23 Şubat 2013 Cumartesi günü Voleybol Bayanlar Teledünya Türkiye Kupası karşılaşmalarının ardından Başkent Spor Salonu’nda ünlü voleybol spikeri Burcu Hakyemez Dal ile voleybol üzerine çok keyifli bir sohbet gerçekleştirdik. Hem Türk voleybolu ile ilgili hem de Burcu Hakyemez Dal ile ilgili merak edilenleri GazeteBilkent okurları için öğrendik.
GazeteBilkent: Öncelikle Ankara’ya hoş geldiniz ve röportaj isteğimizi kabul ettiğiniz için teşekkür ederiz. Röportajımıza şöyle başlayalım. Eminiz herkes biliyordur ama Burcu Hakyemez Dal kimdir? Kendinizden biraz bahsedebilir misiniz?
Burcu Hakyemez Dal: Hakyemez ailesinden yetişmiş, 15 yıl boyunca profesyonel olarak voleybol hayatına devam etmiş ve şuanda da voleybol yorumculuğu yapan sporcu bir ailenin kızıyım. Fuat Akdağ’ın yönlendirmesiyle birlikte NTVSpor’a, Son Set programıyla başladım. Başlamamla birlikte Fuat Akdağ performansımdan memnun kalıp bilgimin yeterli olduğunu düşündü ve beni göreve getirdi. Yaptığım işi çok severek yapan bir insanım. Yoğunluk beni çok fazla yormuyor çünkü severek yapıyorum. Voleybolu ve kızları seviyorum. Türk voleybolundaki kızların hepsi benim birer kardeşim gibi. Zaten kardeşim Deniz Hakyemez Çetinsaraç da aktif olarak voleybol hayatına devam ediyor. Bunun yanında iyi bir anne olmaya çalışıyorum, 4,5 yasında Maya adında bir kızım var. Voleybola aşık olan Burcu’yu sorarsanız, onun tek amacı voleybolu hak ettiği yere getirmek.
GazeteBilkent: Zaten sizden sonra NTV Spor da daha fazla yatırım yapmaya başladı ve bir nevi voleybolun evi gibi oldu.
Burcu Hakyemez Dal: Evet, yayınların bizde olması voleybol açısından çok büyük gelişmeye neden oldu. Çünkü şuanda NTV Spor çok izlenen ve herkesin ulaşabileceği bir kanal konumunda. Tabii yayınlar alınınca da kanalda voleybola ayrılan süre arttı. Ayrıca NTV Spor’da voleybolla ilgili her şeyden benden geçiyor diyebiliriz. Zaten çalışmayı çok sevdiğim için ben çalıştıkça voleybola ayrılan süre doğru orantılı bir şekilde artıyor.
GazeteBilkent: Aslında Türkiye bazında voleybol tamamen sizin elinizde diyebiliriz. Birçok takipçiniz gibi sosyal medyadan sizi takip ediyoruz. Sizin verdiğiniz haberlerle, voleyboldaki gelişmelere ulaşabiliyoruz. Bu açıdan Türk Voleybolunun sesi olduğunuzu söylemek çok doğru olur.
Burcu Hakyemez Dal: Gerçekten mi? Teşekkür ederim. Yalnız bu sene voleybol maçlarının NTVSpor’da yayınlanması beni biraz sosyal medyadan uzak tutuyor ve zaman zaman atladığım, üzerinde vurgu yapamadığım gelişmeler oluyor. Takip edenlerimin yanlış anlamasını istemiyorum. Yoğunluktan dolayı zamanımız olmuyor ama elimden geldiğince yetişmeye çalışıyorum diyebiliriz.
GazeteBilkent: Burcu Hakyemez Dal’ı kısaca tanıdık. Sporcu bir aileden geliyorsunuz. Babanız Doğan Hakyemez’de eski bir basketbolcu ancak siz voleybolu seçtiniz voleybolu seçmenizde neler etken oldu?
Burcu Hakyemez Dal: Annem Filiz Hakyemez de, Cengiz Göllü döneminden Eczacıbaşı’nda oynayan eski bir voleybolcuydu. Levent’teki eski Eczacıbaşı salonunun temelini atan oyunculardan biriydi. Bu yüzden, voleybol sahalarında büyüdük diyebiliriz. Burhan Felek’te soyunma odalarında Eczacıbaşılı voleybolcularla büyüdük. Bu yüzden benim basketbola hiçbir zaman ilgim olmadı ancak babamın zoruyla sadece bir günlük bir basketbol maceram oldu. Voleybolu seçmemin bir diğer nedeni ise kadınlara birebir mücadelenin olduğu sporların çok yakıştığına inanmıyorum Voleybolun da kadın sporu olduğuna inanıyorum ve arada filenin olması da çok büyük bir avantajdır. O yüzden de hep voleybolcu olmak istemiştim.
GazeteBilkent: Türkiye’de eğitimi ve sporu bir arada götürmek gerçekten çok zor. Bildiğimiz kadarıyla sizde eğitim hayatınıza Amerika’da devam ettiniz. Bu konu hakkında ne söylemek istersiniz?
Burcu Hakyemez Dal: Gerçekten çok zor. Özellikle İstanbul gibi bir yerde yaşıyorsanız ve Avrupa kupalarında mücadele eden takımlarda forma giyiyorsanız, iki idman arasında okula gelip gidiyor olmanız trafikten dolayı imkânsız gibi görünüyor. Şuan da Vakıfbank takımını örnek alırsak idman yoğunlukları gerçekten inanılmaz derecede. Sabah 4 saat, akşam 4 saat idman yaptıkları oluyor.. Benim zamanımda da öyleydi. Bu sebeplerden ötürü, Bilgi Üniversitesi’nde Sinema Televizyon okurken devamsızlıktan 2 sene kaldım. Tabii öyle olunca bir tercih yapmak gerekiyor. Eğitim mi? Spor mu?. Ailem de sporcu bir aile olduğu için ve onların da her zaman tercihi eğitim olduğu için beni Amerika’ya gönderdiler. Amerika’ya çok zor karar vererek ve burayı çok zor bırakarak gittim. Orada bir sene zorlandıktan sonra amatör ruh beni tekrardan voleybola âşık etti diyebilirim. O yüzden bence eğitim mi voleybol mu diye tercih yapmak zorunda olan herkese, Amerika’yı tavsiye ederim. Çünkü oradaki voleybol düzeyi, bizim voleybol düzeyimizin bir kademe altında. Burada birinci ligde forma giyen her oyuncu, Amerika’daki bir üniversitede de rahatlıkla burslu olarak forma giyebilir.
GazeteBilkent: Fatma Yıldırım ve Serenat Şiir yaz gibi isimlerde gittiler. Eğitimleri dolayısıyla, uzun bir süre Türkiye’ye dönemiyorlar. Bu mili takım bazında oyuncu kaybımıza neden oluyor mu?
Burcu Hakyemez Dal: Aslında o bir bakıma tercih meselesi. Ben yaz tatillerimi tatil yaparak veya okuduğum bölümle ilgili stajlar yaparak geçirmeyi tercih ettim. Bu gibi oyuncular, milli takım antrenörleriyle irtibatta olurlarsa problem olmayabilir. Burada şöyle bir avantaj var orada oynadığınız maçların çekimlerini, milli takım antrenörüne gönderdiğinizde onlarda sizi değerlendirebilirler. Böylece milli takımda forma giyip o arayı bir şekilde kapatabilirler. Olayın en güzel yanı ise burada yedek bekleyeceklerine orada forma giyme şansı buluyorlar. Voleybolda oynamak her şeyin önünde diyebiliriz. Oynadığınız sürece, aktif olduğunuz sürece, kendinizi geliştirebiliyorsunuz. 2 sene üst üste yedek beklediğinizde oyuncu olarak özelliklerinizin hepsini kaybedebiliyorsunuz. Kısacası, her şeyin oyuncunun oradaki performansına bağlı olduğunu söyleyebiliriz.
GazeteBilkent: Bunlardan bahsetmişken bir de altyapı sorunlarımıza değinelim. Voleybolda hem kadınlar hem de erkekler bazında herhangi bir altyapı sorunumuz var mı?
Burcu Hakyemez Dal: Sorunumuz derken şöyle bir sorunumuz var. Yetiştirdiğimiz oyuncuları üst yapıda konumlandıramıyoruz diyebilirim. Yıldız millilerimiz, genç millilerimiz çok başarılı oldular Hala da iyi bir jenerasyona sahipler. Bir jenerasyondan çıkabilecek maksimum oyuncu sayısı 2’dir. Yani her jenerasyondan 6 oyuncuyu üst yapılara çıkaramazsınız. Hem fizik olarak hem de teknik olarak bakıldığında altyapıda o tarz oyuncular başarı getirebilirler ama üst yapıda fiziği ve tekniği yetmeyebilir. Böylece bir şekilde elenip giderler. Şuan biz bu başarılı takımdan 2 oyuncuyu üst yapıya çıkarabiliyorsak, bu gerçekten çok büyük bir başarıdır. Bunu kızlarda başarabiliyoruz. Yavaş yavaş kulüplerde de kiralanma organizasyonu geliştiği için, güçlü kulüpler genç milli takımdan yetiştirdikleri kendi oyuncularını, başka bir birinci ligdeki takıma kiralıyorlar ve bu oyunculara oynama şansı veriliyor. Bu konuda en iyi örnek Polen Uslupehlivan’dır. Polen’in bu noktaya gelmesinin nedeni Vakıfbank’ın Nalân Ural önderliğinden başlattığı oyuncuyu kiralama politikasıydı. Bu bizim zamanımızda çok yoktu ancak oyuncu yetiştikçe baktılar ki yedekte durdukça oyuncu eskiyor ve altyapıya bakıldığında oyuncu yetişmiyor. Erkeklere baktığımızda, erkeklerin birinci tercihi voleybol değil. Birinci tercih futbol, eğer boyu uzunsa ikinci tercih basketbol ve maalesef üçüncü tercih voleybol oluyor. Tabi, bu da tercih eden oyuncuların eliminasyona uğrayıp ondan sonra voleybola başlamasına neden oluyor. Erkek voleybolundaki tek problemimiz bu diyebiliriz ama son 2 seneye baktığımızda onlarında altyapılarında da hareketlenme görüyoruz umarım ki onlarda kızların düzeyine en kısa zamanda ulaşacaklardır.
GazeteBilkent: Belki de kızlarda başlatılan bu organizasyon, erkeklerde de sürdürülebilirse erkeklerdeki sorunumuz da rahatlıkla azalabilir.
Burcu Hakyemez Dal: Evet, mesela Arkasspor’da altyapıdan oyuncu yetiştirip diğer takımlara kiralıyor. Erkek voleybolunda da, Arkas’ın önderliğinde ilerleyeceğini düşünüyorum.
GazeteBilkent: Bu organizasyonların dışında, TVF Spor Lisesi de bu sorunun çözülmesinde araç oluşturabilir. Siz ne düşünüyorsunuz?
Burcu Hakyemez Dal: Ben ilk TVF spor lisesini duyduğumda karşı çıkmıştım. Kulüpleri alt yapılarındaki oyuncuları alıyorlar ve bundan sonra kulüpler ne yapacak diye düşündüm. Fakat şöyle bir uygulama getirdiler. Evet, kulüplerin alt yapı oyuncuları, TVF lisesinde forma giyiyorlar ancak gençlerin katılacağı turnuvalar olduğunda o oyuncular kendi kulüplerine geri dönüyorlar. Örnek verecek olursak, Vakıfbank’ın genç takımına baktığımızda her oyuncu farklı takımda oynuyor aslında. Beşiktaş’ta oynayan var, Bursa’da oynayan var, kendi takımında oynayan var, hepsi bir araya geliyorlar ve voleybollarına devam ediyorlar.
GazeteBilkent: Türk Voleybolunun gidişatı gerçekten çok üst düzeyde. Sizce bu gelecekte nasıl şekillenecek?
Burcu Hakyemez Dal: 2003’le beraber, özellikle kadınlarda iyi bir jenerasyonumuz olduğu için yükselişe geçtik. Şuan A takımımızdaki jenerasyon, Neslihan Darnel’in önderliğinde ilerleyen jenerasyon, Esra’lı Gözde’li Neriman’lı jenerasyon, eğer ki yerine gelen oyuncularla iyi adapte olabilirse bu başarı devam eder ama mesela İtalya’da bir durgunluk var. Çünkü A takıma oyuncu gelmiyor. O yılların dream team dediğimiz takımı yaşlandı ve yerlerine yeni oyuncular gelmiyor. Her zaman için, her milli takımın yaş değişikliği döneminde güç kaybettiğini görüyoruz ama biz şuanda en üst noktadayız ve bunu devam ettirmek için en azından yatırımın devam etmesi gerekiyor. Şampiyonlar Ligi’ne baktığımızda en iyi takımlar Türk takımları. Kulüplerimiz yatırım yaptığı sürece Türk voleybolunun kötüye gideceğini de düşünmüyorum.
GazeteBilkent: Biraz da sizin voleybol hayatınıza geçiş yapalım. 15 sene boyunca profesyonel olarak voleybol hayatınıza devam ettiniz. O dönemlerde rol-model olarak kimleri aldınız?
Burcu Hakyemez Dal: Benim rol modelim Nalân Ural’dı. Tabi benim oynadığım dönemde en ulaşılamaz oyuncu olarak gördüğüm kişi ise Arzu Göllü idi. Aynı takımda oynama şerefine ulaştım. Pasörüm oldu hatta kamplarda aynı odada kalıyorduk. Ardından Pelin Yüce idi. Onunla da aynı takımda oynayabildim. Aslında ben idolüm dediğim kişilerle beraber forma giydim. Net bir şekilde örnek aldığım kişiyi sorarsanız, Nalân Ural benim için en önemli idolümdür.
GazeteBilkent: Peki, voleybol oynadığınız dönemlerde başınıza gelen ilginç bir olay varsa anlatabilir misiniz?
Burcu Hakyemez Dal: Benim Eczacıbaşı’nda oynadığım sıralarda, İrina İlchenko vardı. Biz antrenmanlarda, İrina ile beraber ısınırdık. Final-Four için Rusya’ya gitmiştik. Çok soğuk bir salondaydık ki zaten normalde buz hokey oynanan bir salonmuş. Antrenmanda, bir taraftan 3 metre dışından hücum yapılıyorduk bir taraftan da defans yapıyorduk. O kadar soğuk ki salon Isınmak için ellerimizde eldivenle ısınıyorduk. Hücum sırası İrina’ya geldiğinde, İrina çok sert bir smaç vurdu ve vurduğu sert smaç benim yüzümde patladı. Soğuğun da etkisiyle burnumun şiştiğini hatırlıyorum ve halen burnum şiştir. O zamandan beri bu şekilde şiş bir halde. Benim için kalıcı bir hatıra yani. J
GazeteBilkent: Biraz da iş hayatınıza gelecek olursak evlisiniz ve Maya adında güzel bir kızınız var. Bir taraftan televizyon hayatı bir taraftan da gazetecilik hayatınızı bir arada idare etmek zor oluyor mu?
Burcu Hakyemez Dal: Çok zor. Çünkü benim eşim sporla alakalı bir insan değil. Ben sporcu bir aileden yetiştim ama bu durum onun için söz konusu değildi. O geçiş dönemimizde biraz zorlandık. Ona bu yoğun tempoyu ve sporun gününün, saatinin olmadığını anlattım ama şuan ben işimi çok severek yaptığım için ve o da beni mutlu gördüğü için biraz daha olumlu yaklaşıyor. Tabii çocukla böyle bir işi yapmak çok zor. Mesela Neslihan’ı örnek vereyim. O da çok yoğun ve bir de o spor hayatına devam ediyor. Çocuğuna çok vakit ayıramıyor ama bence bir ebeveyn olarak önemli olan şey, kaliteli vakit ayırmaktır. Ben Maya ile vakit geçirdiğim de tamamen ona konsantreyimdir. Başka bir şeye konsantre olamam. Az olsun öz olsun diyorum. O yüzden eskiye göre daha az zorlanıyorum.
GazeteBilkent: Peki, Burcu Hanım biraz ilginç bir konuya değinmek istiyoruz. Sertab Erener’le olan benzerliğiniz hakkında ne düşünüyorsunuz?
Burcu Hakyemez Dal: Ben aslında benzetmiyorum ama voleybolun Sertab Erener’i isem ne mutlu bana diyelim.
GazeteBilkent: Burcu Hanım, biz GazeteBilkent olarak Türkçe ve online bir gazeteyiz. GazeteBilkent bünyesinde yazarlık yapan ve ileride medyayı düşünen birçok arkadaşımız var. Onlara bu konuyla ilgili önerileriniz nelerdir?
Burcu Hakyemez Dal: Ben, üniversitede medya ile ilgili bir şey okumadım. Bu işi sadece voleybol bilgimle götürüyorum. Zaman zaman da bu yüzden eleştiri alabiliyorum ama medyada şöyle bir şey var, çok fazla özveri vermeniz gereken bir iş. Çalışma saatiniz diye bir kavram yok. Kendiniz ne kadar zaman ayırabilirseniz ona, o şekilde kendinizi geliştirebiliyorsunuz. Medyayı, gazeteciliği gerçekten çok seviyorsanız peşinden gidin derim ama sadece ekrana çıkayım diyorsanız gerçekten tavsiye etmem. Sevmeden, kendinizi adamadan yapılacak bir iş değil ve çok özveri istiyor. Bence gençlerin önü açık olsun ve bu işi sevenler yapsın. Ben, medyanın, özellikle spor medyasının gittikçe daha ileriye gideceğini düşünüyorum. Gençlerde bu durumu iyi değerlendirmeliler.
GazeteBilkent: Burcu Hanım, bize vakit ayırdığınız için ve bu keyifli sohbet için çok teşekkür ederiz.
Burcu Hakyemez Dal: Ben teşekkür ederim.