Millilerle Her Şey Mümkün

2008 yazının bizlerde bıraktığı hoş anılardan biriydi Euro 2008. Zaten genel olarak da son yılların en zevkli turnuvalarından biriydi (özellikle Euro 2004’ü düşününce) ama tabi ki milli takımımızın kattığı hava bu zevki arttırdı. 4 yıl önce oynanan maçlardan kuşkusuz en unutulmayacak olanı da son saniyede beraberliği kurtarıp, penaltılarda kazandığımız Hırvatistan maçıydı. İşte bugün Hırvatlar için 4 yıl öncesinin rövanşını alma, bizler için de bir kez daha Avrupa Futbol Şampiyonası’na gidip gerçekten de her şeyin mümkün olduğunu gösterme zamanı geldi.

Hırvatistan maçları ile ilgili öngörüde bulunmadan önce geride kalan Hiddink dönemini değerlendirmek lazım. Elemeler başlarken Hiddink’ten beklentiler farklıydı aslında. Bir grup -yine, yeniden, her zamanki gibi- total futbol (ki Hiddink’in çalıştırdığı takımlarda oynattığı futbol hiç bir zaman bu olmamıştır) ve Almanya’nın önünde grup liderliği beklerken, bir grup da milli takıma bir turnuva kültürü aşılamasını aynı zamanda da kadroya katmakta geç kaldığımız oyuncuları da milli takıma adapte etmesini bekliyordu. Burada aslında en önemli konu hiç kuşkusuz ki “turnuva takımı” olma meselesi. Hiddink kendisi de ilk geldiğinde bu konudan bahsediyordu. Bu hedefi gerçekleştirip gerçekleştiremediğini göreceğiz. Oyuncu kazandırma konusunda ise farklı yorumlar yapabiliriz. Kuşkusuz ki gurbetçi (ya da sadece Almanya’da oynayan) oyuncuları milli takımımıza kazandırma konusunda başarılıydı bu dönemde. Malik Fathi ve Serdar Taşçı gibi mevkilerinden dolayı ihtiyacımız olan iki oyuncuyu ve bugün bir dünya yıldızı olan Mesut Özil’i kadroya kazandırma konusundaki başarısızlığımızı bu dönemde göstermedik. Hiddink ve ekibi Ömer Toprak, Mehmet Ekici, Tunay Torun ve Gökhan Töre gibi oyuncularla yakından ilgilenerek bu oyuncuları kadroya kazandırdı. Özellikle Ömer ve Mehmet’in önümüzdeki dönemlerde milli takımımız için anahtar rolde olacaklarını düşünüyorum. İşin yerel kısmında ise maalesef beklentileri karşılayamadı Hiddink. Özellikle kamuoyunda tartışılan tercihler yapıldı bu zaman diliminde. Necip Uysal,Serdar Aziz, Hasan Ali Kaldırım gibi geleceği olan oyuncuların yerine kendi takımlarında dahi oynamaları tartışılan Gökhan Zan, Hakan Balta, Selçuk Şahin, M. Aurelio gibi oyuncuların çağrılması, yine Mehmet Topal, Egemen Korkmaz, İbrahim Toraman gibi oyuncuların formda oldukları dönemlerde istikrarlı bir şekilde kadroda yer almamaları uzun süre tartışma konusu oldu. Zaten büyük bir çoğunluğu önümüzdeki maçlar için korkutan en önemli konu da bu.

Oyun konusunda da maalesef beklentilerin uzağında kaldık yine. Bu konuda en az suçu olan kişi bence Hiddink. Gerek oyuncularımızın fizik-kondisyon alt yapısının eksikliği, gerekse ligimizdeki oyunun kalitesizliği ve bu sezon maçların geç başlaması bu bağlamda daha önemli gerekçeler. Yine de Hiddink’in de bu konuda yanlışları olduğunu düşünüyorum. Özellikle içerideki Avusturya maçından beri Burak Yılmaz’ın tek forvet oynadığı sistem, bizlerin pek de alışık olmadı ve kabul edelim ki oyuncularımızın da hakkını veremediği bir oyun sistemi. Burak’ın 1.5 senedir geldiği nokta etkileyici tabi ama milli takımda -attığı gollere rağmen- Trabzonspor’daki halini göremiyoruz bu sistemle. Burak’ın milli takımda etkili olması için Selçuk İnan’ın ara paslarına ihtiyacı var sadece. Yoksa maalesef Trabzon öncesi halini görüyoruz genelde sahada. Yine burada Burak’ın etkisizliğinin bir diğer nedeni de kanat oyuncularıyla olan uyumsuzluğu. Colin Kazım zaten sürekli kanatlarda kalan bir oyuncu, Arda ise Burak’ın açtığı boşlukları değerlendirecek bir oyuncu değil, kendi boşluğunu ve kendi pozisyonunu kendisi yaratan bir oyuncu. Bu arada defans hattımızın uzun süredir formsuz olduğunu da unutmayalım. Oyun yapısındaki tek artı noktamız orta sahanın ortasında oynayan oyuncularımızın kalitesi. Nuri, Emre, Selçuk, Hamit ve Mehmet gibi oyuncuların varlığı bizi bu noktada avantajlı kılıyor. Özet olarak oyun konusunda da iki yılda beklentilerin uzağında kaldık.

Hırvatistan maçları zorlu olacak, bu kesin -gerçi Portekiz’i seçseydik bundan daha karamsar bir cümle kurardım- ama imkansız ve kazanılamaz değil . Her ne kadar Yunanistan’ın gerisinde tamamlamış olsalar da elemeleri Hırvatistan’ın en büyük avantajı son 15 yıldaki sadece 2 büyük turnuva kaçırmış olmaları. Yine bizim 70 yılda 2 kez katıldığımız Dünya Kupası’na Hırvatistan 15 yılda 3 kez katıldı. Kısacası karşımızda bir turnuva takımı var. Şanslar konusunda Hırvatlar bizim bir adım daha önümüzde bu net, ama bu adımın bir değil de 2-3 adım olmaması hatta bizim önde olmamız yine sadece bizim elimizde. Reklamlardaki gibi gerçekten de “Millilerle Her Şey Mümkün”

Leave a Reply