Konser

28 Kasım Perşembe, bir Ankara ayazında, içimizi biraz ısıtmak için Bilkent Konser Salonu’na geldik. Borusan Quartet Beethoven serisinin 2. konseri için sahne alacaktı. Bu gittiğim ilk klasik müzik konseri olduğu için heyecanlıydım ve biliyordum ki ilkler hep ilklere kapı açacaktır. Normalde de fazlasıyla klasik müzik dinleyen ben, konser bittiğinde tepeden tırnağa mest olmuştum. Hiçbir zaman stüdyo kaydı ile canlısı arasında dağ kadar fark olacağını düşünmemiştim –ki o dağ, konser esnasında kendinizi kaybedip ürpermelerinizle, saçınızın elektriklenip kalkmasıyla somutlaşacaktı-

Alkışlar arasında sahneye çıktı 4 müzisyen. Yerlerini aldılar. 1.Keman Esen Kıvrak’ın ince dokunuşlarıyla ilk bölüm başladı. Yani “Yaylı Çalgılar Kuarteti Op.18 No.4 Do minör”. 4 parçadan oluşan bu bölüm her parçadan sonra ufak duruşlarla devam etti. Fakat konser esnasında da sürekli dikkatimi çekecek olan, müzisyenlerin göz işaretleri ve ufak mimiklerle anlaşması burada başladı. Bu, dediğim gibi konser boyu sürdü ve bu hareketlerin nelere sebep olacağını bilememek ayrı bir zevk konusuydu. Yavaş yavaş bizi başka âlemlere sürüklemeye başlayan müzik ilk bölümde ciddi manada hoşuma gitmişti, fakat bilmiyordum ki bunlar sadece ısınma hareketleriydi ve asıl vurucu bölümün ikincisi olacaktı.

İkinci kısmın adı “ Yaylı Çalgılar Kuarteti Op.59 No.3 Do majör ‘Razumovsky’ ”. Girişi öyle ağır ve yavaştı ki insan bütün dikkatini sahneye toplamak zorunda hissediyordu kendini. İkinci bölümde şarkılar arasında belirgin duraklar yoktu. Sanatçılar farklı zamanlarda defter yapraklarını çevirdikleri için tam hangi parçada olduğunu kestirememiştim. Bu durumu kestirdiğimde ise çoktan gözlerimi kapatmış ve notaların kanımda dolaşmasını seyre dalmıştım. Ağır ağır başlayan bölüm ince seslerle ve hızlı dokunuşlarla bitti. Sonunda ki ahenk bizi o kadar etkilemişti ki çay standına kadar sadece gülümsemiştik arkadaşımla. Ve bana sordu “Son kısım biraz Vivaldi’yi andırdı değil mi? Coşkusu aynı.” Ben de tam aynısını soracaktım. O da Dört Mevsim’i anımsamıştı, ben de öyle. Ufak tefek kritiklerden sonra tekrar yerimizi aldık.

Üçüncü kısım en uzun olan kısımdı. 7 parçadan oluşuyordu. ”Yaylı Çalgılar Kuarteti Op.131 No.14 Do miyez minör”. Diğer iki bölümde parçalar arası ufak duraklardan başka parçaya geçtiğini anlayabiliyorduk. Fakat bu bölümde kısa duraklar olmadığı için anlayamadık. Diğer bölümlerde beğendiğim parçaların kenarına yorumlar yazabiliyordum bize verilen kağıt üzerinde. Duraksızlık buna engel oldu diyebilirim.  Fakat yine de dediğim gibi kendimi notaların ortasına bıraktım ve keyfini çıkardım.

Bitişe doğru artık dudaklarımızda tükenmez bir tebessüm ve içimizde tarifsiz bir haz vardı. Sonunda kopan alkış tufanı ile yanımda uyuyakalmış beyefendi yerinden sıçradı ve salonun sol tarafında bir hanımefendi ise bir anda ayağa kalkıp alkışladı. Müzisyenler kulise dönünce biz de yerimizden kalkıp imza kuyruğuna girdik.

borusan-oda

Borusan Quartet

Konuşma imkanı bulduğumuz grup üyelerinden Olgu Kızılay, kayda alınmış iki CD bulunduğunu ve Beethoven CDsi’ni de iki yıl sonra çıkarmayı düşündüklerini belirtti. Tabi bu esnada aldığımız albümleri imzalatıyorduk. Borusan Quartet’in Ulvi Cemal Erkin, Ahmed Adnan Saygun ve Güner Aykal’ın Yaylı Çalgılar Dörtlüleri’ni kaydettikleri Erkin, Aykal, Saygun adlı ilk CD’leri 2013 Mayıs’ında yayımlandı.

Oda müziği partnerleri arasında Fazıl Say, İdil Biret, Itamar Golan, Valentin Erben, Gülsin Onay, Hüseyin Sermet, Ruşen Güneş, Reto Bieri, Toros Can, Ferhan ve Ferzan Önder, Muhiddin Dürrüoğlu gibi çok değerli müzisyenlerin bulunduğu Borusan Quartet, Türk bestecilerinin önemli bir yer aldığı, klasik dönemden modern döneme uzanan geniş bir repertuvara sahip.

Konser çıkışı Borusan Quartet CD'lerini imzaladılar. Kendileriyle fotoğraf çekilme imkanı da bulduk

Konser çıkışı Borusan Quartet CD’lerini imzaladılar. Kendileriyle fotoğraf çekilme imkanı da bulduk

Program’a Dair

Yaylı Çalgılar Kuarteti, Do minör, Op.18 No.4

Beethoven’in on altı yaylı çalgılar kuartetinden ilk altılık dizi 1801 yılında, 1826 yılında tamamlanan son dizi de öldüğü yıl yayınlandı. Haydn ve Mozart’ın son eserlerindeki mükemmelliğe ulaştığı görülen bir form geliştiren ve genişleten Beethoven her zamanki gibi yaratıcı idi. Beethoven’in Opus 18 olarak yayınlanan ilk yaylı çalgılar kuartet grubu, 1798-1800 yılları arasında bestelediği ve Prens Lobkowitz’e ithaf ettiği altı kuartetten oluşmaktadır.

Yaylı Çalgılar Kuarteti, Do majör, Op.59, No.3 “Razumovsky”

Do majör O.59 No.3 Yaylı Çalgılar Kuarteti, amatör kemancı ve Rusya’nın Viyana Büyükelçisi’ne ithaf edilmiş Razumovsky kuartetlerinin üçüncüsüdür. Geç dönem kuartetlerinden ilkini amatör viyolonselci ve Rus Prensi Nikolay Galitzin sipariş etmiştir. Beethoven, en beğenilen kuartetlerinden üçünü Razumovsky’nin isteği üzerine bestelemiştir.

Yaylı Çalgılar Kuarteti, Op.131 No.14, Do diyez minör

Çeşitli hastalıklarla engellenen Beethoven, “En büyük” olarak nitelendirdiği ve tüm kuartetleri arasında en beğendiği olduğunu arkadaşı Karl Holz’a belirttiği eseri önce, kendisi ölünceye kadar yardım edecek olan dostu, tüccar Johann Wolfmayer’e ithaf etti. Holz’un anlattığına göre de, Schubert eseri dinlediği zaman öyle bir heyecan ve hayranlık göstermiştir ki herkes korkmuş. Beethoven eser baskıda iken, Schott Yayınevi’ne, 22 Şubat 1827 tarihinde gönderdiği mektubunda bu ithafı, dizgisi yapılmış bile olsa mutlaka değiştirmelerini rica etmiş ve dörtlüye, yeğeni Karl’ın intihar teşebbüsünde onunla ilgilenen kumandan Joseph von Stutterheim’ın adını yazmalarını istemiştir. Beethoven’in 20 Mayıs 1826’da yaşamının son yıllarında, aylarca uğraşarak tamamladığı bu dörtlü, birbirine geçen ve kesintisiz çalınan yedi bölümden meydana gelmiş; bölümlerin sınırlanması bilinçli bir şekilde engellenmiştir.

Leave a Reply