Öyle bir zamandayız ki 2-3 yıl içerisinde artarda üç seçim bizleri bekliyor. Devletin geleceği için yapılan bu seçimlerin şöyle de bir yönü var ki insan düşünmeden edemiyor, biz seçim yaptık da iyi mi yaptık diye. İster siyasi partilere bağlı adaylar olsun, ister bağımsız adaylar; seçilmek uğruna işin tuzlu kısmını bahsetmeyi es geçiyor. Elbette ki bu seçim furyasında işin maliyeti birçok açıdan oluyor ama benim bahsedeceğim maliyetler sadece devlete yük olan maliyetler.
İlk olarak şuan için 2014ün Mart ayı olarak planlanan yerel seçimlerle açacağız sezonu. Belediye başkan adayları yurdumun her bir belediyesinde yarışacak. Lakin işin maliyeti dudak uçuklatacak seviyelerde. Örneğin Ankara Ticaret Odası’nın 2004 yılında yayınladığı rapora göre o yıl yapılmış olan yerel seçimin devlete maliyeti 70 milyon lira (o zamanın parasıyla 70 Trilyon).
İkinci olarak 2014 yılının sonlarına doğru cumhurbaşkanlığı seçimleriyle karşılaşacağız. Lakin daha yapılan bütün cumhurbaşkanlığı seçimleri meclis bünyesinde ve milletvekillerince yapıldığından mütevellit diğer seçimlere nazaran pek az masraflı diyebilirdik. Ama şuan için yurt genelince yapılacak olan cumhurbaşkanlığı seçimlerinin maliyetini net olarak ancak yapıldığında öğrenebileceğiz.
Son olarak karşımıza 2015 de yapılması planlanan genel seçim ise diğer seçimlere (yerel seçimler ve cumhurbaşkanlığı seçimleri) nazaran en pahalısı. 2011’de yapılan genel seçimlerin maliyeti 246 milyon lira civarında olmuş. En nihayetinde yaklaşık 30 milyon seçmen için kâğıt ve zarf ayarlamak, binlerce mühür, yine binlerce kabin derken en tuzlu seçimi de atlatmış olacağız.
Ayrıca, belirtmek isterim ki bu bahsettiklerim sadece devletin kasasından doğrudan çıkanlar. Partilerin bütçelerinin önemli bir kısmının hazine yardımlarından oluştuğunu da göz önüne alırsak devlete asıl maliyetlerin daha da artacağını belirtmek isterim.