2-1’lik Ermenistan galibiyetinden sonra EURO 2024’teki ikinci maçımızda tanıdık bir rakiple karşılaştık: Grubun favorisi Hırvatistan. Mert Günok-Zeki Çelik-Merih Demiral-Çağlar Söyüncü-Ferdi Kadıoğlu-Orkun Kökçü-Salih Özcan-Cengiz Ünder-Hakan Çalhanoğlu-Kerem Aktürkoğlu-Enes Ünal ilk 11’ini tercih eden Stefan Kuntz, karşısında son Dünya üçüncüsü bir takımla Zlatko Dalic’in Livakovic-Stanisic-Sutalo-Gvardiol-Barisic-Modric-Brozovic-Kovacic-Pasalic-Kramaric-Perisic ilk 11’ini buluyordu.
Bursa’da dengeli başlayan maçta ağları ilk kez Kerem Aktürkoğlu 18. dakikada havalandırdı, ancak pozisyon VAR teyidiyle ofsayt olarak tespit edildi. Kısa süre sonra da Ferdi’nin hatasıyla -ceza sahamıza daha yeni yeni geldikleri- 20. dakikada Mateo Kovacic konuk takımı öne geçirdi. Bu golde defansın organizasyonsuzluğu ve kaleci Mert’in pasif kalışını gözden kaçırmamak gerek. Sonrasında A Milli Takım toparlanıp birkaç kontra atak yapsa da, en önemli pozisyonumuz olan Livakovic’in hatasını Enes Ünal kötü bir tercihle değerlendiremedi ve beraberlik golünü bulamadık. Oyuncularımız pres konusunda enerjik olsa da takım olarak hareket etme konusunda Hırvatistan’a göre kötü oluşumuz gözden kaçmıyordu. Sakatlanan Hakan Çalhanoğlu’nun yerine giren İsmail Yüksek’in yaptığı bir hata ile de 45+4. dakikada rakip takım yine ceza sahamıza kadar geldi, ilk şutu Mert kurtarsa da topu tutamayarak yine Kovacic’in gol vuruşu yapmasına engel olamadı: 0-2. Şahsen uzatmaların son dakikasında yenilen bu golü, “Çabuk oyna” denilen Zeki Çelik sadece 1 dakika önce taç atışı yapacak arkadaşını bulamazken tahmin ediyordum.
İkinci yarı da farklı başlamadı, biz ceza sahasına girmekte zorlanırken Hırvatlar Kramaric gibi oyuncularını ceza sahamızın derinliklerinde topla buluşturuyordu. İlk maçında berabere kalan Hırvatistan’a evimizde yenilmememiz gerekiyordu, ama ne oyun ne de oyuncu olarak sahada gereken değişiklikleri göremiyorduk. Birkaç cılız atağımız haricinde bol geriye dönüşlü pas organizasyonlarımızla hiçbir sonuç alamıyorduk. Az miktarda hızlı atak hariç, ceza sahasında Hırvatların yarısı kadar çoğalamıyorduk. Özellikle 60. dakika civarında bazı oyuncularımız kontra atağa çıkmaya çalışırken, bazı futbolcularımız oyuncularımızın önünde sabit durarak acaba hangi formasyonu uyguluyordu acaba (!). Duran toplardan da istenilen fayda sağlanamayınca akılda kalan sadece Zeki ve Cengiz’in uzak mesafeden çektiği şutlar oldu ikinci yarının sonuna dek. Oyuna sonradan giren Arda Güler ve Umut Nayır da ofansta Çağlar Söyüncü kadar etkili olamayınca mağlubiyet kaçınılmaz oluyordu. Ancak, son dakikalarda öyle bir pozisyon yakaladık ki, bana şunu sordurdu: Madem Cenk oyuna alınıp çift forvete dönülebiliyordu, skor olmuş 0-2, neden devre arasında bu denenmedi? Kendi aramızda geri pas yapmak yerine belki rakip sahada daha etkili olur, gol vesaire atardık değil mi?
Yine de hiçbir şey için geç değil, 5 takımlı bu grupta sadece 2 maç oynandı. Elbette Hırvatistan’a yenilmek utanç verici denemez ama bu şekilde yenilmek de hiç doğru değil. Şahsen skordan çok oynadığımız oyundan birtakım dersler alınacağını umuyorum, çünkü teknik adam için oyuncuların milli takım tercihini lehimize belirlemenin tek amaç olmadığını biliyorum – maça dair aklımda kalan tek olumlu şey ev sahibi ve deplasman tribünlerinin depremzedeler için hazırlıkları… Bakalım zaman bize neler gösterecek.
*Kapak fotoğrafı gazeteilksayfa.com sitesinden, diğer fotoğraflar sırasıyla erkenhaberajansi.com ve fanatik.com.tr adreslerinden alınmıştır.