Spor Toto Süper Lig’de ilk yarı sona erdi. Mevcut tablo sezon başında tahmin edilenden bir hayli uzak. Geçen sezon şampiyon olan kadrosunu daha da güçlendiren Galatasaray sadece 33 puan toplayabildi. Fenerbahçe ve Trabzonspor da beklentilerin bir hayli gerisinde kaldı. Böylesine bir ilk yarıda en büyük sürprizi yapan takım şüphesiz Antalyaspor. Ancak sezon öncesi şartlar, beklentiler ve harcanan paralara bakıldığında Beşiktaş’ın bulunduğu nokta da pek çok kişinin beklentisinin bir hayli üstünde.
Peki, Beşiktaş nasıl oldu da beklentilerin bu kadar üstüne çıktı. Öncelikle sezon başına bakıldığında Beşiktaş, Fenerbahçe maçı itibariyle adeta dibe vurmuştu. Koşan, mücadele eden ancak üretkenliği çok az bir takımdı Beşiktaş. Kötü gidişat Quaresma seslerinin daha çok duyulmasını bile sağlamıştı. Ancak ertesi hafta oynanan Trabzonspor maçıyla değişti pek çok şey. Milli maçlar nedeniyle lige verilen arada Antalya’da güzel bir kamp dönemi geçiren Beşiktaş’ta oyuncular birbirlerine daha çok kenetlendi, birbirlerini daha iyi tanıdı. En önemlisi oyuncularda müthiş bir kazanma arzusu ve coşku oluştu. Bu coşkuya saha içinde yeteneğiyle fark yaratan Oğuzhan Özyakup da eklenince Beşiktaş kendi oyun felsefesine kavuştu. Rakip kaleye hızlı giden, coşkulu, mücadele eden ve pres yapan Beşiktaş çok pozisyon bulmaya ve gol atmaya başladı. Geldiğinden beri bir türlü istenileni veremeyen ve adı genellikle takas için bir miktar parayla anılan Holosko bile bu takımda golleri ve asistleriyle şov yaptı.
Beşiktaş’ın puan kaybettiği son iki maça bakıldığında aslında ihtiyacı olan şeyleri görmek çok kolaylaşıyor. Eskişehirspor maçında 2-0 dan 2-2 ye gelen maç ve Gençlerbirliği maçındaki 1-1 lik skor. Öncelikle Eskişehirspor maçında olduğu gibi zirveye oynayan bir takımın kendi sahasında 80 dakikayı 2-0 ile geçip son 10 dakikada iki gol yemesi çok enteresan. Bu konuda Samet Aybaba oyunu tutamamaktan şikâyetçi. Beşiktaş bu sezon çıktığı çoğu maçta topla daha az oynayan taraf. Farklı kazansa bile topu rakibe veren Beşiktaş hızlı atağa çıkıp gol atıyor. Ancak topu rakibine bırakan bir takımın iyi savunma yapması gerekiyor. Bu noktada görev Samet Hoca’nın. Takım olarak iyi hücum eden Beşiktaş, takım olarak iyi savunma yapabilirse ikinci yarıda daha az puan kaybı yaşar. İkinci olarak da 1-1 biten Gençlerbirliği maçı. Beşiktaş bu maçta bir türlü ikinci golü bulamadı. Orta sahada Fernandes ve Oğuzhan olmayınca Beşiktaş gol atmakta da zorlanıyor. Çünkü Beşiktaş’ın ceza sahasında yüksek yüzdeli, bir şekilde gol atmayı becerebilen bir oyuncusu yok. Ne Almeida ne de Holosko bu konuda Beşiktaş’ın ihtiyacını karşılayamaz.
Peki bu sorunlar neyle çözülür. Takım savunmasını yapmak için bir transfer gerekmiyor. Fakat Beşiktaş’ta iki çeşit orta saha oyuncusundan ikişer tane var. Biri mücadele eden koşan Veli ve Necip ki bunlardan Necip topla arası daha iyi olan, diğeri de ayağına hâkim teknik ve öne doğru oynayan Oğuzhan ile Fernandes. Beşiktaş defansif bir orta saha yani ön libero eksikliğinin fazlasıyla hissediyor. Bu görev zaman zaman İbrahim Toraman’a veriliyor ancak o da bir stoper olarak o bölgede pek başarılı olamıyor. Zamanında siyah beyaz formayı giyen Edouard Cisse tarzı bir ön libero siyah beyazlılara çok şey katar. Özellikle deplasmanda ve zorluk derecesi yüksek olan maçlarda. Öte yandan Uğur Boral’ın yerine oynatılacak bir sol bek Beşiktaş’ın savunma problemlerine çözüm olacaktır. En azından Emre Özkan o bölgede Uğur Boral’dan daha az katkı yapmayacaktır.
İkinci olarak Beşiktaş’ın gol yüzdesi yüksek bir forvete ihtiyacı var. Hem Almeida’nın alternatifi yok (geldiğinden beri yokları oynayan Batuhan’ı saymazsak, ki saymayınca pek bir şey de değişmeyecek) hem de farklı tipte bir forvetle Beşiktaş rakip savunmaları daha rahat açabilir. Bu noktada adı sıkça geçen Nene, Beşiktaş için çok faydalı olabilir. Hem 4-4-2 de Almeida’nın yanında, hem 4-3-3 ün solunda, hem de gerektiğinde 10 numara pozisyonunda da oynayabilecek bir oyuncu Nene. Samet Aybaba da kendisini ısrarla istiyor. Beşiktaş için fark yaratacak bir oyuncu olur. Defansif orta saha konusunda Beşiktaş transfer komitesinin bir düşüncesi yok gibi gözüküyor. Sol bek için de iki isim geçiyor. Gökhan Süzen ve Ziegler. Bu noktada Beşiktaş’ın iyi bir karar vermesi lazım çünkü Ziegler yabancı kontenjanı nedeniyle büyük sıkıntı yaratabilir. Gökhan Süzen bu noktada daha iyi bir seçim gibi duruyor. Zira Samet Aybaba da sol bek için yerli bir oyuncu düşündüğünü söyledi.
Beşiktaş’ın bir diğer sorunu da kadrosunun darlığı. Bu darlık oyuncu sayısı değil yedeklerin katkısı olarak düşünülmeli. Beşiktaş yedeklerden sezonun ilk yarısında hiçbir katkı alamadı. Kulübeden gelip skoru değiştirecek ya da oyuna katkı sağlayacak bir oyuncusu yok Beşiktaş’ın. Ara transfer döneminde bu çeşitliliği sağlamak zor ancak en azından yapılacak birkaç transfer ile Beşiktaş şampiyonluğun önemli adaylarından biri olmaya devam edebilir.