DENGENİN İÇİNDEKİ KAOS; KAOSUN İÇİNDEKİ DENGE

Aralarında “elim sende” oynayan iki arkadaş: gece ve gündüz. Onlara “kutu kutu pense” oynayarak eşlik eden dört kardeş: ilkbahar, yaz, sonbahar ve kış. Takvim yaprakları üzerinde iki kelime: “Denge Çağı”.

İki arkadaş birbiriyle kavga ediyor. Ne kazanan var kavgayı ne de kaybeden. Dört kardeşten ikisi kayıp: ilkbahar ve sonbahar. Kış ve yaz korkmuş. Ne evde kalıp beklemeye sabırları var ne de sokakta kardeşlerini aramaya cesaretleri. Takvimler üzerinde iki ürkütücü sözcük: “Kaos Çağı”.

Kaos Çağı ve Denge Çağı yarışıyor. Kıyasıya rekabet, başa baş bir yarış… Ne kazanan belli ne de kaybeden. Yarış pistinin adı: Trisolaris.

Denge Çağı galip gelmiş yarışta. Kaos Çağı yenilginin verdiği utançla kaçıp gitmiş olacak ki ortalıkta görünmüyor. Ödül töreninin yapıldığı sahnenin görkemli bir adı var: Dünya.

İşte bizim bu dört paragrafla anlatmaya yeltendiğimiz dört elementi, Cixin Liu “Üç Cisim Problemi” üçlemesinde ilmek ilmek işlemiş kendi yarattığı evrene. Kaos içerisinde hayat arayan Trisolarisliler, kaostan bihaber Dünyalılar… Kısacası ortak bir evreni paylaşan fakat birbirini hiç tanımayan iki medeniyet… Peki ya bu iki medeniyet karşı karşıya gelirse?

İşte kargaşa kelimesi, bu iki medeniyetin birbirini keşfetmesiyle yeniden tanımlanacaktır. Denge arayışındaki Trisolarisliler, kaos nedir bilmeyen Dünya’nın kapılarına dayanacak ve sonuna kadar zorlayacaktır sınırları; çünkü Dünya, Trisolaris’in kaostan kaçış bileti olmuştur. Fakat ya işler göründüğü gibi değil ise? Ya gerçek kaos Dünya’da ise?

Trisolarisliler, kaos için fizik kanunlarını esas parametre kabul etmiş olacaklar ki Dünya keşfedildiğinde tek görebildikleri fizik kanunlarının sunduğu denge oluyor. Dünyalılar ise fizik kanunlarının onlara armağan ettiği bu dengenin farkında bile değiller; çünkü onlar için kaos toplumun içerisinde. Bu kaos ise, Trisolaris medeniyetinin şahit olduğu kaosun aksine, evrenin her köşesinde geçerli fizik kanunları gibi tek bir parametreden ziyade oldukça çeşitli ve çeşitli olduğu kadar da göreceli parametrelere bağlı. Kısacası kaosun kaynağı oldukça karmaşık. Haliyle çözümün bulunması da bir o kadar zor. Ya kaosun getirdiği yıkıma ne demeli?

Dünya’da yaşanan kaosun getirdiği yıkımın boyutlarının ise kaosun kaynağının karmaşıklık derecesinden kalır yanı yok. Bu kaos öyle boyutlara ulaşabiliyor ki kitabın bize sunduğu kesitte insanlar arasında bir “cadı avı” görüyoruz. Öyle ki bu cadı avında var olan rejim için tehdit görülen herkes ya sindiriliyor ya da katlediliyor. Avdan kurtulan bir “cadı” ise şahit olduğu bu delilik sebebiyle insanlıktan öyle umudunu kesiyor ki dengeye kavuşmak için çareyi insan ırkının dışında arıyor. Bu arayışında karşısına çıkan Trisolaris medeniyetinin kaosun bambaşka bir tanımı olduğundan ise tamamen habersiz.

En nihayetinde ilk kitabın son sayfalarında karşılaştığımız tabloda görüyoruz ki kendi kaoslarından kaçmak için dengeyi birbirinde gören iki medeniyet arasında başlayan mücadele kargaşanın ta kendisini seriyor gözler önüne. Peki mücadelenin kazananı kim oluyor? Ya kaybedeni? Üçlemenin zihinlerimize kazıdığı nihai son, dengenin bulunuşu mu olacak? Yoksa kaos hep kendisinden daha büyük kargaşaları mı doğuracak? Bu sorulara cevap vermesi belli ki zor; çünkü her bireyin denge ve kaos tanımı bambaşka. Tıpkı doğru ve yanlışlarımızın bambaşka oluşu gibi… Bundan mütevellit naçizane bir tavsiye: Bir pencere kenarında okuyun bu üçlemeyi. Okudukça gözlerinizi pencerenin dışında akıp giden hayata çevirin ve düşünün. Gerçek hayattaki Trisolaris, o pencerenin dışında sizin onu keşfetmenizi bekliyor olacak.

Görsel Kaynakçası:

https://www.artstation.com/artwork/1nxGo2

Leave a Reply