Ben ki hep kaybederdim bir şeyleri
En sevdiğim bebeğimi,
Gözlerimi kırpmadan izlediğim uçağın
Kendi dumanıyla yaptığı bulutu,
İncinmesinler diye üzerlerine basmaktan korktuğum yağmur damlalarını,
Kapımın önünde beni hep bekleyeceklerine inandığım kardan adamlarını çocukluğumun,
Başımı koyacak bir yer inşa ettiğim küçücük ellerimin kumdan kalelerini…
Ama oyuncak bebeklerim beni büyütünce,
Bulutlar göçmen kuşlara özenince,
Bir damla güneş açınca,
Denizin tuzu değince,
Ben ki kaybetmeye çocukluktan hazırdım…
Ne var ki gözlerimin içine doğan güneş,
Gök mavi, yer mavi,
Dalga dalga yüreğim,
Kıyılarında bir durgun su;
Çekingen, sessiz, çocuk,
Tanrı’nın bir bahçede unuttuğu…
Kaybolmuş kalmışım şu koca dünya içinde;
Telaşlı, ürkek, kan ter içinde,
Ellerini bulmuşum.
Ben ki, kaybederdim hep bir şeyleri,
Lakin yokluğun ne gün ışığına,
Ne de denize benziyor senin.
Hem korkarım ben karanlıktan, bilirsin.
Bakma böyle güçlü durduğuma,
Ay ışığında titrek, ince bir mum gibi
Yanar gider yüreğim.
Bir yaz akşamı rüzgârlarla ürperirken tenin
Bir yıldız kayar en lacivertinden gecenin
Sen dilekler tutarsın,
Ben son nefesimi…
Ben ki hep kaybederdim bir şeyleri,
Üşüyorum, üstelik karanlık,
Üstelik ne güneş, ne de deniz senin adın,
Yokluğun zifiri,
Yokluğun sessizlik,
Yokluğun bağır çağır yüreğimde,
Susuyorum.
Ben ki hep kaybederdim bir şeyleri,
Yüreğimi senin sakladığını
Nerden bilirdim…