Bu yazımı yazmak için yazı dizisi yapmayı düşünerek bir önceki yazımın devamı niteliğinde olan yazımı girmiyorum. Türkmenler kan ağlarken onların acısını gözler önüne sermek istiyorum.
Bundan 8 ay önce Irak ve Suriye Türkmenleri ile ilgili bir yazı yazmıştım. Bu yazımda Türkmenlerin mevcut terör örgütleri için kolay yem olduğunu, Türkiye’nin tam anlamıyla Türkmenlere destek vermediğini, yeni oluşan düzende Türkiye’nin de Türkmenlerle ittifak yapmadığını ve Türkmenlerin silahlanmadıkları için sistemli olarak öldürüldüğünü belirtmiştim. Eski yazımın linkini aşağıda veriyorum. Burada bulabilirsiniz:
(Eski yazımın linki: http://gazetebilkent.com/2013/11/29/turkmenleri-de-gorun-artik/)
O süre zarfında birçok kesim milliyetçilerin olayları abartmasından etkileniyorsun, Türkiye silah gönderiyor daha ne istiyorsun gibi eleştirilerde bulunmuştu ama bugün herkes tükürdüğünü yalıyor. Türkmenler içler acısı bir durumla zorunlu olarak göçüyor. Irak Türkmen Cephesi (ITC) liderleri tek tek öldürülüyor ya da tehdit ediliyor ama nerede intikam? Nerede kırmızı çizgilerimiz? Nerede kimsesizlerin büyük ülkesi, dünya devi, azametli, Osmanlı ecdadı gençlerimiz, ağabeylerimiz, büyüklerimiz? Merak etmeyin bizi kurtaran sadece Polat Alemdar olacak, o da hayranlıkla baktığınız sizi yalanlarla aldattıkları dizilerde.
Öncelikle Osmanlı Devleti’nin son dönemleri ile Türkiye’nin bugünkü politikasını karşılaştırarak başlamak istiyorum:
Gerek hocalarımız gerek muhafazakâr medya organlarında çıkan artistler ve hatta bunların gazına gelen çok şey bilmiş havasına kapılan vatandaşlar Osmanlı İmparatorluğu’nun yıkılması hususunda her fırsatta Yahudileri suçlamaktadırlar. Belki belli noktalarda haklılık payları bulunmaktadır. Ancak bu Yahudi, Selim zamanında yok muydu? Bu Yahudi, Kanuni zamanında yok muydu? Vardı hem de Anadolu’da bugünkü nüfuslarından daha fazla. Bu adamlar yüzyıllarca durdu durdu da 18 . yüzyılda mı birden devlet kurma fikri geldi akıllarına? Hayır, Osmanlı’nın son dönemdeki zaafları ve yanlış politikaları İmparatorluk’un yıkılmasında etkili oldu. Bu yanlışlarından biri Osmanlı’nın Anadolu’da yaşayan Türkmenlere, geçmişine, soyuna sırtını dönmesi olmuştur. Bazı Osmanlı yöneticileri ve padişahları Anadolu’yu ve orada yaşayan Türkmenleri unutmuşlardır. Yükselme Dönemi’nde bir hanedanlık savaşının olmaması için uygulanabilecek iyi bir adımdır bu ancak milliyetçilik akımıyla bu fikir 18. ve 19. Yüzyılda çürümüştür. Osmanlı bunun çok geç farkına varmıştır ve özüne dönememiştir. Uygulamış olduğu hiçbir sistemde Türkmenleri ve Türkleri önemsememiştir ama bugün onun adını yaşatan, minnetle anan, adını ve tuğrayı lekelemeden daha ileri seviyelere taşıyan yine Türkmenler olmuştur.
Ben bu bölümü Osmanlı Devleti’ni kötülemek için yazmadım. Zaman zaman bu köşede ecdadımızın hakkıyla uyguladığı politikalara da yer veriyorum. Ancak buradaki amacım yapılan hataları tekrar yapmamak, Osmanlı’yı ortaya çıkaran Yörük-Türkmen çadırlarını Türkiye’nin de hiçe saymaması gerektiğini anlatmaktır. Türkiye, günümüz politikalarını iyi okumalıdır. Ümmetçi yaklaşımımız kim ne derse desin bu IŞİD gibi sapık bir TERÖR ÖRGÜTÜ tarafından, bunun üzerine ABD ve İran yakınlaşmasından, daha önce Suriye’de meydana gelen gelişmeler sebebiyle çökmüştür. Yakın zamanda ABD ve İran IŞİD üzerinde ortak hareket edecekler. Putin bile Kırım işgalinden sonra ABD ile tekrar tekrar görüşüyor. Afrika’da kendine çok büyük pazar bulan Çin gözünü Orta Doğu’dan ayırmamış olacak ki o da IŞİD ile ilgili ABD ile mesaj üstüne mesaj yayınlıyor. Dün birbirine köpek gibi hırlayanlar bugün birleşiyorlar. Niçin? Çünkü pasta büyük. Türkiye’yi takan yok çünkü hedefte zaten Türkiye var. Senaryo aynı, bundan 100 sene önce de Birinci Dünya Harbi’nde Osmanlı’yı takan yoktu çünkü zaten amaç Osmanlı’yı işgal ve imha idi.
Gelelim tekrar günümüze bu IŞİD belasını fırsat bilen peşmerge ise “bırakın Irak ordusunu bizim saflarımıza katılın” diye çağrı yapıyor. Bu zaten bölünen Irak’ın bölünmüşlüğünü daha da belirgin hale getiriyor. Bunun yanında birkaç yıla bu peşmerge sürüleri ve Barzani uluslararası arenaya terörü yok eden kahramanlar olarak tanıtılacak ve Kuzey Irak Kürt Yönetimi, Kuzey Irak’ta devlet için ve Türkiye üzerinde de federasyon için bir meşruiyet kazanacak.
Yüzyıllardan bu yana hemen hemen her etnik ve dini grup için bir umut ışığı olan, bir yardım eli olan Türkiye bugün maalesef yeteri kadar aktif değil. Sadece Türkmenlerin değil, Musul’da yaşayan Hristiyan cemaatin de gözü kulağı Türk Konsolosluğu’nda. Hristiyan kanaat önderlerinden Kerem Josef, “Herkes kentten kaçarken, Türk bayrağı dalgalanıyorsa ortalık durulur diye düşünüyorduk.” diye konuşuyor Yeni Şafak muhabiri Çetiner Çetine’e. Ancak nerede Türkiye? Yok. Türkmen Coğrafyası’nın tamamında savaş var. Bayır Bucak Türkmenleri’nin yaşadığı Suriye’de, Irak’ta, Kerkük’te kan akıyor. Irak Şam İslam Devleti (IŞİD) denen örgüt Osmanlı Coğrafyası’ndaki Sünni eyaleti sınırları içerisinde bir devlet yapısı oluşturmak istiyor. Bu nedenle de Türkmenleri hedef aldı. IŞİD militanları Türkmenlerden boşalan evlere oturmaya başladı, zulümden kaçarak Türkiye’ye sığınıyorlar. Allah aşkına sormazlar mı adama 60 elemanını bir çırpıda Irak’tan kurtaran Siemens Şirketi gibi, 3 kaçırılan vatandaşı için Filistin’i darmadağın eden, sizin küçümsediğiniz ve hatta sözde özür dilettiğiniz İsrail gibi hareket edemiyorsanız, bu DEĞERLİ YALNIZLIK’ın neresi değerli ağabeyler diye? Yıllardır onu asıyorsunuz, bunu kesiyorsunuz, şuna hesap ödetiyorsunuz, özür diletiyorsunuz ve iktidardan düşürüyorsunuz ama ne kendi pilotunuzu, vatandaşınızı, soydaşınızı ne de uluslararası alandaki karizmanızı kurtarabiliyorsunuz. Hadi be siz de…
Türkiye’nin şu anda eli kolu bağlı. IŞİD ağzımıza etse ses çıkaramayacağız çünkü Suriye’deki mayınsız araziden yüzlerce hatta binlerce terörist topraklarımıza sızdı. Demek istediğim Suriye’de olduğu kadar Türkiye’de de bu örgüte mensup ya da destekleyen sözde cihat eden ama Müslüman kanı döken gruplar var. Bunların Türkiye’ye yaptığı baskının açığı şudur: Bugün Irak’a ve Suriye’ye herhangi bir şeye ses çıkarırsan ülkende gezen bomba yüklü araçları patlatırız, ünlü alışveriş merkezlerini kan gölüne çeviririz, oluşturmaya çalıştığınız sistemi bir gecede yerle bir ederiz. Geçmişte Türkiye’nin yediği hurmalar burnumuzdan geliyor. Bu yüzden açık olalım, Türkiye Alem-i Cihan olsa bugünkü koşullarla Türkmenleri koruyamaz, onu bırakın kendi vatandaşlarını korumakta zorluk çeker. Bu yüzden yapılması gereken Türkmenlerin silahlandırılmasıdır. Türkmen kardeşlerimiz Türkiye’den kendilerine hayır olmadığını artık anlamalıdırlar. Bunu söylemek çok zor benim için ama yüzyıllar önce bağımsızlığını kaybeden ulu bir millet Türk bayrağı altında bir devlet kurabilmek için Çinlisiyle, Bizansıyla, Moskofu ile savaştı. Devleti kutsal kıldı, kendinden, canından hatta geleceğinden fedekarlık edip Türk Devletlerini var etti. Devletin hatalı olduğunu fark edince de millete döndü, has değerlerini tekrar ortaya koydu, eskisini kendi eliyle yok etti. Ve yine yeni devletler kurdu. Bugün de milletimiz real politika değerleriyle Türk devlet geleneğini tekrar gözden geçirerek bir oluşuma gitmelidir. Bu ateş öncelikle Türkmen çadırlarında yakılmalıdır. Kuzey Irak’ta, İran’da, Suriye’de Türkmenler silahlanmalıdırlar ve kendilerine zulüm eden otoritelere karşı ayaklanmalıdırlar. Kendi haklarını Türkiye’nin sesinin çıkmadığı coğrafyada kanı pahasına, malı pahasına aramalıdırlar. Gerekirse kendi oluşturdukları sistemleri, devletleri yok etmelidirler. Her şeyi yeniden kurmalıdırlar. Çok hayalperest diyenler olabilir ancak bu işin hayali meyali yok artık. Bu bir varoluş mücadelesidir. Ya var olup en büyük olacağız ya da yok olacağız. Dünya’nın her yerinde hatta kendi coğrafyamızda ezilen hep biz oluyoruz. YETER ARTIK!
Bu mübarek Ramazan ayında bütün vatandaşlarımızı evsiz kalan Türkmen kardeşlerimize din ve mezhep ayrımına bakmaksızın yardım yapmaya davet ediyorum. Ramazan boyunca müftülüklerde para toplanacakmış. Aynı zamanda siyasi partiler de para toplamaktadırlar. Buralara fitre, zekat ve sadakalarımızı verebiliriz. Mümkün olduğunca Kızılay’a da yardımda bulunalım. Kızılay çok büyük yardım kampanyası başlattı. Kızılay şubelerine gidip bilgilenelim ve işlemleri takip edelim. Her gece namazlarımızın, hatimlerimizin, dualarımızın ardından onlar için de yalvaralım. Aksi takdirde akan kana biz de ortak olacağız. Son olarak, kalleş kurşunlarla şehit düşen tertemiz amelleri olan Türkmen kardeşlerimize Allah’tan rahmet diliyorum, ışıklar içinde yatsınlar!