Futbolun merkezi Avrupa’da bu sezon neredeyse her büyük ligde çekişmeli bir şekilde devam ediyor. Şu ana kadar herhangi bir ligde kopan giden bir takımın olmaması liglerin seyir zevkini de artırıyor doğal olarak. PSG’nin geçen seneye göre düşmesi, Nice’in Lucien Favre ile yakaladığı müthiş çıkış ve Monaco’nun bu sene oynadığı güzel futbol, 3 ayda biten Fransa ligini bile uzatacak gibi gözüküyor. Premier Ligde Chelsea son haftalarda müthiş bir ivme yakaladı Conte liderliğinde ve ligin zirvesine yerleşti. Geçen hafta Manchester City deplasmanında aldıkları 3-1 lik galibiyetle de taraftarlarını şampiyonluğa inandırmayı başardılar. City, Arsenal, Chelsea ve Liverpool arasındaki yarışın mümkünse sezon sonuna kadar sürmesi her futbolseverin dileği şu anda. Bundesliga’da da RB Leipzig geçen sezon Leicester’ın açtığı yoldan ilerliyor. Lige yeni yükselmesine rağmen namağlup zirvede yer alan Leipzig ekibi, şimdilik Bayern’in önünde yer alıyor. Onların dışında Bundesliga bu sezon çok ilginç bir hal aldı. Hertha Berlin, Hoffenheim, Frankfurt ve Köln’ün de sürpriz çıkışları lige büyük renk kattı. La Liga’da yarış yine Barcelona, Real Madrid ve Atletico Madrid üçlüsüne kalacak gibi gözüküyor. Sevilla zirveye yakın gözükse de bunu sene sonuna kadar sürdürmesi zor. Zidane’dan sonra geçen sezon Şampiyonlar Ligi’ni kazanan Real Madrid ligde henüz yenilgi yüzü görmedi. İlginç bi şekilde iki kere Şampiyonlar Ligi’ni alıp La Liga’yı alamayan Madrid’de taraftarlar da özlemle bekledikleri lig şampiyonluğu kutlamalarını bir sene daha ertelemek istemiyorlar.
Büyük liglerde son durumlar böyle iken bu sezon dikkat çeken bir durum yaşanıyor. Bu bahsettiğim büyük liglerin liderlerine ve çıkış yakalayan diğer takımlarına baktığımız zaman Avrupa’da futbol anlayışının evrilmeye başladığını görebiliyoruz. Geçen sezon Leicester gibi rakiplerine göre kalitesi düşük bir takımın Premier Lig’de masalsı bir şampiyonluk elde etmesi, Atletico Madrid’in benzer bir oyun anlayışıyla 2 sezon önce Barcelona Real Madrid hükümdarlığını yıkması, Klopp’un Dortmund’unun yine Bayern’den aldığı şampiyonluklar bu değişimin başlangıç sinyallerini veriyordu. Aslında her şey Mourinho’nun Porto’ya şampiyonlar ligini aldırmasıyla başlamıştı ama o oyun tarzının daha efektif versiyonu artık Avrupa futbolunu sallamaya başladı. Yıllardır oynanan bir taktik olsa da artık düşük bütçeli takımların etkili kullanmaya başlaması Avrupa futbolunda devrim yaratabilir.
Hücumda ara paslarla ve hızlıca kaleye gitmek üzerine kurulan bu taktiğin önemli noktalarından biri takım mesafesi. Forvet ile defans arasındaki mesafeyi kısa tutan takımlar kaybedilen toplarda topa hemen baskı yaparak kazanıp tekrardan hızlıca sonuca gitmeye çalışıyolar. Orta saha merkezindeki ciğersiz oyuncular(bknz. Kante), kanatlarda yetenekli ve yaratıcı oyuncular, iyi bir pasör ve hızlı bir forvet bu taktiğin temel taşlarını oluşturuyolar. Savunmada da sağlam ve tecrübeli stoperler bulunarak kadro istikrarıyla birleşince başarı kaçınılmaz oluyor. Geçen sezon Leicester, bu sene de Leipzig hızlı forvetlerle bu işi iyi götürüyorlar. Leipzig’in genç forveti Timo Werner’in tarzı Jamie Vardy’ye benzetiliyor. Araya yaptığı etkili koşularla dikkat çeken genç yetenek Alman milli takımına da göz kırpıyor. Kanatlarda kullandığı Emil Forsberg ve Marcel Sabitzer’in de büyük çıkışıyla RB Leipzig, Leicester’ın en büyük varisi konumunda. Takımın en büyük kozu ise Kante’ye benzer bir kariyere sahip olması muhtemel olan Naby Keita. RB Leipzig saha içindeki güzel futbola rağmen saha dışında Red Bull sponsorluğu sebebiyle çok tepki çekse ve Alman futbolseverler tarafından antipatik bulunsa da tüm dünyanın dikkatini üzerlerine çekmeyi başardı. Her ne kadar Red Bull’un sponsorluğunda bulunsa da Bayern’in kadro değerinin sadece 8de 1ine sahipler ve yıllarca övülen Dortmund’un da 5te 1i kadar piyasa değerine sahipler.
Düşük bütçeyle bunu başaranlar daha büyük övgüyü alsa da bu oyunu göze en hoş gelecek biçimde sahaya döken isimlerin başında Jurgen Klopp geliyor. Her maç keyif veren futbol oynatmaya çalışan Alman hoca Liverpool ile de bu sezonun en kaliteli hücum futbolunu oynatıyor. Yetenekli enerjik gençleri Sadio Mane, Philippe Coutinho, Roberto Firmino’yu etkili bir biçimde kullanan Klopp sol bekte de joker Milner ile sürpriz yaptı ve belki onun da beklemediği kadar verim aldı şimdiye kadar. Gösteriş futbolunun devrinin kapandığı bu günlerde keyif almak için bu heyecan veren takımları izlemekte fayda var. Oyuncularına yaklaşımıyla fark yaratan Klopp, yetenekli futbolcularına aşıladığı güvenle Liverpool’a beklenen şampiyonluğu getirmeye çalışacak ama önünde bu sefer büyük bir Conte engeli var. İtalya’ya Euro 2016’da oynattığı futbolla büyük alkış alan Conte, kendisini hiç yanıltmayan 3lü savunma sistteminden vazgeçince ilk haftalar bocalar gibi oldu ancak özüne döndükten sonra 8 maçlık galibiyet serisi elde etti ve Mourinho’nun rekorunu kırmaya da çok yaklaştı. İtalya’daki gibi kapılan toplarla birkaç pasta takımı kaleye götüren Conte’nin elinde pahalı ve kaliteli de bir kadro da olunca şampiyon olamaması için hiçbir sebep yok gibi duruyor.
Futbol kalitesinin yerlerde süründüğü ülkemizde Başakşehir bu futbolu oynamaya çalışıyor. Yine Cengiz ve Visca gibi yetenekli kanat oyuncuları, Emre gibi yeteneki ve tecrübeli bir ortasaha ile bu sezon yıllardır üzerine koyarak gittikleri grafiklerinin tepe noktasına ulaştılar. 13. hafta itibariyle zirvede bulunan ve şampiyonluk adayları arasında ciddi ciddi sayılan Başakşehir bunu başarabilecek mi merak konusu. Mehmet Batdal yerine alınacak çabuk ve son vuruşları iyi bir forvet şanslarını daha da arttırabilir. Geçtiğimiz sezon Aykut Kocaman önderliğinde Konyaspor, defans ve kontra atak taktikleriyle tarihlerinin en büyük başarısına ulaşmıştı ancak bu sezon kadronun da zayıflamasıyla o Avrupa’da devamı gelmedi. Sezona kötü bir giriş yapan Fenerbahçe hocası Advocaat’ında bu taktiğe kısmen geçtiğini görüyoruz. Kapılan toplarla Lens’in yönlendirdiği hızlı hücümlarla ve duran toplarla çıkışa geçen Fenerbahçe evinde oynadığı iki derbide de bu taktiğin daha defansif versiyonunu sahaya yansıttı. Rakiplerine hiç pozisyon vermezken özellikle Galatasaray maçında hücumlarda etkili oldular. Lens’in sağlıklı bir şekilde dönmesi, takımın bu taktiğe iyice uyum sağlaması ve devre arası alınacak yaratıcı bir on numara transferi sayesinde Fenerbahçe bu sezonun en önemli şampiyonluk adayı konumuna gelebilir.
Başarı için önemli bir bütçeye gerek olmadığını kanıtlayan Leicester ve arkadaşları, futbolda oyuncuya para saçmaktan çok kaliteli bir hoca bulmanın gerekliliğini de gözler önüne serdi. Geçen sezon Leicester 134 milyon euroluk kadrosuyla 436lık Arsenal’i ve 528’lik Manchester City’i azımsanmayacak puan farkıyla geride bırakmıştı. Bu sezon 72 milyon euroluk Leipzig yarışı 582’lik Bayern’in ve 320’lik Dortmund’un önünde götürüyor şimdilik. Fransa’da da farklı bir durum yok. 67 milyon euroluk Nice 423 milyonluk PSG’nin 4 puan önünde bulunuyor. Sezon başında adı Galatasaray’la ile de anılan ve taraftarların da takımın başında görmeyi çok istediği Favre lige damgasını vurmuş durumda ilk 3 ay itibariyle. Topla çok oyun yerine doğru ve hızlı oyunu benimseyen Favre de Avrupa futbolunun bug’unu bulanlardan. İsmini duyurduğu Borussia Mönchengladbach’da benzer tarzda bir oyun oynatan İsviçreli hoca takımı Şampiyonlar Ligi’ne taşımayı başarmış ancak sezona çok kötü girince yollar ayrılmıştı. Şimdi daha tecrübeli olan Favre, PSG hegemonyasını çok daha düşük bütçeli Nice ile yıkabilirse büyük iş başarmış olacak.