Türkiye-İsrail ilişkilerini Türk Musevi Cemaati desteği ile kurulan ve yıllardır ilişkilerde dengeli, duyarlı bir politika işleyen Şalom Gazetesi üzerinden incelemek için İstanbula gittiğimde ikili ilişkilere dair birçok röportajda ya da siyasi ziyarette adına rastladığım, Şalom Gazetesi’nin genel yayın yönetmeni Sn. İvo Molinas ile görüşme fırsatım oldu. Kendisine keyifli sohbeti ve güleryüzü için tekrar teşekkür ediyorum.

GazeteBilkent: Şalom çok köklü ve özel bir gazete, Şalom’un anlamını ve misyonunu anlatabilir misiniz?

İvo Molinas: Şalom 1947’de kuruldu. Kurucusu Avram Leyon, neredeyse bütün parasının dökerek çok büyük, tarihi bir misyon yerine getirmiş. Gazete başlarda, Türk Yahudilerinin temsilen daha çok Ladino dediğimiz İspanya’dan gelen Yahudilerin Türkiye’ye yerleşmelerinden sonra kullandıkları %95’i İspanyolca’dan oluşan bir dille çıktı. Fakat 1940’larda tek parti döneminde yoğunlaşan milliyetçiliğin ve ulusalcılığın etkisi “Vatandaş Türkçe Konuş” kampanyasıyla birlikte Türkiye’deki bütün azınlıkların Türkçe konuşmaları bir anlamda zorunlu hale getirilmiş. Bu bağlamda devletin politikalarına en uygun davranan da Yahudiler olmuş. Bugün 20 sayfa civarı çıkıyor sadece bir sayfası Ladino o da sırf dili yaşatmak adına, temsili bir şey. Bu arada bir ek parantez açayım genelde Musevi, Yahudi’ye göre daha kibar bir kullanım olarak görülür ama bizim için öyle bir durum yok. Bu kampanyadan sonra Türk Musevileri de mümkün olduğu kadar Türkçe konuşmaya başlamışlar. Bu nedenle de Ladino kullanımı kuşaktan kuşağa oldukça azalmış ve elbette gazete de bundan etkilenmiş. Ardından 1985 gibi Avram Leyon yaşlılığı sebebiyle gazeteyi Musevi Cemaati’ne,Türkiye Hahambaşılığı’na devretmiş. Musevi Cemaati de bu konuda çalışabilecek gençleri bulup gazete yönetimini onlara devretmiş. Cemaat her zaman gazetenin arkasında ama hiçbir zaman karışmamış gazeteye yani elbette etkinlik duyuruları gibi konularda öneriler yapılıyor sadece. Kimsenin zorunlu yönlendirmesine maruz kalmıyoruz bu nedenle Cumhuriyet’ten sonra 70 yıldır ayakta kalan ikinci gazeteyiz. Türk Musevileri’nin de tek gazetesiyiz uzun zamandır. En son 60’larda 70’lerde bir iki gazete dergi çıkarılmaya çalışılmış ama uzun ömürlü olmamış. Şalom’un ayakta kalmasının yegane sebebi bu işe gönül vermiş insanların -100 yazarımız var- hayatlarından fedakarlık ederek, gönüllü çalışıp tek kuruş kazanmadan devam etmesidir. Zaten son 8 yıldır hem yazar hem de okur kitlesini belirli gruba yönelik olmaktan çıkarıp daha geniş bir kitleye ulaştırmaya çalışıyoruz. Kaldı ki Türk-Müslüman yazarlarımız da var, hepimiz Türk’üz. Buna ek olarak Şalom’un antisemitizmi önleme gibi bir misyonu da var. Antisemitizm’in kaynağı Musevileri tanımamak, Şalom da bunu Yahudileri tanıtarak aşmaya çalışıyor.

GazeteBilkent:Türkiye İsrail arasındaki ilişkinin en önemli dinamiği sizce nedir?

İvo Molinas:Ekonomi faktörü burada çok önemli. Bugün Türkiye ve İsrail arasında 5-6 milyar dolarlık bir dış ticaret hacmi var. Bu her yıl bir şekilde artıyor. İsrail küçük bir devlet ama teknolojisi güçlü, Türkiye’nin de daha başka güçlü alanları var. Dolayısıyla birbirlerinden faydalanıyorlar. Örneğin bir gaz meselesi var. İsrail’in kendi sularında bulduğu gazın Avrupa’ya taşınmasında Türkiye’nin oynayacağı rolün önemi ortaya çıktı. Bu da yine ekonomi ile alakalı bir şey. Son 10 yılda talihsiz zamanlar geçirdik Gazze Savaşları, One Minute çıkışı, Mavi Marmara meselesi gibi. Bütün bu olaylar bizim için çok kötüydü. Sokaktan geçen bir Türk Yahudisine “Kaybetmekten en çok korktuğunuz, sizin için en önemli 3 şey nedir?” diye sorsanız; sağlığını, parasını ve son olarak da Türkiye İsrail arasındadi iyi ilişkileri kaybetmek istemediğini söyler. Bu ilişkiler bu kadar önemlidir çünkü biri yaşadığı, doğduğu ülke diğeri de gönül bağı olan ülke. Dolayısıyla bir Türk Yahudisi için Türkiye İsrail ilişkileri çok önemlidir.

Özellikle Mavi Marmara’dan sonra çok zor zamanlar geçirdik, tarihimizde görmediğimiz şeyler oldu. Çok ama çok tedirgin olduk. Bilirsiniz, Türkiye’de İsrail ile Türk Yahudileri arasındaki çizgi çok ince görülür ve İsrail ile bir sorun olduğunda maalesef hemen Türk Yahudilerine dönülür. Zor günlerin ardından ilişkiler şu an mucizevi şekilde çok iyi. Türkiye bugün dış politikada neredeyse tüm ülkelerle kavgalı durumda. Avrupa’dan Amerika’ya, Rusya’dan Bulgaristan’a, Yunanistan, Suriye,Irak, İran… Bu şartlar altında son 10 yıldır kötü giden İsrail ilişkileri mucizevi şekilde olumlu gidiyor.

 

GazeteBilkent: Peki sizce bu iyi gidiş 90’lı yıllarda yakaladığımız ve Altın Çağ olarak nitelendirdiğimiz üst düzey barış sürecinin yeniden doğuşu olabilir mi?

İvo Molinas:Aslında bu tamamen politikacılara bağlı. İki ülke arasında şöyle bir fark var. İsrail’in en sağcısı bile her şeye rağmen Türkiye ile ilişkilerin her zaman iyi olmasını ister. Dikkat ederseniz Türkiye-İsrail sıkıntıları esnasında buradaki yöneticiler İsrail’i sürekli olarak sert bir şekilde eleştirirken onlar daha fazla tahrik havası yaratmamak adına mümkün olduğu kadar bu eleştirilerden kaçınmaya çalıştılar. Çünkü İsrail kuruluşundan beri Türkiye’yi, Müslüman çoğunluğun yaşadığı tek laik ve demokratik ülke olarak görüyor. Dolayısıyla İsrail her şeye rağmen her zaman Türkiye ile arkadaş olmak istemiştir. İsrail Tansu Çiller ile anlaşma yapılırken ya da Türkiye Gazze’de Arafat’la görüştüğünde ben de oradaydım. İlişkilerin altın çağıydı. Her türlü ekonomik ilişki gelişiyordu ancak en yoğun ilişki askeri alandaydı; inanılmaz bir teçhizat alışverişi vardı. Tank onarımları, f14 uçakları devredeydi. İsrailliler Konya Ovası’nda gelip uçaklarını denerlerdi. Bütün bunlar şimdi sıfırlandı. Artık ekonomik ayağın gelişmesi yavaş yavaş siyasi ayağı da geliştirecektir ve ilişkiler olgunlaşacaktır. Altın Çağ’a döner miyiz bilemiyorum ama o döneme dönüp dönmemek Türkiye’deki yöneticilerin İsrail’e ve Musevilere bakış açılarıyla da alakalı. Önümüzdeki yıllarda İsrail’le herhangi bir savaş olmazsa bu Barış Çağ’ına geri dönme olasılığı yükselebilir. Savaşın olmaması Altın Çağı ilerletir, geliştirir.

GazeteBilkent: Diplomatik ilişkiler Şalom’a nasıl yansıyor, Şalom’un görünmeyen hassasiyetleri var mı? Nihayetinde Türkiye’de çok zor dönemler yaşandı. Örneğin Mavi Marmara döneminde nasıl hareket ettiniz?

İvo Molinas:Şalom gazetesi olarak olayları hem İsrail gözünden hem de Türkiye gözünden anlattık, tüm bakış açılarını içeren bir yazı yazdık. Bir iki gün sonra Hıncal Uluç, bizim Mavi Marmara olayını anlatışımız üzerine “Türkiye’nin en tarafsız gazetesi Şalom’dur.” dedi. Bize yeniden oksijen vermiş oldu o dönemde. Tarafsız kalmamız kendimize olan güvenimizi de arttırdı.

GazeteBilkent: Mavi Marmara’nın hemen ardından gazete yayınladığında nasıl tepki aldınız?

İvo Molinas:Sosyal medyada inanılmaz şeyler oldu hatta bir numaralı İsrail düşmanı örgüt İHH sinagogların önüne gidileceğini duyurdu, çok tepki aldık. Çok baskı gördük ve Türk Musevi Cemaati köle cemaati gibi görüldü. Tehditlerin ardından Tayyip Erdoğan’ın bizden bahsederek onlar bizim vatandaşlarımız temalı demeçleri olayları biraz olsun durdurdu.

GazeteBilkent: Sizce 90’lı yılların Atın Çağ olarak adlandırılmasında temel etmen neydi? O dönemde neyi doğru yaptık?

İvo Molinas:İkili ilişkilere siyaseti sokmadık. Örneğin; İsrail Arap savaşlarını ikili ilişkilerin odak noktası yapmadık. Geriye kalan turizm, ticaret, ekonomi, askeri etmenler iki tarafa da bir şeyler kazandırdı ve kazan-kazan durumu yaşandı. Ön yargılı yaklaşım ikili ilişkileri bozduğundan dolayı İsrail Arap anlaşmazlığını üzerimize mal etmedik ve ilişkilerin arasına sokmadık çünkü tek formül buydu. İsrail’e gitseniz görürsünüz İsrail’de Türk halkı çok sevilir. Özellikle Türkiye’de tatil yapmayı, Türk halkının misafirperverliğini çok severler. Aynı zamanda Türk halkı ve İsrail halkı dinlerin tamamen farklı olmasına rağmen birbirine benzer çünkü onlar da Orta Doğu’lu, oryantalist kültüre sahipler. Zaten birbirlerine yakın insanlar ama araya başka şeyler koyunca ilişkilerinin dokusu bozuldu.

GazeteBilkent: Dünya’da yükselen aşırı sağ ve popülizm, Musevileri mercek altına almazken Yahudilere yönelik söylem tekrardan neden tekrar başladı? Beyaz Saray sözcüsünün son açıklamaları gibi..

İvo Molinas:Bu Trump takımının yaptığı bir gaftı ama aslında Holokost’u önemsemeyerek bilinçaltında olanı atıyorlar. Soykırım hakkında söylenenler son derece yanlıştı çünkü en ufak bir hatada Yahudi karşıtlığı tekrar ortaya çıkıyor. Fransa’da Marine Le Pen oy almak için “Yahudilerin tek koruyucu partisi biziz.” diyor ki düşünün babası en büyük antisemitti. Baktı ki merkezden oy alamıyor, “Yahudiler Müslümanların yaptığı antisemitizmden çok çekiyor.” diyerek antimüslümanlık yapmak için Yahudileri kullanıyor. Dolayısıyla Fransa’da da bir dönüş var şimdi.

Popülizmin arkasında yatan en büyük ideoloji ırkçılıktır. Ancak ve ancak ırkçı insanlar ya da daha hafif ifadeyle ötekileştiren insanlar buna yönelir. Irkçılığın altında ötekileştirme yatar. Bugün stratejik olarak Yahudi dostu bir hava oluştu ama bu en ufak bir hatada tersine dönebilir. Her an her şey olabilir yani.

GazeteBilkent: Erbakan zamanında yükselen Siyasal İslam, Şalom üzerinde nasıl bir etki oluşturmuştur?

İvo Molinas:Şalom bütün bunları duyarlı ama dengeli bir biçimde yansıtmaya çalıştı. Erbakan’ın antisemitist tutumlarının eşi benzeri yok. Elbette Necip Fazıl Kısakürek ve Hüseyin Nihal Atsız’dan sonra… “Ekmeğe verilen kredi Yahudileri zengin edip Müslümanları öldürür.” gibi bir söylemi vardı. Bizim Agos gibi olmadığımız söylendi. Osmanlıya tek kurşun sıkmayan Yahudilerdir. 6-7 Eylül olaylarından, Trakya olaylarından ise hep etkilenmişlerdir. Şalom’da kavgacı olmayan yapıcı ve duyarlı başlıklar atmışızdır. Bizim için barışçıl politika önemlidir.

GazeteBilkent: TRT’de Abdülhamit’i anlatan bir dizi yayınlanıyor. Dizideki antisemitist söylemlerin amacı nedir sizce?

İvo Molinas:Amaç Abdülhamit’i yüceltmekti. Bu da bir devlet politikası. Amaç Abdülhamit’in kredisini geri vermek, onu yüceltmekti. Bu tarz dizilerde iyiler ve kötüler yaratmak önemlidir. Antisemitizm’den kurtulmanın tek yolu İsrail Devleti kurmaktı. Vaadedilmiş topraklar adı altında Güneydoğu Anadolu bölgesinde İsrail’in bazı topraklara göz diktiği söylenmektedir. Bu tarz antisemit söylemler doğru değildir. Abdülhamit’i yüceltmek için birilerini düşürmek lazımdı ve bu kesim de Yahudiler ile Theodor Herzl olmuştur. Benzer bir olay Kurtlar Vadisi Pusu’da da işlenmiştir. Bu tarz dizilerin amacı reyting uğruna antisemitizmi kullanmaktır. Bu da halkın hoşuna gitmiştir. Amaç ilgi çekmektir.

Bizlere ayırdığı değerli vakti için Sn. İvo Molinas’a teşekkür ediyoruz.

Leave a Reply