Değerli Gazete Bilkent Okuyucuları;
Aydın Menderes’in aramızdan ayrılışı sonucu, rahmetliyi anmak ve bir anı olarak hafızalarımızda kalmasını sağlamak üzere, geçenlerde yayınladığımız 2010 tarihli röportajımızın ikinci kısmını sizlerle buluşturuyoruz. Kendisine tekrar Allah’tan rahmet ve ailesine başsağlığı dileklerimizi iletiyoruz.
-Peki bahsettiğiniz bu etkenlerle beraber 1946 senesini nasıl tasvir edebiliriz?
1946’da Türkiye adeta patlama noktasına gelmiş bir düdüklü tencere gibidir dersek tam tasvirini yapmış oluruz herhalde.
1946 seçimleri dönemine gelindiğinde halk artık tepkisini ortaya koymak istiyordu. Millet “Artık gitsinler” demek istiyordu. Toplum tepkisini göstermeye hazırdır ama bu duruma karşı çıkacak olan statüko da işi gevşetmemiştir. Toplumda tümüyle ideoloji dışı olarak o günkü hükümetlerden bıkmışlık vardı, entelektüel camiada da. Ama o gün için kötü muameleye maruz kalmayı, itelenip kakalanmayı da göze almıştı halk. Bunu bilerek millet bir direniş göstermiştir. Kaldı ki “Bu toplum en baştan eğitilmeli” türünde sözler ve davranışlar bir toplum için kolay hazmedilemezdi. O insanı insan yerine koymayan, elini tutmayan, toplumla muhatap olmayan kişiler bu toplumun geriliğinin asıl müsebbibleridir.
Yanlış giden bir şeyler vardı , halkın sesine kulak veren herkesçe bu aşikardı. İşte halkın içinde bulunduğu bu zor durumu gören ve halkın sesini duyan milletvekillerinin kurduğu partiydi Demokrat Parti.. Ve bu seslere ilk kulak verenler 46 Demokratlarıydı.
Demokrat Parti’nin dört kurucusuna bakıldığında( Adnan Menderes, Celal Bayar, Refik Koraltan, Fuat Köprülü) dördü de birbirinden ayrı fikirlere sahip kişilerdir. Fakat Adnan Menderes içlerinde en farklı görünendir ve Serbest Fırka kökenlidir. O zamanlar kendisi Serbest Fırka Aydın İl Başkanı’dır. İlk siyasete atılması bu şekilde gerçekleşmiştir.
1946 da erken seçim gündeme getirilmiştir. DP teşkilatlanamamıştır çünkü teşkilatlanması çok engellenmiştir. Gerek halk üzerinde gerekse DP üzerinde idarenin baskısı vardır. CHP teşkilatları da idare ile beraberdir. Zaten o zaman Türkiye’de milli gelirin düşüklüğü düşünüldüğünde, CHP zengin elit kesimden oluşan, emir-komuta zihniyeti içinde çalışan bir zihniyetten mürekkep idi. O bir avuç zenginin etkisi katiyyen azımsanamaz.
1946’ya girerken harp bitmişti. Demokrat Parti’nin ”Demokrasi gelecek”, “Hakimiyet kayıtsız şartsız milletindir.”, “Yeter Söz Milletindir!” gibi ifadeleri, seçime yaklaşırken halkta gerçek demokrasi beklentisini arttırmıştı.Neticede DP 1946 da meclise girmiştir. (Fakat seçim hileleri nedeniyle az bir sandalye sayısıyla meclise girebilmişlerdi.) Sözün kısası 1946 bir halk devrimidir.
– Yani CHP sesli azınlığın-elitlerin- desteğini alırken Demokrat Parti de sessiz çoğunluğun-halkın- desteğini alıyordu diyebilir miyiz?
Tabii, öyle de denebilir. DP iktidarının orta/küçük esnaf-çiftçi karması bir tabanı olmuştu. Partinin kaderini o insanlar belirlemişti zaten. Aslına bakarsanız Adnan Menderes’in halkın gönlünde yer etmesinin temel sebeplerinden belki de en önemlisi, çiftçi bir ailenin evladı olması, yani halkın içinden gelmesiydi.
– Merhum başbakanımızın ikidar dönemindeki öncelikleri nelerdi ?
Menderes köylüye çok destek vermiştir, en büyük hedeflerinden biri de Anadolu topraklarını yeniden gebe bırakmak idi. Bu ideal için çok çalıştı. Mesela 1950-60 arasında tarımda % 120lerde bir artış varken, 1960-70 arasında % 17 lik artış olabilmiştir. Bu nazardan bakıldığında, Adnan Menderes’in iktidara gelmesiyle Türkiye’ye kendinden evvelki 30 seneye göre kat be kat girişimlerde bulunuldu.
– 1947de DP nin “Sine-i millete döneriz” sözü ne manaya geliyor sizce?
O dönemde baskıların ardı arkası kesilmiyor. En sonunda DP çıkar ve bu cümleyi söyler. Ne demektir bu? : “Ey İsmet Paşa! Ey mütegallibe! Biz demokrasi oyunu oynamak için gelmedik. Milleti oyalamak bizim işimiz değildir. Biz aradan çekiliriz. Gücünüz, kuvvetiniz varsa gelin bu milletle siz birleşin.
Eğer CHP karşı çıkmaya devam etseydi , Türkiye’de çok ciddi toplumsal olaylar başgösterebilirdi.
– Peki 46 demokratlarını nasıl tanımlarsınız?
46 demokratı olmak babayiğit işidir. Bu hareket herkesi kucaklamıştır. Toplumun birebir yansıması diyebileceğimiz bir parti profili ortaya konmuştur.
-Adnan Menderes’in halkın gönlünde yer etmesini sağlayan etkenler neler olmuştur?
Adnan Menderes mitinglerinde kalabalıkların içine tek başına girmiştir. Kendini her zaman onlardan biri olarak görmüştür.
Kendini katiyyen omuzlara aldırtmamıştır. Bu hususu kendisine sorduğumda “biz bu yola milletin sırtına binmeye çıkmadık ki” demiştir.
Kısacası, ifadeler, kullanılan sözler, halkın temel ihtiyaçlarını gidermek için yaptığı girişimler, toplumla Adnan Menderes arasında gönülden gönüle bir yol oluşturmuştur.
Mesela 1957 seçimlerinde İstanbul’da Bayar ve İnönü Taksim’de miting yaptılar seçimden bir hafta önce. Seçime 3 gün kala da rahmetli babam Fatih Camii’nin orada miting yaptı. Konuşmasında CHP yi kastederek “Bunlar, bu kubbeli meydanları nereden tanır?” demişti. Nasıl bir alkış, nasıl bir alkış. O zarfın içindeki o muhteva , nasıl milletin bir anda tepki vereceği kadar vicdanına yerleşmiş? Artık Menderes mi konuşuyor, millet mi belli olmuyordu, o kadar yek-dillerdi.1946 dönemi halk ile mütegallibenin ilk mücadelesiydi.
– Bize değerli vaktinizi ayırdığınız için teşekkür ederiz Aydın Bey. 1946 dönemine dair aklımıza takılmış olan soru işaretlerini cevaplamış olduk sayenizde .
Ben teşekkür ederim..Hukuk öğrencisi olsanız da tarihe olan ilginiz devam eder umarım. Türkiye’nin tarihini bilen gençlere ihtiyacı var çünkü.
Evden ayrılırken sayın Adnan Menderes’in fotoğrafına bakıyorum son kez. Kendisine yaşanılanları bir kez daha hatırlatmıştım sanki. Hüzün vardı gözlerinde bir parça… Halk kokan bir hüzün…
Not: Merhum Aydın Menderes’in rahatsızlığı ellerine de sirayet ettiğinden ötürü, fotoğrafları bu şekilde yayınlamamız gerektiğine kanaat getirdik.