Fizik dersindeyim. Etrafıma şöyle bir baktığımda; dersi anlamaya çalışan, kafası karışmış ve dersi geçmek zorunda olduğunun bilinciyle dikkatini toplamaya çalışan arkadaşlarımla göz göze geliyorum. Her birinin yüzünde neden bu derste olduğunu sorgulayan o ifadeyi görebiliyorum.
Fizik dersinde olmanın bu kadar şaşılacak bir durumu yok elbet. Bunu sorguluyoruz; çünkü bizler Amerikan Kültürü ve Edebiyatı öğrencileriyiz ve bölümümüzün zorunlu dersi olarak bu fizik dersini almakla yükümlüyüz. Bu noktada şunu söylemekte fayda var. Kesinlikle yabancı dil öğrencileriyiz diye sayısal konulardan elimizi eteğimizi çekmemiz gerektiğini savunmuyorum. Hatta temel matematik ve fizik dersleri sayesinde; en azından günlük hayatımızda kullandığımız kavramları öğrenmemizin faydalı olacağını düşünüyorum. Ancak benim ve birçok arkadaşımın sorguladığı nokta, ileride mesleki kariyerimiz için gerekli olan yetileri bize kazandıracak nitelikteki dersler yerine; fizik ve matematik gibi dersleri almamızın ne kadar doğru olduğu. Mesleki açıdan katkı sağlayacak derslerden kastım ise dil ağırlıklı dersler. Bu bölümden mezun olduğumuzda; ister yazarlık veya editörlük, ister öğretmenlik veya tercümanlık alanlarından birini seçelim, sahip olmamız gereken en önemli özellik dile hakim olabilme yetisi. Doğrusunu söylemek gerekirse, bu konuda bölümümüzün müfredatının yetersiz olduğunu düşünüyorum. Yabancı dil bölümü öğrencisi olmamıza rağmen, birçoğumuzun İngilizceyi akıcı konuşma ve topluluk karşısında sunum yapma gibi konularda hala yetersiz olduğunu görmek bu konudaki endişelerimi daha da artırıyor.
Aslında bu sorunun sadece Amerikan Kültürü ve Edebiyatı Bölümü için değil, diğer bölümler için de geçerli olduğunu çevremdeki pek çok kişiden duyuyorum. Ancak dil öğrencileri olarak bu durumun bizim için daha çok önem teşkil ettiğini düşünüyor; fizik, matematik gibi dersler yerine öncelikle bu eksiklerimizi tamamlamaya yönelik derslerin konulmasının daha iyi olacağını düşünüyorum.