Kürdistan üzerine yazılar. İstanbul: İletişim Yayınları, 1995.
Bruinessen, M. V. “Religion in Kurdistan”, Kurdistan Times (New York), cilt 4 no. 1-2 (1991) s. 5-27.