Yeni bir kitap değil “Oda”. 2010’un en iyi kitaplarından olma başarısını kazanmış, günümüz popüler kültüründen ziyade daha farklı bir konuyla karşımıza çıkan bir kitap. Kusursuzca kurgulanmış kitabın adının Oda olmasının sebebi, bir anne ve çocuğun kilitli tutulduğu bir odada geçiyor ve bu odanın onların tüm hayatlarını etkiliyor olması. Başlangıcı biraz sıkıcı olsa da, küçük Jack’in ağzından sıra dışı bir anlatımla örülmüş kitabımızın konusu ise şöyle:
Yaşlı Nick, 19 yaşındayken kaçırdığı bir genç kızı arka bahçesindeki bir odaya hapseder ve cinsel istismar başta olmak üzere, hürriyeti haksız yere kısıtlamak da dahil birçok suç işler. Kadının kaçıp kurtulamayacağına inancı tam olan Yaşlı Nick, pazar günleri pazarikramı olarak ufak tefek eşya getirmektedir. Hayatta kalabileceği kadar yiyeceği ve ilacı kadına getiren Nick’in ummadığı bir olayla Jack dünyaya gelir. Kadın, çocuğun Nick’le olan akrabalığını kesinlikle reddetmektedir ve onu kurtuluşu olarak görür. Artık bütün hayatını ona adamıştır. Bir gün dayanamaz ve Jack beş yaşına geldiğinde onunla bir büyük firar planı yaparak Oda’dan kurtulmayı başarırlar. Yaşlı Nick’in yakalanmasının ardındansa asıl zorluk başlar. 5 yaşına kadar Oda dışında dünyası olmamış ve başka bir dünya olduğundan bihaber olan bir çocuğun yaşam savaşı ve bir annenin 7 yıllık bir aradan sonra tekrar dünyaya adapte olma çabası.
Sıra dışı bir konuyla anne sevgisi ve hayatta dikkat edilmeyen küçük ayrıntıları bir yabancının gözünden ince ince ele alan üslubuyla Oda, okunmayı son derece hak eden bir kitap. Oda’nın içinde geçen kısımda da, sonrasında da okuyucuyu türlü duygusal darbeler bekliyor; ancak dünyaya hiç bakmadığınız bir gözle bakmanızı sağlayacak olan Emma Donoghue’nin kitabını hala okumadıysanız okumanızı tavsiye ederim.
Keyifli okumalar…