Uzun bir aradan sonra suskunluğunu bozan Murathan Mungan 15 yıl boyunca üzerinde çalıştığı “Şairin Romanı ” adlı kitabı ile nihayet raflardaki yerini aldı. Şiirin öldüğü, romanın öldüğü, hatta edebiyatın öldüğü, yazılı kültürün de giderek ölmekte olduğu söylenen bir çağda dünyanın ve dilin belki de en eski sanatı olan şiire, roman sanatı aracılığıyla alçakgönüllü bir saygı duruşu denebilir Murathan Mungan’ın “Şairin Romanı” kitabı için. Kapak tasarımı Hakkı Mısırlıoğlu’na ait olan kitap, öyle hemen sabah başlayıp akşam bitirilecek bir roman değil, 582 sayfalık bir başyapıt. Murathan Mungan’ın sözleriyle; romanı okurken “Güzel bir dağa tırmanır gibi, yavaş yavaş çıkıp hızlı iniyorsunuz”. Zaman zaman tabiat tapınmacılığına varan pagan bir duyarlık taşıyan roman yol boyu geçilen şehirleri, binaları, ağaçları, çiçekleri, hayvanları, gelenekleriyle başlı başına bir gezegen kuruyor. Adı yerküre olan bir gezegen… En büyük kara parçası sayılan Anakara’da farklı yerlerden farklı nedenlerle Odragend’e varmak üzere yola çıkan gezginler. Elli yıl sonra yurduna dönen bir bilge şair. Yıllarca evinden hiç çıkmadan yaşadıktan sonra, çıraklarıyla birlikte kendisini yollara vuran bir şiir filozofu. Kanatları göğün gizemlerini birbirine bağlayan kuşlar. Sayıların, sözcüklerin, şifrelerin ardında ömür tüketen matematikçiler, dilciler, sözlükçüler, şairler… İnsanların ruhlarını sağaltan rüya terbiyecileri. Yol boyu içinden geçtikleri yerler, yaşamlar. Roman kısaca, Batı’nın modern çağ fantazi romanlarıyla Doğu’nun Binbir Gece Masalları’nın özgün bir bileşimi. Murathan Mungan kitabı için “Yavaşlık, hız, doğu felsefeleri, yolculuk, kimlik değiştirme, bir esrarın peşine düşme” olarak adlandırıyor ve ekliyor “İçinde bugüne kadar geçtiğim bütün yerlerden, yurtlardan esintiler, izler taşıyan bir roman”. Tabiata, emeğe ve şiire övgünün romanı.