Başbakan Erdoğan’ın, merkezi Almanya’nın Köln kentinde olan Avrupa Türk Demokratlar Birliği’nin kuruluşunun 10. yıl kutlamasında yaptığı konuşma, hem Türk hem de Alman medyasında büyük yankı uyandırdı.
Recep Tayyip Erdoğan’ın Köln’de yapacağı konuşma hem Alman medyasının hem de Alman siyasetçilerin gündemindeydi. Bazı gazetelerde atılan ve düşünce özgürlüğünün tanımının yapılmasının; çerçevesinin çizilmesinin ne kadar gerekli olduğunu adeta kanıtlar nitelikteki manşetler ve kullanılan fotoğraflar bir yana Merkel’in Erdoğan’a diplomatik bir dille de olsa yapmış olduğu uyarı bu konuşmayı daha önemli hala getirdi. Pek de olumlu görünmeyen bu havaya rağmen Erdoğan Köln’e gideceğini ve daha önceden planlanmış olan bu konuşmayı yapacağını belirtti. Her ne kadar Alman gazetelerinden birisi Erdoğan’a hoş gelmediniz dese de ona hoş geldin diyen gurbetçilerle buluştu ve hem Türkiye gündemiyle hem de gurbetçilerimizin sıkıntılarıyla ilgili uzun bir konuşma yaptı. Konuşma metninin iyi hazırlanmış olduğunu düşünüyorum. Söz gelimi, hem Alman medyasının tutumunu eleştirdi hem de Almanya ile sahip olduğumuz kader ve tarih birliğinden bahsetti. Hem entegrasyonun önemine ve devam etmesi gerektiğine vurgu yaptı hem de asimilasyonun yani dinimizden, kültürümüzden, dilimizden ödün vermenin doğru olmadığının altını çizdi. 1960’lı yıllardan itibaren başta Almanya olmak üzere Avrupa ülkelerine göç eden işçilerimizin bu ülkelerin kalkınmasındaki katkılarından, şu an Avrupa ekonomilerine ciddi katkı yapan gurbetçilerimizden bahsetti. Kısacası, gurbetçilerimizi, bu ülkeleri tabiri caizse sömüren bireyler olarak değil; ülkelerin gelişmesine katkıda bulunmuş vatandaşlar olarak resmetti. Sözün özü, konuşmadan benim çıkarımın Almanya ile gemilerin yakılmasından ziyade tarafların masaya eşit oturmasının altının çizildiğidir.
24 Mayıs’ta yapılan bu konuşmanın içeriğinin dışında şekilsel manada da iç ve dış siyaset adına çıkarımlarının olduğu kanaatindeyim. Yaklaşan cumhurbaşkanlığı seçimlerinde yüzde 5 civarı bir oyun yurt dışında yaşayan Türklerden geleceğinin farkında olan Erdoğan çok büyük olasılıkla kendisi, en azından partisinin göstereceği aday için adeta seçim çalışmalarını başlatmış oldu. Bugüne kadarki seçim sonuçları, kamuoyu araştırmaları ve kişisel gözlemlerime dayanarak Ak Parti’nin bu kulvarda rakiplerine göre daha parlak olduğunu söyleyebilirim. Yani yaklaşan cumhurbaşkanlığı seçimlerinde Ak Parti’nin adayı yurt dışında yaşayan Türklerden Türkiye ortalamasının üzerinde bir oy alacaktır. Benim kişisel olarak daha çok önemsediğim nokta ise gurbetçilerimizin haklarını demokratik yollarla aramaları ve Türkiye Cumhuriyeti’nin onları destekleyeceği hissiyatına sahip olmalarıdır. Yaşadıkları bölgelerde siyasetin tüketicileri değil bizzat üreticileri haline gelmeleri, maddi ve manevi tüm haklarını kanunlar çerçevesinde savunabilmeleri ve karar alma mekanizmalarını etkileyebilmeleri önemsenmelidir. Zira artık yaşadıkları bölgelerde misafir değil bizzat ev sahibidirler. Özellikle Belçika, Almanya gibi Türklerin yoğun olarak yaşadıkları bölgelerde siyasi hayata doğrudan ya da dolaylı olarak katılmaları gelecekleri adına önem arz ediyor. Dolayısıyla hem Avrupa Türk Demokratlar Birliği’nin kurulmuş olması hem de başbakan düzeyinde Türkiye tarafından destekleniyor olması kayda değer bir kazanımdır. (Ak Parti ile bu birlik arasında siyasi bir bağın olduğu söylenebilir; dolayısıyla bu birliğe sadece gündemle bağlantılı olduğu ve ciddi bir oransal çoğunluğa sahip olduğu için değinilmiştir.
Elbette ki aksi görüşte olan siyasi oluşumlar da gurbetçilerimizin haklarının korunması noktasında faydalı oldukları düzeyde öneme haiz olacaklardır.) Avrupa’da yaşayan her bir Türk’ün aynı zamanda Türkiye’yi temsil eden bir diplomat, bir kültür elçisi olduğuna inanıyorum; çünkü henüz Türkiye’ye gelmemiş insanların Türkiye hakkındaki düşünceleri Avrupa’da gördükleri Türkler üzerinden oluşuyor. Kamu diplomasisinin gün geçtikçe önem kazandığı günümüzde, tabiri caizse vitrinimiz diye adlandırabileceğimiz gurbetçilerimizin Türkiye hakkında olumlu bir profil çizilmesinde çok ciddi katkı sağlayabileceğini ve bunun da ülke menfaatleri açısından ciddi öneme haiz olduğuna inanıyorum.
Avrupa genelinde ırkçı, aşırı sağ partilerin oylarının giderek arttığı ve endişe verici hale gelmeye başladığı son dönemlerde, o bölgelerde yaşayan insanlarımızın itidalli olması ve haklarını meşru yollarla aramaya devam etmeleri gerekmekte. Umarım devlet ve hükümet gurbetçilerimizin maddi ve manevi haklarını koruyabilmek adına verdiği önemi gün geçtikçe artırır.