Uzun bir aranın ardından Türk futbolseverler, futbol oruçlarını Süper Kupa finaliyle, Galatasaray – Fenerbahçe maçıyla açtılar. Geçen sezon binbir türlü zorlukla uğraşıp, psikolojik savaşlar veren, fakat bunu motivasyona çevirmeyi bilen Fenerbahçe, Türkiye Kupasını finalde Bursaspor’u mağlup ederek kazandı, ve şampiyonluğu da play-off’ların son maçına taşımayı başardı. Büyük oranda yeni oyuncularla takım kuran Galatasaray da, Fatih Terim önderliğinde takım olmasını bildi ve ortaya koyduğu futbolla da takdir toplayarak sezonu şampiyon bitirdi.

İşte bu iki takımın geçtiğimiz sezonun son kupasını almak için sergilediği mücadeleyi izledik geçtiğimiz Pazar akşamı. Teknik direktörlerinde belirttiği gibi bir test maçıydı aynı zamanda bu maç, yeni sezon öncesinde. Gerek Galatasaray, gerekse Fenerbahçe yeni transferler yapmış, hem Türkiye hem de Avrupa’da mücadele edecekleri önümüzdeki sezon için geniş bir kadro oluşuturma çabası içindeydiler. Bu yeni yapılanmaların şu ana kadar ne ölçüde başarılı olduğunu görebilmek adına önemli bir maçtı bu derbi. Gelelim takımların performansına ve çizdikleri görüntüye…

Fenerbahçe’yle başlayalım. Fenerbahçe sezon öncesi yine çok iddialı transferler yaptı. Valencia’dan Mehmet Topal’ı, Beşiktaş’tan Egemen Korkmaz’ı alan Fenerbahçe, bombayı Dirk Kuyt ve Milos Krasic’le patlattı tabi ki. En büyük merak ise Emre Belözoğlu’ndan boşalan bölgeye Aykut Kocaman’ın nasıl bir çare bulacağıydı. Nitekim bu konu maçın ana görüntüsü çizdi de diyebiliriz. Nitekim Fenerbahçe’de ünlü deyişle “bloklar arası kopukluk” hat safhadaydı. Mehmet Topal’la Cristian Baroni, defansın içinden çıkmaya pek yeltenmedi. Topuz da kanatta olunca, orta sahada ciddi bir boşluk oluştu, ve bu boşluk maç boyunca Selçuk İnan’ın bütün orta sahayı kontrol etmesini sağladı. Bu sebeple, Fenerbahçe maç boyunca, büyük oranda kendi yarı sahasında oyunu kabul etmek durumunda kaldı. Fenerbahçe’deki ikinci göze batan problem ise stoperler arası uyumsuzluk, ve stoperlerdeki konsantrasyon eksikliğiydi. Geçen sezonun yıldızlarından Bekir’le, iki sezondur Trabzonspor, ve Beşiktaş’ta oldukça başarılı bir grafik çizen Egemen’in uyumsuzluğu Fenerbahçe’nin kalesinde fazlaca pozisyon görmesine sebep oldu. Ayrıca Galatasaray’ın ilk ve üçüncü golleri bireysel hatalardan geldi. Yani Fenerbahçe savunmada iyi bir görüntü çizemedi. Ancak, bunda orta sahada etkin bir futbol ortaya koyamamasının etkisi oldukça fazla. İleri bölümde ise Fenerbahçe Alex ve Kuyt’la oyuna tutunmaya çalıştı. Kuyt mücadeleci futbolunu bu maçta da sonuna kadar gösterdi. Alex de, serbest vuruştan, baraja da çarpan topla bulduğu gol sayesinde takımının oyuna tutunmasını sağladı ve takım açısından ne kadar önemli bir oyuncu olduğunu bir kez daha gösterdi. Maçın Fenerbahçe adına en önemli anıysa Volkan’ın sakatlanmasıydı. Maçın erken dakikalarında omzu çıkarak sakatlanan Volkan, yerini genç yetenek Mert Günok’a bıraktı. Volkan, Fenerbahçe’nin bana göre en önemli oyuncusu. Gerek gösterdiği performansla, gerekse takıma verdiği moral, motivasyon destekle. Bu maçta da, ilk tıbbi müdahaleden sonra serumla sahaya dönerek maçın sonunu kulübede izledi. Umarım bir an önce iyileşerek hem Fenerbahçe’ye hem de milli takıma geri döner. Mert de, geçen sezon kupa maçlarında gerçekten iyi bir performans sergilemişti. Ancak bu maçta o performansa yaklaştığını bile söylemek mümkün değil maalesef. Bunda muhtemelen oynayacağını düşünmemesi ve hazırlıksız oyuna girmesi etkiliydi. Aykut Kocaman ise, bana göre bir kez daha müdahalelerdeki yetersiz ve vakitsizliğini gösterdi bu maçta. İşte Fenerbahçe açısından maç böyleydi. Aykut Kocaman’ın, orta sahaya acilen alternatif bir çözüm, bir rotasyon bulması gerekiyor. Tabi bunu transferi bitirdiklerini açıkladıkları için söylüyorum. Yoksa oraya bir transferin gerektiğini herkes görebiliyordur.

Ve Galatasaray… Galatasaray geçen sezon yeni kurulmuş bir takım olmasına rağmen, takım olmayı başardı ve sezonu şampiyon bitirdi. Ancak sezon içinde kadronun kısıtlılığından dolayı ciddi sıkıntılar çekti, ve Fatih Terim de bu kadronun önümüzdeki sezon için, özellikle Avrupa için yeterli olmayacağını belirtti. Bunun sonucu olarak, Galatasaray sezon biter bitmez transfer çalışmalarına başladı. İlk olarak Gaziantepspor’dan Dany Nounkeu’yu alarak savunmasına takviye yapan Galatasaray, daha sonra Umut Bulut’u kiralayarak forvet hattına ilk takviyesini yapmış oldu. Nitekim, Galatasaray’da forvet hattındaki sıkıntılar geçen sezon da dikkat çekmiş ve devre arasında Necati Ateş Antalyaspor’dan transfer edilmişti. Daha sonra orta sahaya çok önemli bir transfer yapan Galatasaray, Real Madrid’de forma giyen, gurbetçi furbolcu Hamit Altıntop’u renklerine bağladı. Trabzonspor’un gitmesine izin verdiği Burak’ı da kadrosuna katan Galatasaray, son olarak da geçtiğimiz hafta, transferi tam anlamıyla “yılan hikayesi”ne dönen Melo’yu bir sezon daha kiralayarak bu sezon oldukça faydalı transferler yapmış oldu. Tabi bunu sezon içinde daha net bir şekilde anlayacağız. Bu sezon öncesi test maçında ise bir nevi bir önizleme, bir fragman izledik. Galatasaray’ın özellikle savunması, ve savunmasında da özellikle Hakan Balta, göze batan, dikkat çeken bir görüntü sergiledi. Savunmadaki neredeyse her pozisyonda bulunan Hakan Balta, gerekli yerde, doğru bir şekilde hücuma da katkı vererek takımın en önemli oyuncularından oldu bu maç. Dany de takıma yeni gelmesine karşın, yaptığı kritik müdahalelerle takdir topladı. Savunmada iyi bir görüntü çizen Galatasaray’ın orta sahasında özellikle göbekte oynayan Selçuk İnan, bir kez daha takımın anahtar oyuncusu olduğunu gösterdi. İki gol pası veren Selçuk, bir de penaltıdan gol atarak skora da yansıttı bu özelliğini. Zaten Fenerbahçe orta sahasının etkisizliğinden de yararlanarak, orta sahayı bir maestro tadında tek başına yönetmesi, maça damga vurmasına yeterdi. Ancak Hamit’in etkisizliği beklentileri bir sonraki maça ertelemeye sebep oldu. Bu etkisizlik beklentiler yüksek olduğu için tabi ki. Özellikle sol kanattan atakları ilerleten Galatasaray’da, Emre Çolak ilk yarı oynadığı oyunla alkış toplasa da, ikinci yarıda etksizdi denebilir. Sonradan oyuna giren Amrabat ise az dakika almasına rağmen, bu sene kanatlardaki forma rekabetine hızlı bir giriş yapacağını gösterdi. Engin’i yazının sonuna bırakmak istiyorum. Hücum bölgesinde Galatasaray bu sezon bol alternatife sahip. Her ne kadar Baros’un gönderilmesi gündemde olsa da, Elmander, Umut, Burak, Necati ve Sercan, gerekli alternatifli yapıyı sağlıyor. Maçta Elmander – Umut ikilisi yaptığı presle, yakaladığı pozisyonlarla, uyumlu bir ikili olduğunu gösterdi. Ancak son vuruşlardaki sıkıntı da, özellikle ilk yarıda dikkat çekti.

Gelelim maçın iki utanç anına. Birincisi Galatasaray taraftarının saçma sapan, hiçbir mantığı olmayan, provokasyonuna. Bu olayın iki tarafı var. Birincisi, o kadar meşalenin, yanıcı, patlayıcı maddenin sahaya nasıl girdiği, ikincisi de taraftarın hangi mantıkla bu işi yaptığı. Ben ikincisini ele alacağım. Takımın iyi oynadığı maçta 1 – 0 öne geçmiş, skor ve moral üstünlüğü ele geçirmiş, rakip takım belki oyundan kopmaya başlayacak, sen sahaya meşale atıp, patlayıcı madde atıp maçı provoke ediyorsun, oyunu soğutuyorsun, kendi oyuncunu oyundan düşürüp, rakip takımın toparlanmasını sağlıyorsun. Hiçbir akıllı insan bunu açıklayamaz. Bir de bunu bir kere değil, her golden sonra yapıyorsun. İnsanın sorası geliyor, nerde bu tribünün lideri, bu taraftar grupları tribünü idare edemezse ne işe yararlar. Eğer bizzat taraftar gruplarıysa bunları yapan, iş zaten çok farklı boyutlara girer. Neyse, gelelim ikinci utanç anına. Engin’in hareketleri. Bir maçta hakem çok yanlış kararlar verebilir, maçın skorunu etkileyebilir, taraftar hakeme 90 dakika boyunca hakaret edebilir, ama profesyonel bir futbolcu olarak sen, hakaret edemezsin. Kendine hakim olmak mecburiyetindesin. Hadi bir seferlik hakim olamadın, hakaret ettin, el kol hareketi yaptın, kırmızıyı gördün; nasıl bir ruh hali, nasıl bir psikolojik durumdasın ki hakemin boğazına sarılıp, hakemi tartaklayabiliyorsun. Akla, mantığa sığdırmak gerçekten mümkün değil. Engin’e federasyon zaten ceza verecek, ancak, idari ve teknik yönetimin de ciddi bir ceza vermesi gerekiyor.

Yazımı bitirmeden kısaca hakeme de değinmek istiyorum. Cüneyt Çakır, Avrupa çapında kendisini ispatlamış bir hakemimiz, bizim gurur kaynağımız. Ancak, Türkiye’deki futbol ortamından olacak, yurtdışında gösterdiği performansı Türkiye’deki maçlarda sanki gösteremiyor. Kötü olduğunu söyleyemem bu maçta da, ama skoru etkileyebilecek iki hatası oldu. Birincisi, Galatasaray’ın ikinci golü öncesi Kuyt’a yapılan müdahale faul çalınabilecek bir müdahaleydi. İkincisi de Fenerbahçe’nin ikinci golü öncesi Baroni’nin topu elle kontrol etmesiydi. Yine de kötü bir görüntü çizdiği söylenemez.

İşte Süper Kupa finali bu şekildeydi. Umuyorum ki, bu sezon ligde, yeni gelen kaliteli futbolcularla da beraber, güzel bir futbol, güzel bir mücadele izleriz. Avrupa’da da tüm takımlarımızın gidebileceği kadar gitmesini isteriz tabi ki. Bu iyi dileklerle bu sezona başlayıp, yazımı bitiriyorum.

Leave a Reply