Ocak 2020’de ilk gösterime girdiğinden beri izlemek istediğim ama bütün bu pandemi karmaşasında unuttuğum bir filmdi ”The Farewell”. Filmle tekrar karşılaştığımızda ise izlemek için en doğru zamandı benim için. Hayatın gerçeklerini, gündelik aile hayatını ve karmaşasını konu edinen bir filme ihtiyaç duyuyordum o anda. İşte Lulu Wang’in yazarlığını ve yönetmenliğini üstlendiği ve başrollerini Shuzhen Zhao ve Awkwafina gibi asyalı oyuncuların paylaştığı ”The Farewell” yani ”Elveda”, bütün bu beklentilerimi karşıladı.
Senaryo, büyükannelerinin hastalandığını ve fazla ömrü kalmadığını öğrenen Çinli bir ailenin başından geçenleri anlatıyor. Bütün aile bu gerçeği büyükannelerinden saklamayı ve ona söylememeyi tercih ediyor. Eğer öğrenirse kalan ömrünü üzülerek geçireceğini ve bunun aile için hiç iyi olmayacağını düşünüyorlar. Büyükannelerini son kez görme amacıyla da tüm aile, bir düğün bahanesiyle Çin’e gidiyor. Ailenin Amerika’da büyümüş genç kızı Billi (Awkwafina) ise büyükannesinin öleceği haberi karşısında hem çok üzülüyor hem de ailenin yalan söylemesine şiddetle karşı çıkıyor.
Billi’nin bakış açısı ailenin geri kalanından çok farklı. Bu da beni Amerika’nın ve Çin’in kültür farklılıkları üzerinde düşünmeye itti çünkü filmin en önemli yanlarından biri bence bu farklılıkların bu kadar doğal ve gerçek bir şekilde seyirciye iletilmesi. Lulu Wang’in kendisi de bu duruma dikkat çekmek istediğini ve Amerika’nın ”bireysellik” mentalitesiyle Çin’deki ”kolektif” hareket etme durumunun aile hayatına nasıl yansıdığını göstermek istediğini anlatıyor. Filmi izlerken ben kendimi daha çok Billi gibi hissederken buldum. Böyle bir durumda gerçeği söylememek olasılık bile olamazdı benim için. Eğer geriye az bir zamanı kaldıysa bunu bilmek onun en doğal hakkıydı. Bu sebeple, film boyunca yalan söylediği için aileye karşı kızgın hissettim. Ama ilerleyen dakikalarda ailenin bakış açısını daha iyi kavradım. Bu konuda yalan söylemek aslında Çin’de oldukça yaygındı. Kültürlerinin bir parçası haline gelebilecek kadar hem de. Eğer büyükanneleri gerçeği öğrenirse sonrasında yaşanabilecek sonuçlarla uğraşmak zorunda kalanlar yine Çin’de yaşayan aile olacaktı. Bu sırada Billi ise Amerika’da hayatını devam ettirmek zorunda olacaktı. Büyükannenin kız kardeşi ve onunla en çok ilgilenen kişi de kardeşinin son günlerini mutsuzluk ve depresyonla geçirmesini istemiyor. O yüzden Billi’nin bakış açısı aslında bir noktada ”bencilce” olarak yorumlanabilir belki de.
Bir yandan bu farklılıkları gözlemlerken bir yandan da kendi aile ortamıyla filmdeki ortamda bazı benzerlikler görmek beni iyi hissettirdi. Billi’nin büyükannesiyle olan bağı, iletişimleri, konuşmaları, aile içi tartışmalar, can sıkıcı ortamlar, üzücü gerçekler ve bunlarla yüzleşmek zorunda olmamız… Bunların hepsini kaliteli tek bir filmde bir arada bulmak kolay değil bence. İzlediğim süre boyunca kendi ailemi ve anneannemi düşünmeden edemedim. Ona kısa bir zamanda veda etmem gerektiğini öğrenseydim nasıl veda edebilirdim ki? Ondan ayrılacağım gerçeğini kabullenemezdim bence. Onu yanımdan asla ayırmak istemez ve bu zamana kadar birlikte yapamadığımız şeyleri yapmaya çalışırdım sanırım. Fakat çoğu zaman yakınlarımıza veya bize ne zaman ne olacağını bilemiyoruz işte. Son sarılmamızın, son gülüşmemizin, son konuşmamızın ne zaman nerde olacağını bilemiyoruz ve sanki hiçbir şey olmayacakmış gibi bu anları hafife alıyoruz. İşte bu nedenle, filmi izlememin ardından sevdiklerimle nasıl zaman geçirdiğime, ne sıklıkla onlara sarılıp sevgimi ne kadar gösterebildiğime daha çok dikkat etme ve hiçbir anı hafife almama kararı aldım.
KAYNAKÇA
Wang, L. (Yönetmen). 2020. The Farewell [Film]. ABD: A24
https://a24films.com/films/the-farewell