Bilkent Üniversitesi kampüsü haftanın her günü farklı misafirlere kapılarını açar. Fakat 9 Kasım’da kampüsümüz, alışılagelenin dışında bir grup misafiri ağırladı. Yaşları 11 ile 13 arasında değişen bu minik misafirlerimiz Kayseri’den bizim için geldiler. TDP’nin Demiryolu Hattı Destek Projesi (DHDP) grubunun ev sahipliğiyle gerçekleşen bu gezide hepimiz çok eğlendik. Geçen sene 23 Nisan etkinlikleri kapsamında Kayseri’ye ziyarete giden gönüllüler, bu sefer miniklere Ankara’yı tanıttılar. Kardeşlerimizin kimi doktor, kimi öğretmen olmak istiyordu. Zaten bizim görünenin dışında amacımız, miniklere üniversite yaşamını daha yakından tanıtmak ve onları okumaya özendirmekti.
9 Kasım sabahı misafirlerimiz, 5 saatlik zorlu bir yolculuğun ardından, beklediğimizden yarım saat önce okulumuza geldiler. Tanışma ve sabah kahvaltısının ardından hep beraber okulun kütüphanesini, fen binasını, spor salonunu gezdik. Otobüsümüz bizi spor salonunun önünde bekliyordu. O dakikalarda okulumuzda her yıl gerçekleştirilen Cumhuriyet koşusu bitmek üzereydi. Minikler, meraklı gözlerle bitiş ipini göğüsleyen sporcuları izlediler.
Saat çok geç olmadan Anıtkabir’in yolunu tuttuk. Minikler, resimlerden bildikleri Anıtkabir’i yakından görecekleri için bir hayli heyecanlıydılar. Mozole ziyaretinin ardından hep beraber müzeyi gezdik. Gönüllülerin buradaki görevi, miniklere rehberlik etmekti. Anı defterini imzaladıktan tiyatro için yola çıktık.
Sahne dekorlarının hazırlanmasını ve oyuncuların provalarını bitirmelerini, tiyatronun girişindeki bir kafede çay içerek bekledik. Bu süre miniklerle daha rahat sohbet etmemize de imkân sağladı. Tiyatronun başlama saati geldiğinde minikler, ilk kez bir tiyatro oyunu izleyecekleri için çok heyecanlıydılar. Başkent Oyun Atölyesi oyuncuları bizim için harika bir oyun sergiledi. Oyunda gergedanın, orman halkının elinden zorla otlaklarını alması anlatılıyordu. Küçükler oyunu kahkahalarla izlerken biz gönüllüler de onlar kadar eğlendik. Oyunun sonunda küçükler ilk defa sahneye çıktılar ve oyuncularla dans ettiler. Tabi gönüllüler hiç durur mu? Onlar da attılar kendilerini sahneye. Hep beraber çocukların çok sevdiği Gangnam Style şarkısı ile dans ettik.
Oyuncularla vedalaştıktan sonra sirke gitmek için yola çıktık. Cumartesi trafiğini fırsata çeviren minikler, mikrofonun başına geçip yanık türküler seslendirdiler. Kimi şarkıda hüzünlendik, kimi şarkıda kendimizi tutamayıp dans ettik.
Havanın kararmasıyla birlikte Aski’ye vardık. Sirkte, heyecanla cambazları, akrobatları, palyaçoları izledik. Bununla birlikte maalesef artık gün sona ermiş, okulumuza dönme zamanımız gelmişti. Okulda daha önceden anlaştığımız bir kafede akşam yemeğimizi yedik. Vedalaşma zamanımız geldiğinde B binasındaki bir sınıfta yerlerimizi aldık. Burada gün içinde çekilen fotoğraflara baktık. Yeri geldi kahkahalarla güldük, yeri geldi hüzünlendik. Bu mükemmel günün sonuna gelmiştik. Ayrılırken sarılıp “Abla sizi de bekliyoruz!” diyeni mi dersiniz, yaka kartlarımızı toplayabilmek için yarışanı mı dersiniz…Biz de onları yine en sevdikleri şarkı olan Gangnam Style’ın dansını yaparak uğurladık.
Onlara üniversite yaşamını tanıtmak amacıyla düzenlenen bu gezide biz de onlardan çok şey öğrendik. Çocukluğun masumiyetini hatırladık. Bir gün için bile olsa yeniden çocuk olduk. Abla, ağabey olduk. Mesela ben tek çocuk olarak büyümüş biri olarak hep bir kardeşim olsun isterdim. Şimdi ne mutlu bana, otuz kadar kardeşim var artık. Biliyorum ki hepsi büyüyünce çok iyi yerlere gelecek. İleride biri doktorum, biri çocuğumun öğretmeni olacak. Hepsiyle şimdiden gurur duyuyorum.
İyi ki varsınız çocuklar, gözlerinizdeki umut ışığı hiç sönmesin!