Romanya’nın gelmiş geçmiş en önemli sporcularından biri olma yolunda önde gelen isimlerden biri olarak nitelendirilen Simona Halep, 27 Eylül 1991’de Karadeniz kıyısında bulunan ve önemli bir Türk-Tatar azınlığının varlığını devam ettirdiği Köstence şehrinde doğdu. Babasının bir dönem amatör futbolcu olması ve abisinin tenise yönelmesi, onun spora ve tenise olan ilgisini artırdı. 4 yaşında başladığı tenise olan ilgisinin ve yeteneğinin etkisiyle, ailesinin de desteğiyle 16 yaşında ülkesinin en önemli spor akademilerinin yer aldığı Bükreş şehrinde yaşamaya karar verdi. Daha iyi bir şehirde daha iyi imkanlarla tenise devam etme kararı; onun profesyonel tenis kariyeri açısından büyük bir dönüm noktası oldu. 2006 da ITF seviyesinde ilk tekler maçına çıktıktan sonraki 2 sene boyunca tekler ve çiftlerde şampiyonluklar kazandı. 2008 de junior kategorisinde Fransa Açık finalinde vatandaşını mağlup ederek ilk önemli şampiyonluğunu elde etmiş oldu. 2009’da Fransa Açık ana tablo elemelerine katılarak ilk kez WTA seviyesinde önemli bir turnuvada yer aldı. 2010’ da Avustralya Açık ve Amerika Açık’a da katılarak “Grandslam” tecrübesini artırdıktan sonra 2011 ve 2012 yıllarında kazandığı turnuvalar ve istikrarlı oyunuyla sıralamadaki yükselişini sürdürdü. 2011’de Serena Williams’a karşı oynadığı oyunla tenisseverlerin beğenisini toplamasıyla birlikte, Williams’ın da Halep’in geleceğin yıldızlarından biri olabilecek potansiyele sahip olduğunu belirtmesi, onun gelecek dönemde yakalayacağı başarılı sonuçların sinyalini veriyordu. 2013’te WTA seviyesinde aynı yıl içinde dört zeminde de elde ettiği şampiyonluklarla ülkesine bir ilki yaşatmış oldu. Amerika Açık’ta 4. tura yükselerek en büyük Grandslam başarısını elde etti. Etkili oyunu ve kazandığı başarılarla sıralamada 11. liğe yükselen Halep, WTA ve ESPN tarafından yılın en çok gelişim gösteren bayan tenisçisi ödülüne layık görüldü.
Kariyerinin zirvesine çıktığı 2014 yılında, Avustralya Açık’ta çeyrek finale ulaştıktan sonra Fransa Açık’ta da sürdürdüğü etkili ve istikrarlı oyunla ilk kez Grandslam finaline çıkmayı başarmış oldu. Wimbledon’da yarı final, Amerika Açık’ta 3. tur görerek yakaladığı başarıyı sürdürdü. Singapur’da ilk kez gerçekleştirilen sezon sonu turnuvasında, grup maçlarında Serena Williams’a karşı oynadığı maçta sadece 2 oyun vererek (setler 6-0 ve 6-2) kariyerinin en önemli galibiyetini elde etti ve turnuvanın en formda ve önemli şampiyonluk adaylarından biri olduğunu göstermiş oldu. Williams’a karşı aldığı bu maç, dünya 1 numarası için kariyeri boyunca yaşadığı en kötü mağlubiyetlerden biri oldu. Sonraki maçlarını da zorlanmadan geçerek finalde tekrar Serena Williams ile eşleşen Halep, rakibinin etkili ve güçlü oyununa önceki maçtaki kadar iyi şekilde karşılık veremeyince korttan mağlup ayrıldı. Geçen sezon sıralamada 2 numaraya yükselme başarısı gösteren Halep, oyun anlamında bu sezon eskisi kadar olmasa da istikrarlı performansıyla Avustralya Açık’ta çeyrek final görmeyi başardı ve Dubai Açık’ ta ilk kez şampiyonluğa ulaştı. Şu an turun 3 numarası olan Halep, üst sıraları yakından takip etmekte ve bu sene sıralamada zirveyi elde etmeye en yakın adaylardan birisi olarak görülmekte.
Oyun stiline gelince, Halep fiziksel özellikleriyle diğer rakiplerine göre biraz daha geride olsa da dezavantajını hızı, çabukluğu ve patlayıcı gücüyle saklamasın biliyor. Agresif geri oyunuyla bayan tenisinin efsanelerinden biri olan Justine Henin’e benzetilmesi sürpriz değil. Keza Henin de Halep’in atağa odaklı ve agresif oyun kurgusunun kendi oyun stilini hatırlattığını belirtiyor. Öte yandan sürati ve dengesi, güçlü, derin ve okunması zor forehandleri ile defansif anlamda da rakiplerini hata yapmaya zorlayarak, ekstra vuruşlarla sürpriz puanlara imza atabiliyor. Bu anlamda maçın bazı puanlarında kadın tenisinin “Rafael Nadal” ı olarak nitelendirildiğini de söyleyebiliriz. Oyun içinde ritmini yakaladığında, servisten backhande, voleden drop shota her türlü vuruşu yapabilecek yeterliliği kurgusuyla harmanlayarak, oyunu kontrol altına alabiliyor ve izleyicilere görsel anlamda mükemmel puanlar izletebiliyor. Soğukkanlılığı, bir an bile olsa kaybetmediği ciddiyeti, çabuk düşünmesi, inatçılığı ve oyun zekası onu en iyi olma yolunda önemli oyunculardan biri yapıyor. Maç içinde istikrar ve motivasyon anlamında ara ara düşüşler yaşaması ve beraberinde getirdiği basit hatalar, birçok genç oyuncuda olduğu gibi onun için de en önemli problem. Fakat Halep, bu durumu aşmak için daha çok çalışması ve kendisini mental yönden geliştirmesi gerektiğinin farkında ve bunun için elinden gelenin en iyisini yapmaya çalıştığını belirtiyor.
Özel hayatına değinirsek; kortta olduğu gibi özel hayatında da kuralcı, disiplinli ve ciddi bir karaktere sahip. Yine de bu özellikleri onun hayran kitlesinin artmasında olumsuz bir etki yaratmıyor. Halep sinema ve müziğin yanı sıra hentbol oynamaktan keyif alıyor. En sevdiği şehir Paris ve en sevdiği turnuva Fransa Açık. Favori sporcuları Roger Federer ve çocuk yaşlarında oyun stili benzetilen Justine Henin. Kendisini rahat hissettiği ve performansını en iyi şekilde gösterdiğini düşündüğü sert kortu tercih ediyor ve favori vuruşu servis. Seyircinin maçta aktif olmasının ve büyük kalabalıkların olduğu maçların kendisini daha çok motive ettiğini söylüyor. İçinde bulunduğumuz sezonu ele aldığımızda konsantrasyon ve oyun içinde istikrar anlamında biraz zorlanıyor olsa da önünde uzun yıllar olduğu düşünülünce, tecrübe kazanarak ve eksikliklerini tamamlayarak Rumen tenisine ve belki de tarihe adını yazdıracağını, önümüzdeki dönemlerde Simona Halep’in adını sıkça duyuracağını söylemek çok da zor değil. Tenisseverlere ise maçlarını takip ederek oynadığı oyunun keyfini çıkarmak kalıyor.