Tenis her açıdan farklı bir spor. Futbol ve basketbol gibi ciddi kitlelerce takip edilen takım sporlarının aksine teniste sezonun en önemli turnuvaları ve müsabakaları takvime yayılıyor. Tenisle ilgili daha da ilginç bir nokta da, bu sporda futbol veya basketboldaki dünya kupaları veya olimpiyatlar gibi birkaç yılda bir düzenlenen ve hem ehemmiyet hem de izleyici oranları açısından diğer turnuvaların üstüne çıkan bir organizasyon bulunmaması. Tenis dünyası için her yıl dört defa düzenlenen Grand Slamlerin her birinin eşit önemde olduğunu söylersek yanlış olmaz. Her ne kadar prestij ve tarih açısından Wimbledon ve Roland Garros öne çıksa dahi, Amerika Açık ile Avustralya Açık’a da bütün muteber oyuncular katılmakta ve herhangi bir tenisçinin kariyeri için tüm bu turnuvalar eşit önem arz etmekte. Tenisin takvim açısından diğer sporlardan farklılık göstermesine dönecek olursak; bu duruma Ocak ayında düzenlenen Avustralya Açık’tan daha iyi bir örnek olamaz herhalde. Futbol, basketbol ve daha birçok sporda sezonun ortasına gelinirken teniste henüz sezonun başında adeta bir Şampiyonlar Ligi veya Euroleague finali oynanacak. Tenis tarihine baktığımızda birçok ismin Avustralya Açık için binlerce kilometrelik yolu göze almadığını görüyoruz. Ancak bugün tüm dünyaya yayılan turnuva takvimi sebebiyle adeta birer gezgine dönüşen tenisçilerin hepsi bu prestijli organizasyona katılmak için Melbourne’e geliyor. Turnuvanın zamanlaması birçok tenisçi tarafından onlara yeterince hazırlık vakti tanımadığı gibi gerekçelerle eleştirilse de, Avustralya Açık belki de bu özelliği sayesinde sürprizlere açık hale geliyor ve tenis-severlere farklı bir heyecan yaşatıyor. Gerçi tenis Federer, Nadal, Djokovic ve Murray dörtlüsü tarafından domine edilmeye başladıktan sonra bu sürpriz isimler en fazla çeyrek ve yarı finale kadar çıkabiliyorlar ama bu durum dahi Avustralya Açık’ın sezonun geri kalanı için çok mühim sinyaller verdiği gerçeğini değiştirmiyor. Hafızamı şöyle bir yokladığımda şu isimlerin Melbourne’de adlarından söz ettirdiğini anımsıyorum: 2006’da Baghdatis, 2007’de Murray, 2008’de Tsonga, 2009’da Verdasco ve son olarak 2013’te Wawrinka. Sezonun henüz başlamış olması ve birçok raketin bu nedenle henüz hazır olmaması kışı iyi değerlendiren isimlere Avustralya Açık’ta ikinci haftayı görme fırsatı veriyor. 14 Grand Slam’li efsane Sampras’ın Melbourne’e çok önem vermediğini farkeden Agassi sezon arasında sıradışı bir antrenman programı sayesinde dört defa zafere ulaşarak fark yaratmıştı. Son yıllarda ise Andy Murray’nin Miami’de oldukça yoğun bir programla yeni sezona hazırlandığını duyuyoruz. Ancak İskoç raket Avustralya’da üç kere final oynamasına rağmen şeytanın bacağını bir türlü kıramadı.
Avustralya Açık’ta bizleri neler bekliyor?
[box_light]Nadal Ölüm Grubunda [/box_light]
İlk defa Avustralya Açık’ta uygulanan yeni kura sistemi karşımıza farklı bir kura çıkardı. Öyle ki dünya 1 numarası Rafael Nadal oldukça zorlu bir fikstürle karşı karşıya. Öte yandan Novak Djokovic için ise final yolu oldukça açık görünüyor. İspanyol Nadal turnuvaya ev sahibi Avustralya’nın çok şey beklediği fakat çoğu zaman saha içi ve saha dışı sorunlar nedeniyle beklentilerin çok altında kalan Bernard Tomic karşısında başlayacak. Bu ikili 2011’de üçüncü turda karşılaşmış, Tomic ikinci sette Nadal’ı zorlamayı başarsa da İspanyol raket üç sette kazanmasını bilmişti. Tomic ile ilgili şaşırtıcı bir haber de genç raketin babası John Tomic’in Melbourne’deki tesislere giremeyecek olması. Geçtiğimiz sezon oğlunun antrenman partnerini yaraladığı gerekçesiyle ATP turdaki turnuvalara girişi yasaklanan John Tomic, oğlunu televizyondan izlemek durumunda kalacak. Ancak bu sorunları aşmış görünen Tomic Sydney’de oynanan turnuvada finale kadar yükselerek forma olduğunu kanıtladı ve ilk turda Nadal karşısında varlık göstermesi sürpriz olmayacak. Nadal’ı bu yıl daha hızlı olduğu konuşulan Melbourne kortlarında zorlaması beklenen ikinci isim ise üçüncü turdaki muhtemel rakibi Fransız Gael Monfils. Kariyeri boyunca sakatlıklarla boğuşan Fransız raketin şansı 2013’te de yaver gitmedi. Ancak sezona Doha’da finale kadar set vermeden gelerek başladı. Finalde Nadal’a 3 sette boyun eğen atletik isim 2014’te yeniden ilk 10’a girmek isteyecektir. Bunun için ihtiyacı olan tek şey sağlıklı kalması gibi gözüküyor. Zira Paris doğumlu raketin ne kadar yetenekli olduğunun herkes bilincinde. Nadal’ın bir sonraki turdaki muhtemel rakipleri arasında Brisbane finalinde Federer’i mağlup ederek sezona fırtına gibi giren turun en azimli isimlerinden Lleyton Hewitt var. Nadal’ın çeyrek finaldeki en muhtemel rakibi ise Arjantinli Juan Martin Del Potro. Eğer kortlar söylenildiği gibi hızlıysa, Del Potro Nadal’ı bir hayli zorlayacaktır. Nadal’ın asıl başını ağrıtacak isim ise yarı finalde karşılaşacağı, muhtemel Murray-Federer çeyrek final eşleşmesinin galibi olacak.
[box_light]Gözler inişteki Federer’in üzerinde [/box_light]
2013’te kendi insanüstü standartlarına göre kabus gibi bir sezon geçiren Roger Federer 2014’e de iyi başlayamadı. Majesteleri Avustralya Açık öncesi Brisbane’deki turnuvada finale kadar yükselmeyi başardı ancak Hewitt’e boyun eğerek sezona turnuva galibiyetiyle başlama şansını yitirdi. Federer, sezon arasında ekibine Stefan Edberg’i ekleyerek yeni bir döneme girdi. Geçen sezon bir dönem kariyerinin başından beri kullandığı 90 inçlik raketini bırakarak 98’lik bir raket deneyen ancak memnun kalmayan İsviçreli, sezon arasında 98’lik raketle antrenman yaptı ve Melbourne’de bu raketle mücadele edecek. Bu değişikliklerin Federer’i nasıl etkileyeceğini bekleyip göreceğiz. Ancak Federer form tutmak için elini çabuk tutmak zorunda, zira üçüncü turda onu zorlu bir rakip olan Tsonga bekliyor olabilir.
[box_light]Formu soru işareti olan Murray’nin önü açık [/box_light]
Federer’in tarafındaki Wimbledon şampiyonunun yolu yarı finale kadar açık gözüküyor. Fakat geçtiğimiz sezonun sonunda sırtından ameliyat olarak bir dönem kortlardan uzak kalan Murray’nin formuyla ilgili soru işaretleri var. Nadal ve Federer’e nazaran rahat bir kura çekmiş olması, Andy’ye turnuvanın ilk haftasında form tutma şansı tanıyacak. İskoç raket bu fırsatı iyi değerlendirebildiği takdirde çeyrek ve yarı finallerdeki muhtemel Federer ve Nadal eşleşmelerine kadar hazır olacaktır.
[box_light]Son 4 yılın şampiyonu Djokovic kuranın en şanslısı [/box_light]
2008’de plexicushion adı verilen yeni kort zemini tanıtıldıktan beri düzenlenen altı Avustralya Açık’ın dördünü kazanan Novak Djokovic, Federer’in çim kortta, Nadal’ın da toprakta kurduğu egemenliğe Melbourne’de gittikçe yaklaşıyor. Yeni kura sistemi de Sırp rakete tam isteyeceği türden bir fikstür sunmuş durumda. Djokovic’in tarafında ise, üst üste beşinci zaferini hedefleyen ismi bu ünvandan etmeye en yakın isim şüphesiz geçtiğimiz sezon muazzam bir çıkış yakalayan Stanislas Wawrinka olacak. 2013 Avustralya Açık dördüncü turunda Djokovic karşısında galibiyete çok yaklaşan İsviçreli 2014’e Chennai zaferiyle iyi girdi. Son şampiyonun çeyrek finaldeki olası Wawrinka eşleşmesi öncesi ise zorlanması beklenmiyor. Djoker’ın kurasını kolay kılan asıl durum ise Sırp raketin tarafında dünya üç numarası David Ferrer’in bulunması. İspanyol üç numaranın büyük maçlarda Nadal, Djokovic, Federer ve Murray dörtlüsünün seviyesine çıkamadığını daha önce defalarca gördük. Bu duruma bir de Ferrer’in yeni sezona formsuz başlaması eklendiğinde Djokovic’in tarafındaki asıl dişli rakibin Çek Berdych olduğu ortaya çıkıyor. Her ne olursa olsun, Sırp raketin finale kadar yara almadan gelme ihtimali diğer üç rakibine göre çok daha yüksek.
Her ne kadar kura ve Djokovic’in Melbourne’deki üstün performansı(son 21 maçını kazandı) ibreyi dünya iki numarasından yana çevirse de, Nadal’ın Amerika Açık öncesi yaptığı müthiş geri dönüş ve Murray’nin Wimbledon zaferi sonrası üstündeki baskının kalkması bizlere ortada bir Grand Slam ile karşı karşıya olduğumuzu söylüyor. O yüzden biz tenisseverlere düşen sezonun bu heyecan verici açılışını aradaki dokuz saatlik fark sebebiyle biraz uykumuzdan feragat ederek izlemek.
Herkese iyi seyirler!