Arapların fetihleri muasırlarının şaşırtmakla beraber, bugünün insanları bizleri de büyük hayretler içinde bırakmaya devam ediyor. 610 yılında ortaya çıkmış olan İslam öğretisi ve Muhammed peygamberin çabaları ile Arap yarımadasında birliği sağlayan Müslüman Araplar, 645 yılına kadar Bizans’ın elinden Suriye, Filistin, Mısır, İskenderiye, Mezopotamya ve Ermenistan’ı aldılar. Bir önceki yazıda bu bölgelerdeki mücadeleleri incelemiştik. Bu fetihlerin bir sonraki adımı ise Sasani İmparatorluğunda olduğu gibi Bizans’ı da tamamen bitirmekti. Ama bu sefer avantaj Bizans’ın elindeydi.
Halife Osman zamanına kadar Müslümanların donanmaları yok denecek kadar azdı. Bizanslı ustalardan gemi yapım tekniklerini öğrenen Şam valisi Muaviye ilk defa Müslüman Arap donanması oluşturdu. Bu donanmanın oluşturulmasındaki en birinci neden Konstantinopolis’e giden en kısa yola ulaşmaktı. 649 yılında Kıbrıs, 654 yılında Rodos ve Kos adaları bu donanma sayesinde Arapların eline geçti. II. Konstans, yaklaşan tehdidin farkındaydı. 655 yılında kendi komutasında bir donanma hazırlayarak Arapların üstüne gitti. İki donanma Anadolu’nun Likya bölgesinin Foinikos(Finike) sahilinde karşılaştı. Gemiler Savaşı(Zatüs Savari) denilen bu karşılaşmadan Müslüman Araplar üstün geldiler. II. Konstans sıradan bir denizci kılığına girerek canını zor kurtardı.
Bu zafer Müslüman Arapların 4 Halife döneminin sonuncusuydu. Hülefa-ı Raşidin dönemi olarak adlandırılan ilk dört halifenin dönemi İslam tarihi açısında fetihler dönemi olmuştu. Ancak 655 yılında başlayan ve 6 yıl süren iç savaş yıllarında çok sayıda insan öldü. O kadar ki o zamana kadar yapılan savaşlarda ölen Müslüman sayısından daha çok kişi bu iç savaş yıllarında öldü. 661 yılında Halife Ali’nin öldürülmesinden kısa süre sonra Emevi(Umeyyad) hanedanlığı kuruldu ve istikrar yeniden sağlandı.
Bizans imparatoru II. Konstans Müslümanların bu iç savaş yıllarını çok iyi değerlendirdi. Muaviye ile Müslümanlara çok ağır vergiler yükleyen bir antlaşma imzaladıktan sonra bir sonraki yazıda bahsedeceğimiz batı sınırı ile alakalı meseleler ile uğraştı. Ancak istikrarı sağlayan Müslümanlar 663 yılından itibaren yaz ve kış olmak üzere her yıl Anadolu üzerine akınlar düzenlemeye başladılar. Bu akınlar kalıcı hâkimiyet için düzenlenmiyordu. Ancak Bizans’ı yıpratıp ganimet elde etmek için düzenleniyordu. Bu seferlerde sınırı Amanos ve Toros dağları oluşturuyordu. Bu seferlerin en uzağı Amorion denilen bugün Kütahya, Eskişehir ve Afyon’u içine alan bölgeye kadar yapılıyordu.
Yapılan bu Anadolu akınlarının sonuca ulaşmayacağını anlayan Halife Muaviye Konstantinopolis’i kuşatma girişimlerine başlayacaktı. Kaynaklara göre ilk Konstantinopolis kuşatması 669 yılında vuku buldu. Hatta bu sefer iç savaştan çıkmış Müslümanlar arasında büyük bir heyecana neden oldu. Başarılı bir sefer olamamasına rağmen 670 yılında Kyzikos(bugün Marmara Denizinde bulunan Kapıdağı yarımadası) ve 672 yılında Smyrana’ın(İzmir) Müslüman Arapların eline geçmesini sağladı.
674 yılına gelindiğinde Konstantinopolis’in karşısında daha büyük ve ciddi bir ordu vardı. 4 yıl süren kuşatma boyunca Müslüman Araplar ilkbaharda taarruza başlayarak yazın sonuna kadar savaşırlardı. Kışı ise Kyzikos’da(Kapıdağı yarımadası) geçirirlerdi. Ancak Müslüman Arapların mühim kuvveti donanmaydı. Bu kuşatma sırasında Arapların hiç karşılaşmadıkları kadar soğuk bir hava ile karşılaştılar. Günler geçtikçe Arapların mukavemeti kırılmaya başladı. Yenilginin asıl nedeni ise “Gregois” adı verilen Rum ateşinin kullanılması oldu. Bu Rum Ateşi İslam fetihleri öncesinde Suriye’de yaşayan daha sonra Konstantinopolis’e göç eden Kallinikos adındaki bir Yahudi’nin icadıydı. Bu ateş suda dahi sönmüyordu. Mancınık yardımı ile atılan Gregois Müslüman Arapların donanmasını etkisiz hale getirmişti. 678 yılında kuşatmayı kaldıran Müslüman Arap donanması talihsiz bir şekilde geri dönüş yolunda fırtınaya uğramış ve tamamına yakını mahvolmuştur. Bu yenilgi Arapların 40 yıl önce çıktıkları dünya sahnesindeki ilk önemli yenilgiydi.
Kuşatmanın devam ettiği 674-678 yıllarında Müslüman Araplar Anadolu’da da büyük bir yenilgi almışlardı. Amanos dağlarında yaşayan Hristiyan Merdailer( Arapça:Ceracime) Muaviye’yi zor durumda bırakmıştı. Bu gelişmeler karşısında Muaviye, Bizans kralı IV. Konstantinos ile antlaşma yapmak zorunda kaldı. 30 yıl sürecek antlaşmada Emeviler her yıl Bizans’a 3.000 dinar, 50 savaş esiri ve 50 Arap atı vermeyi taahhüt ettiler. Daha sonraki dönemlerde bu antlaşma Müslümanların aleyhine daha da ağırlaştı.
Bu antlaşmanın dışında Bizans ile Emevi arasında ilginç içerikleri sahip mektuplar gidip geliyordu. Bizans imparatoru Muaviye’ye “canlı oldukları halde bir rahim olmaksızın dünyaya gelen dört varlık, kabriyle beraber gezen kişi, sadece bir defa güneş görmüş bir yer” gibi sorular soruyor ve Muaviye bu sorulara cevap yazıyordu. Hatta bir gün Bizans imparatoru bir şişe göndererek, bu şişeye bütün varlıkların özünü koymasını Muaviye’den istedi. Muaviye de şişeye su doldurarak Bizans imparatoruna geri göndermişti.
Bizans’ın 692 yılında Kapıdağı yarımadasına asker göndermesi ve halife Abdülmelik’in kendi parasını bastırmasından dolayı tarafların arası tekrar gerilmeye başladı. 695 yılında Bizans tahtında baş gösteren güçsüz hükümdarlar döneminden yararlanan Müslüman Araplar Mesleme komutasında tekrar Anadolu seferlerine başladılar. Bu yeni bir Konstantinopolis kuşatmasının işaretiydi. Heraklius hanedanlığının son imparatoru II. Anastasios savunma hazırlıklarına başlamıştı. Halktan 3 yıl yetecek kadar erzak depolamalarını istemişti. Ancak 717 yılında Isaurialı(Suriyeli) Leon tahtını ele geçirerek Heraklius hanedanlığına son verdi.
717 yılında Mesleme önderliğinde Konstantinopolis kuşatmasına başladılar. Buna karşı III. Leon Araplara arkadan saldırdı. Bizans’ın müttefiki Bulgarlar ise batıdan taarruza geçti. Karadaki durum böyleydi. Denizde ise Rum Ateşi(Gregois) görevini yerine getiriyordu. Müslüman Arapların erzak gemilerinin yanması ile beraber orduda açlık baş göstermeye başladı. Müslüman Araplar çok ciddi kayıplar vermişlerdi. Halife Ömer bin Abdülaziz’in tahta geçmesi ile kuşatma kaldırıldı. Böylece Konstantinopolis Arap tehdidinden sonsuza kadar kurtulmuş oldu.
Konstantinopolis kuşatmaları tarihte oldukça önemli olaylardan biridir. Kimilerine göre Charles Martel’in 732 yılında Endülüs Emevileri yendiği “Tours” savaşından bile daha önemlidir. Avrupa ve Avrupa medeniyeti bu iki galibiyet ile “korunmuştur”. Bu düşünürlere göre gerçekten de Bizans, doğuda Franklardan daha iyi iş görmüş ve “İslam tehlikesini” batıdan korumuştur. Bu düşüncenin doğruluğu tartışılırken kesin olan bir şey vardır. O da Konstantinopolis galibiyetlerinin Bizans’ı yıkılıştan alıkoyup, yükselişe geçmesini sağlamasıdır (Gregory, 193).
Halife Ömer bin Abdülaziz, Bizans ile daha çok diplomatik ilişkiler içinde oldu. Hz. Muhammed ve halife Ebu Bekir gibi Bizans imparatoruna İslam’a davet mektubu gönderdi. Ancak Halife Ömer’in ölümünden sonra Anadolu seferleri tekrar başladı. 740 yılında iki ordu Akroinon(Afyon) önlerinde karşı karşıya geldi. Bizans bu savaştan açık bir zafer ile çıktı. Bizans açısından dönüm noktası olan bu savaştan sonra artık ciddi bir Arap tehdidinden kurtulmuş oldu.
Bizans, Konstantinopolis ve Akroinon zaferlerinden sonra bir altın çağa doğru yol alacaktı. Bizans’ın bu galibiyetlerinin sırrını yapmış oldukları ittifaklarda aramak en doğrusu olacaktır. Konstantinopolis kuşatmalarında Bulgarlar ve Slavlarla yaptığı ittifak galibiyeti getirdi. Anadolu’da ise Hazarlar ile yaptığı ittifak elini güçlendirmişti. Müslüman Araplar açısından yenilginin bir nedeni de merkezden çok uzak seferler düzenlenmiş olmasıydı. Teknolojinin de payını kesinlikle unutmamalıyız. Rum Ateşi savaşların en kritik silahıydı. Dikkati çeken son nokta ise hem Rum Ateşinin mucidi Kallinikos’un hem de muzaffer Bizans imparatorunun III.Leon’un Suriyeli olmasıdır. Bu iki insan İslam fetihlerinden sonra Suriye’den göç eden kişilerdi. Bu hadisenin benzerini 1453 yılında Konstantinopolis’ten göç eden bilim adamlarının Rönesans hareketini başlatması gibi görebiliriz.
Bunca gelişmeye rağmen Arap-Bizans mücadelesi hala bitmemişti.
- Bir sonraki yazı: Arap-Bizans Savaşları-VIII: Ayrılan Yollar
Kaynakça:
1.Roberts, J. M. Avrupa Tarihi. İstanbul: İnkılap Yayınları.2016
2.Gregory, Timothy. Bizans Tarihi. Yapı Kredi Yayınları. 2016.
3.Hitti, Philip Khuri, History of the Arabs, Palgrave, 2002
4.Prof. Dr. Dursun, Hakkı Yıldız ve diğerleri, Doğuştan Günümüze Büyük İslam Tarihi cilt:2 Hülefa-ı Raşidin ve Emevi Dönemi ,Çağ Yayınları, 1989
5.Gibbon, Edward. Decline Fall of the Roman Empire cilt:3 Chapter.51 page:529-560. London. London W. Warren. 1872 thanks for Toronto University Library
6.Dikici, Radi. İmparator Heraklius. Remzi Kitapevi. 2015. İstanbul
7.Prof. Dr. Avcı, Casim. İslam-Bizans İlişkileri. Klasik Yayınları. 2003. İstanbul
8.Prof. Dr. Kaegi, Walter E.. Bizans ve İlk İslam Fetihleri. Kaknüs Yayınları. 2000. İstanbul