Televizyon kanalları için gündüz kuşağı ve prime-time arasını doldurmak her zaman için zor olmuştur. Bu yayın kuşağında reytingler yüksek olmadığı için kanal sahipleri ve yöneticileri düşük bütçeli yapımları tercih ederler. Reyting oranlarının düşüklüğü yanında yaptığınız yayının 60 yaş üstü insanlara ve ev-hanımlarına hitap etmesi gerekmektedir. Bazı kanallar bu aralığı popüler olan dizilerinin tekrarını yayınlayarak doldurmaya çalışsa da, son yıllarda popülaritesi gittikçe artan evlendirme ve yarışma programları her kanalın yayın politikasını etkilemişe benziyor. ‘Yemekteyiz’ ile birlikte başlayan ve çok kısa sürede türevlerinin bir bir ortaya çıktığı yarışmalar şüphe götürmez bir şekilde Türk halkının en sevdikleri arasında. “Benim Kuaförüm” ise bu tarzdaki yarışmaların son halkası.
İlk defa bu yarışmayı 2. haftasındayken seyretme fırsatı buldum. Tesadüf eseri gittiğim bi evde televizyonda Star TV açıktı ve yarışmayı seyretmeye başladım. Saç kesiminden anlayan birisi değilim ama yarışmacıların birbirlerine tavırları ve sözleri ilgimi cezbetti ve interneti açıp daha önceki bölümleri seyrettim. Yarışmanın konsepti çok basit aslında; beş tane kuaför bir hafta içerisinde birbirleriyle yarışıyorlar ve kazanan haftanın sonunda 10.000 liranın sahibi oluyor. Saçı kesilecek modeller ise diğer 4 kuaför tarafından sokak ortasından rastgele (!) seçiliyor. Yarışmacı ve model bir saç üzerinde konuşup anlaşıyorlar. 3 saat içerisinde kuaför modelin saçını kesip uygun takı ve kıyafet kombinasyonunu oluşturuyor ve diğer 4 yarışmacının karşısına çıkartıyor. Ardından diğer 4 kuaför 5 üzerinden yarışmacının performansını puanlandırıyorlar. Haftanın kazananı para ödülünün yanı sıra bir nevi kuaför salonunun reklamını yapma fırsatını yakalıyor.
Yarışma içerisinde geçen terimlere açıkçası çok uzak olduğum için bu kısımlara hiç girmeyeceğim. Mesela saçı 45 derece ile kesmek, saçı 7.0 ile boyamak… Ben yarışmanın diğer boyutlarından bahsetmek istiyorum. Bir kere en başta hiç kimseyi küçümsemek istemem ama yarışmada Beylikdüzü’ndeki kuaför ile Etiler’deki kuaförün aynı grup içerisinde yer alması enteresan bir olay… Kuaförlerden biri gidip Londra’da bu işin eğitimini almış oluyor diğer yarışmacıysa bu işi çıraklık aracılığıyla öğrenmiş; bu iki insanın zevkleri ve saç kesim tarzları doğal olarak birbirinden çok farklı oluyor. Diğer tarafta yarışmacıların birbirlerini eleştirirken kullandıkları dil ve takındıkları tavırlar ise ayrı bir boyut… Zevkler ve renkler tartışılmaz kabul ama yarışmacılar sanki birbirlerini eleştirmek için hiçbir şeyi beğenmiyorlar. Zaten yarışmacının performansını değerlendirirken kullandıkları düşük puanlar bunu göstergesi… Şu ana kadar birbirlerine ikiden yüksek puan verdiklerini görmedim. Yarışmacılar birbirlerine amatörlükten körlüğe kadar değişik ithamlarda bulunuyorlar. Son olarak garip gelen şeylerden bir tanesiyse bayan kuaförlerin yadırganması oldu. Her ne kadar bayan kuaför ülkemizde çok yaygın olmasa da yurt dışında bayan kuaförlerin sayısı erkek kuaförlere nazaran çoğunlukta… Kısacası “Yemekteyiz” izlemeyi özlediyseniz bu yarışma ilginizi çekebilir.
Vildan
Çok kötü bir program berbat derece kişilerin üzülme sonucu ortaya çıkıyor bence defalarca kız ağladı yazık ya