Uzun yıllardır dünya olarak sayısız sorunlarla uğraştığımız yadsınamaz bir gerçek. Köklü ve radikal çözümler gereken bu sorunlardan başlıcaları küresel ısınma, iklim değişikliği, bunların sonuçlarından biri olan biyoçeşitlilik kaybı ve daha birçok ekolojik ve ekonomik sorunlardan oluşuyor. Bu sorunlara kalıcı bir çözüm olması ve Sürdürülebilir Kalkınma Amaçlarına ulaşmaya yardımcı olması için Birleşmiş Milletler Çevre Programı (UNEP), 2008 yılında Green Economy Initiative (GEI) adını verdiği sürdürülebilir gelişme kapsamında dünya ve ülke bazlı “yeşil yatırımlara” teşvik etme politikaları oluşturma yardım projesini başlattı. Yeşil yatırımlar, karbon emisyonunu azaltan, enerji veya enerji kaynağının verimini arttıran ve biyoçeşitliliğin azalmasını engelleyen altyapılara yapılan yatırımlar. UNEP, yeşil ekonomi modelinde özel veya kamusal yeşil yatırımların istihdam ve gelir eşitsizliği problemlerini azaltacağını öngörüyor. Peki, bu yatırımlar bunu nasıl yapabiliyor?
UNEP’nin tanımı ile yeşil ekonomi modeli, insanı ve insanın sosyal yapısını merkezine alan düşük karbon emisyonu ve verimli enerji kaynakları kullanımını içeren bir ekonomi modeli. Yeşil yatırımlar ve onların sebep olacağı öngörülen istihdama odaklanarak sürdürülebilir ekonomik büyüme hedefine makroekonomik bir yaklaşım sunmakta. Yeşil ekonominin umulduğu gibi uygulanabilmesi için 5 temel ilkesinin verimli bir şekilde hayata geçmiş olması lazım:
1- Refah İlkesi: Belli bir grubun zenginliğinden öte, tüm insanlığın gelişmesi ve refaha ulaşması adına sürdürülebilir altyapı, yatırım, eğitim ve erişime öncelik verir. Merkezine insanı koymuş olan yeşil ekonomi modelinin, finansal taraflarının yanı sıra sosyal ve psikolojik yönlerini de vurgular.
2- Adalet İlkesi: İnsanlar arası eşitsizlikleri azaltarak fırsat ve fırsatların sonuçlarının insanlara adil paylaşılmasını destekler. Gelecek için zenginlik, günümüzün çok boyutluğu yoksulluğu ve adaletsizliği için makro boyutta çözümler vad eder. Azınlık haklarını desteklemeyi, kadın güçlenmesini, nesiller içinde ve arasında eşitsizliği engellemeyi hedefler. Girişimlerin ve sürdürülebilir geçim kaynaklarının gelişmesine yardım eder.
3- Gezegen Sınırları İlkesi: Sağlıklı bir doğanın temel olduğunu savunarak biyoçeşitliliği, havayı, suyu, toprağı ve her ekosistemi koruma üzerine olan yatırımları yapar. Doğal sermayenin önemini vurgular ve kaybını önlemek için aksiyon planlarını savunur.
4- Verimlilik ve Yeterlilik: Düşük karbonlu, verimli kaynak kullanımı içeren sürdürülebilir üretim ve tüketimi hedef alır. Doğal kaynakların tüketimini sürdürülebilir kılmak adına küresel değişiklikleri savunur.
5- İyi Yönetim İlkesi: Global adaptasyonu zor olan yeşil ekonominin uygulanabilirliğini kolaylaştırmak için yeni finansal sistemler ve kurumların inşa edilmesini teşvik eder.
Birleşmiş Milletler Çevre Programına (UNEP) göre bu ilkelerin hepsi efektif bir şekilde uygulanırsa yeşil ekonomi modeli tam anlamıyla istenildiği gibi hayata geçmiş olacaktır. Uygulanması radikal ve büyük yatırımlar gerektiren yeşil ekonomi, ekolojik sorunlarımızın yardımcı olarak gezegenimizi sürdürülebilir bir hale getirebilmemiz için en gerçekçi ve makro ölçekli çözüm önerisi. Merkezine insanı ve insanın sosyal yapısını koyan bu ekonomik modelin adaptasyonu ve uygulanabilirliği ise ironik bir şekilde akıllarda kalan soru işareti. İdeal ve kolay gözüken bu prensipleri makro çapta uygulamak için evrensel bir şekilde radikal, beraber ve erken adımlar atmamız şart.
Kaynakça: