Filistin’e yaptığımız seyahatin detaylarını paylaştığımız yazı dizisinin üçüncü kısmına geldik. İlk yazıda, Batı Şeria’da şehirler arasında kurulu kontrol noktalarından bahsetmiştik. Bu yazı kontrol noktalarını ele alarak devam edecek fakat bu kez odak noktamız, şehirlerin içine kurulmuş olanlar. El-Halil, şehrin içinde bir mahalleden diğerine geçişin, İsrail yönetimince hâkimiyet altında tutulduğu bir şehir, üstelik Batı Şeria’da yani Filistin yönetimine bağlı. El-Halil, o coğrafyayı ziyaret eden herkesin içinde derin izler bırakacak bir şehir. Kudüs’e sadece 35 kilometre fakat iki şehir arasında duvarlar var.
Peki neden El-Halil’de böyle bir güvenlik uygulaması var?
El-Halil, Musevilerin dört kutsal şehrinden birisi, diğer şehirlerde işgalci yönetimin simgesi olan yerleşim birimleri şehrin dışına inşa edilmişken, El-halil’de şehrin tam ortasında. Ve o topraklarda nerde bir İsrail yerleşim birimi görürseniz hemen büyük çapta bir güvenlik uygulamasıyla karşılaşıyorsunuz. Şehrin merkezinde kurulan yerleşim birimiyle birçok Filistinli aile göçe zorlanmış, iş yerleri boşaltılmış. Kapak resminde, işgalin başlamasıyla boşaltılan dükkânları görüyorsunuz.
Yerleşim birimleri inşa edilirken, bazı Filistinli ailelerin evlerinin giriş kapısı “Yahudi bölgesinde” kalmış. Haliyle bu ailelerin o alana girmeleri yasak olduğundan evlerine giriş yapabilmek için başka bir yol aramışlar. Evlerinin arka kısmındaki pencereleri kapı gibi kullanıyorlar, aşağıda bahsi geçen kapıların bir örneğinin resmini görebilirsiniz. El-Halil de zulüm tüm mantık ilkelerini yıkarak geliyor.Evinizin bir yanı başka bir dünyaya açılıyor ve siz kesinlikle sizden çalınarak inşa edilmiş o dünyaya giremiyorsunuz
.
Eski şehir ve çarşı, Hz. İbrahim camisinin etrafına kurulmuş. Fakat Hz. İbrahim camisinin olduğu kısma
girebilmek için bir kontrol noktasından geçiliyor. Kontrol noktası caminin hemen yanında, turnikeler kullanılarak kurulmuş. İsrail askeri bekliyor, sizin teker teker geçmenize izin veriyor. İsterse turnikeyi kapatıyor, isterse açıyor. Yoğunluğun en fazla olduğu Cuma vakitlerinde ve bayramlarda, inanılmaz bir kalabalık bu turnikelerden teker teker geçerek camiye ulaşmaya çalışıyor ama nedense en çok bu günlerde geçişler yavaşlatılıyor. İnsanlar, 5 metre ötedeki camiyi görüyorlar ama namaza yetişemiyorlar.
Hz. İbrahim camisi, İsrail işgali başladıktan sonra ikiye bölünmüş. Caminin bir kısmı sinagog haline getirilmiş, Yahudilerin ibadeti için kullanılıyor. Yahudilerin dini bayramlarında cami ve sinagog onlara açılıyor ve Müslümanlara kapatılıyor. Aynı şekilde, Müslümanların bazı önemli günlerinde sadece Müslümanlar kullanıyor her iki kısmı. Caminin olduğu alana girmek için önce bahsettiğimiz kontrol noktasından geçiyorsunuz, camiye girmek isterseniz, bir güvenlik uygulaması daha var. Eşyalarınızı x-rayden geçiriyorsunuz, asker size nerden geldiğinizi soruyor, Müslüman olup olmadığınızı soruyor, isterse pasaportunuzu görüyor. Çantanızda ne olduğunu soruyor ve aramaya başlıyor. Sonrasında camiye girebiliyorsunuz. Belki yüzlerce kez camiye gittim, hayatımda ilk kez bu kadar ciddi bir durumla karşılaştım ve sorgulamadan geçtim, sadece ibadet edebilmek için.
Peki neden Hz. İbrahim Camisi böyle bir uygulamadan geçiriliyor?
Aslında bunun üç nedeni var diyebiliriz. Öncelikle, İsrail yerleşim birimleri hemen caminin yan tarafında başlıyor; yerleşim birimi varsa güvenlik peşi sira geliyor. İkincisi, 1994 yılı Ramazan ayında bir yahudi, Müslümanlar sabah namazı kılarken camiye giriyor ve üzerlerine ateş açıyor. Bu durum, Hz. İbrahim camisi katliami olarak anılıyor çünkü 67 Filistinli ölüyor ve nerdeyse 300 kişi yaralanıyor. İsrail yönetimi, zanlının akli dengesi bozuk bir deli olduğunu söylüyor ve camiyi 8 ay boyunca kapatıyor. Bu süreçte Müslümanlar kesinlikle camiye giremiyorlar, protesto yapanlara ateş ediliyor. 8 ayın sonunda, cami, bir kısmı sinagoga katılmış böylece küçültülmüş bir şekilde tekrar açılıyor. İsrail yapılan bu uygulamaların, şehirde yaşayan Yahudilerin güvenliğini sağlamak adına olduğunu söylüyor ve böylece cami bu haliyle günümüze geliyor. Üçüncü nedense çok basit, burası bir işgal ülkesi. İsrail yeni bir uygulaması ya da güvenlik sorgulaması için kimseye hesap vermek zorunda değil.
El-Halil, uluslararası hukukun ve insan haklarının dilsizleştiği şehir, tıpkı diğer Filistin şehirleri gibi. Eski şehirde, sokak aralarında, bölünmüş mahallelerde, Hz. İbrahim camisi girişinde, zulmü somut olarak gördük, bu yazı da size El-Halil’in sesini duyurmak içindi, umarım hedefine ulaşır.
Not:
El-Halil’de gezerken, rehberimiz uluslararası bir yapılanmadan bahsetti; Temporary international presence in Hebron(TIPH), Uluslararası geçici mevcudiyet gücü. Türkiye, İtalya, Danimarka, İsveç, Norveç ve İsviçre’den oluşan altı ülkenin yetkilileri, el-Halil’de yaşananları gözlemlemek ve başka uluslararası kuruluşlara ve hükümetlere raporlar sunmak amacıyla çalışmalar yürütüyor.