Çok partili hayat demokrasinin bir gereği olarak görülür. Çok partili sistem sayesinde ülke yönetimi tek bir partinin eline bırakılmayarak muhalefet ile denetim sağlanır ve tek bir düşüncenin hegemonyasını engeller. Ayrıca insanlar farklı düşüncelere sahip insanları görerek kendi ideolojilerine ve fikirlerine yakın olanları seçerler. Bu sistem ile her görüşten insan mecliste yer almış olur.
Türkiye, Birinci Dünya Savaşı sonrasında rejim değişikliği yaşayan ülkelerin arasında yer alıyordu ve yeni rejimin bir getirisi olarak çok partili sisteme geçilmesi gerekiyordu. Yüzyıllar boyu tek bir ideolojiye sahip bir rejime bağlı kalmış ve sonucunda yıkılmış olan bir ülkenin küllerinden doğan, savaştan yeni çıkmış Türkiye için bu geçiş kolay olmadı.
Cumhuriyetin ilk döneminde yeni rejimin kurucusu olan Mustafa Kemal Atatürk, hem parti başkanı hem de cumhurbaşkanıydı. Bu durum da dönemin önde gelen askerlerinden ve Atatürk’ün eski silah arkadaşları olan Kazım Karabekir, Rauf Orbay, Ali Fuat Cebesoy, Refet Bele ve Adnan Adıvar’ı rahatsız etmişti. Onlar “tarafsız cumhurbaşkanı” olması gerektiğini savunuyordu. Bu yüzden 17 Kasım 1924’te İçişleri Bakanlığına partilerinin amaçları hakkında “Hakimiyetin bila kayd-ı şart millette olduğu ve milletin mukadderatına bizzat vazıülyed bulunduğu esasına istinaden cumhuriyeti idareyi takviye etmek ve memlekette kanunların seyyanen tatbikini temin ile istikrar ve emniyeti teyid ve tezyid eylemek ve teceddüt ve tekamül esasları ile milleti medeniyeti muassırada bir refaha isal edecek esbabı hazırlamak…” açıklamasının yer aldığı bir dilekçe verdiler ve resmi olarak Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası’nı kurdular. Bu, Türkiye’de çok partili hayata geçişin ilk adımı oldu.
Partinin kurucuları tek partili muhalefetsiz bir sistemin otoriter yönetime kayacağı endişesi barındırdıklarını ve bunun önlenmesi için böyle bir harekete giriştiklerini özellikle belirttiler ancak parti kurucularının tamamının eski ittihatçı olması nedeniyle Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası da ittihatçılık ile suçlanmıştı. Parti, bu iddiayı şiddetle reddetmiştir. Ayrıca 14 Haziran 1926’da Cumhurbaşkanı Mustafa Kemal Atatürk’e İzmir’de yapılması planlanan suikastten dolayı parti üyelerinin de yargılanması sonucu bu suçlama daha da güçlenmiştir. (Kazım Karabekir Paşa bu olaydan dolayı yargılansa da mahkeme sonunda beraatine karar verilmiştir.)
Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası, zamanla halk arasında rejim ve Atatürk karşıtlarının birleştiği bir parti olmaya başlamıştı ve 13 Şubat 1925’te Şeyh Said İsyanı’nın patlak vermesi son damla olmuştu. Fırka, isyanın sorumluları arasında gösterilmiş ve iş fırkanın kapatılmasına kadar gitmiştir. Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası, böylece 5 Haziran 1925’te kapatılmıştır.
Atatürk Nutuk’ta Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası’ndan şu şekilde bahsetmiştir:
“Cumhuriyet” sözcüğünü söylemekten bile çekinenlerin, Cumhuriyeti, doğduğu gün boğmak isteyenlerin kurdukları partiye Cumhuriyet hem de ilerici Cumhuriyet adını vermeleri ne kadar içtenlikli bir davranış sayılabilir? “Parti, dinsel düşünce ve inançlara saygılıdır” sözlerini ilke edinip bayrak gibi kullanan kişilerden, iyi niyet beklenebilir miydi? Bu bayrak yüzyıllardan beri, bilgisizleri, bağnazları ve boş inançlara saplanmış olanları aldatarak özel çıkarlar sağlamaya kalkışmış kimselerin taşıdıkları bayrak değil miydi? Türk Ulusu, yüzyıllardan beri, sonu gelmeyen yıkımlara, pis bataklıklara hep bu bayrak gösterilerek sürüklenmemiş miydi? Cumhuriyetçi ve ilerici oldukları sanısını vermek isteyenlerin, yine bu bayrakla ortaya atılmaları, dinsel bağnazlığı coşturmak istemeleri ulusu, Cumhuriyete, ilerlemeye ve yenileşmeye karşı kışkırtmak değil miydi? Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası programı, en hain kafaların ürünüdür. Bu parti, yurtta cana kıyıcıların, gericilerin sığınağı ve dayanağı oldu. Dış düşmanların Yeni Türkiye Devlet’ini, körpe Türk Cumhuriyeti’ni yıkmayı öngören planlarının kolaylıkla uygulanmasına yardım etmeye çalıştı. Hükümet, Meclis, olağanüstü önlemler almayı gerekli gördü. Takrir-i Sükün Yasası’nı çıkardı. İstiklal Mahkemeleri’ni çalıştırdı. Ordunun savaşa hazır sekiz, dokuz tümenini görevlendirdi. “Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası” denilen zararlı siyasal kuruluşu kapattı.
Bu cümlelerden de gördüğümüz üzere Atatürk siyasete dinin alet edilerek rejim düşmanlarının eylemlerine göz yumulmasına çok sinirlenmiştir. Bunun üstüne 4 Mart 1925’te Takrir-i Sükün Kanunu çıkarılmıştır. Kanuna göre hükümet; gericiliğe, isyana, ülkenin toplumsal düzenini, iç güvenliğini bozmaya yönelik tüm örgütleri, girişimleri ve yayınları yasaklayabilecekti ve bu suçu işleyenleri İstiklal Mahkemesi’ne gönderecekti.
Tüm bu olayların sonucunda ilk çok partili hayat denemesinin başarısız olduğunu söyleyebiliriz ancak çok partili hayata olan ihtiyacın devam etmediğini söylemek yanlış olur. Mecliste tek parti bulunması hükümetin denetlenmesini güçleştiriyordu ve bu daha önce de bahsettiğim üzere demokrasiye ters bir durumdu. Bu yüzden Atatürk, Fethi Okyar’dan cumhuriyetçiliğe ve laikliğe bağlı bir parti kurmasını söyledi. Bu iki maddenin özellikle altını çizmişti çünkü Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası yüzünden yaşanılanların tekrar yaşanmasını istemiyordu. Bunun üstüne Fethi Okyar, 12 Ağustos 1930’da Serbest Cumhuriyet Fırkası’nı kurdu. Atatürk bizzat bu partiyi destekledi ve kendi partisinden de üyelerin Serbest Cumhuriyet Fırka’sına geçişini sağladı. Kardeşi Makbule Hanım da Atatürk’ün isteği ile bu partide yer alanların içinde bulunuyordu.
Atatürk’ün tüm bu çabasına rağmen bu muhalefet partisinin ömrü de pek uzun olmadı. Serbest Cumhuriyet Fırkası’nın İzmir mitingi için toplanan kalabalığın CHP’ye öfkeli sloganlar atması ve CHP il binasına saldırması ile sonuçlanması partiyi kapatılmaya sürükledi.
İzmir’de yaşanan olaylardan sonra Atatürk olaya müdahale etmek zorunda kaldı ve Serbest Cumhuriyet Fırkası 17 Kasım 1930’da tamamen kapatılmış oldu. Türkiye’nin çok partili hayata geçişinin ikinci denemesi de bu partinin 3 ay süren varlığı ile son buldu. İki başarısız çok partili hayata geçiş akıllara tek bir soruyu getiriyor: Çok partili sisteme geçiş için doğru zaman kollanamadı mı?
KAYNAKÇA:
Kemal Atatürk, M. (2005). Nutuk: Günümüz Türkcesiyle Tam Metin. Türkiye: Art Yayınları Sayfa:229
Taşkıran, Cemalettin. 1994. “Atatürk Döneminde Demokrasi Denemeleri (1925-1930).Ankara Üniversitesi Türk İnkılâp Tarihi Enstitüsü Atatürk Yolu Dergisi 14: 255-258.
https://tr.wikipedia.org/wiki/%C3%87ok_partili_sistem
https://tr.wikipedia.org/wiki/Terakkiperver_Cumhuriyet_F%C4%B1rkas%C4%B1
https://tr.wikipedia.org/wiki/%C5%9Eeyh_Said_%C4%B0syan%C4%B1
https://tr.wikipedia.org/wiki/%C4%B0zmir_Suikast%C4%B1
https://tr.wikipedia.org/wiki/Serbest_Cumhuriyet_F%C4%B1rkas%C4%B1