Azımsanamayacak kadar çoğumuz için ‘kusursuz güzellik’ kavramının günümüzde nefes alıp vermekte olan somutlaşmış halidir Angelina Jolie. Güzelliğine ek olarak sık sık dünya basınında Jolie’yi; örneğin Afrikalı çocuklar için yardım toplarken ya da büyük bir depremin yaşandığı bölgede halkla konuşurken görebiliriz. Ayrıca Birleşmiş Milletler Yüksek Komiserliği’nin İyi Niyet Elçisi olan insan hakları savunucusu oyuncunun, bu konulardaki samimiyeti her ne kadar bazı gruplar tarafından tartışılsa da, yaptıklarıyla toplumun ve medyanın dikkatini dünya sorunlarına çektiği inkar edilemez. Bunların yanısıra, oldukça yetenekli, tecrübeli ve başarılı bir oyuncudur Angelina Jolie. Bu iki unsur; duyarlılığı ve başarısı bence onu daha da çekici ve hayranlık uyandırıcı yapıyor.
Oyuncu olarak geride bıraktığı onca filmin ardından, 2011 yılında artık yönetmen koltuğuna oturan Jolie, senaryosunu da kendi yazdığı filminde farklı etnik kökenden gelen Bosnalı bir kadın ve onu esir alan bir asker arasındaki aşk hikayesi içinde aslında savaşı ele alıyor. Angelina’nın ilk yönetmenlik tecrübesi olan In the Land of Blood and Honey isimli filmin başrol oyuncusu Bosna-Hersekli aktris Zana Maryonaviç: “Jolie, dünya çapında yaptığı yardımlarla ve Bosna-Hersek savaşında yaşananlara gösterdiği duyarlılıkla iyi bir insan olduğunu kanıtlıyor, onunla çalışmak gurur verici” diye anlatmakta. Bu sözler Jolie’nin yazının başında bahsettiğim yönünü inandırıcı kılıyor diye düşünüyorum. Son projesi de söylediğim gibi güzelliğini geri plana atarak, duyarlılığını ve sinema alanındaki tecrübesini sergileyecek gibi gözüküyor; çünkü filmin birkaç Oscar ödülüne aday olacağı dedikoduları daha gösterime girer girmez medyada dolaşmaya başladı. In the Land of Blood and Honey, izleyenlerden de pek çok övgü topladı. 23 Aralık’ta Amerika’da vizyona giren filmin Türkiye’de ne zaman vizyona gireceği bilinmiyor, fakat fragmanını video paylaşım sitelerinde bulabilirsiniz.