Seçim süreçleri demokrasi şöleni vesaire diye adlandırılırken pek öyle olmadığını tecrübelerime dayanarak söyleyebilirim(yaş 20!!!). Tabii bu tecrübeyi edinmek için öyle 40-50 yaşında olmaya da lüzum yok zira ülkede normal aralıkların dışında, erkeni ile zamanında yapılanıyla; yereliyle geneliyle; referandumuyla sürekli seçim oluyor ve her seçimde insanların nasıl kutuplaştığını ve nasıl birbirine nefret kustuğunu görebiliyoruz. Liderlerden tabana yayılan bir nefret söylemiyle insanlar eşiyle dostuyla kavga ediyor. Her sosyal medya kullanıcısının görebileceği gibi insanlar birden karşısındakini vatan haini ilan edebiliyor. Akrabalarıyla komşularıyla aynı fikri paylaşan bir başka kullanıcıyı vatana ihanetle suçluyor, asmakla kesmekle tehdit ediyor. Tabii, bu süreç erken seçime gidince tüm bu süreç hızlandı. Heyecanlar ikiye katlandı. Yolda yürürken yanından geçtiğiniz her insanın üç aşağı beş yukarı aynı konuları konuştuğunu duyabiliyorsunuz.
İşte o konulardan bazılarını irdeleyeceğiz. Seçimler konuşulurken herkes partilerin son seçimlerdeki oyları üzerinden doldur boşalt hesaplarına başlıyor, tabii insan kendi gönlünün meyli nereyeyse oraya biraz da fazla dolduruyor. Öncelikle yeni düzenlemelerin bir getirisi gibi görünen seçim ittifaklarıyla başlayalım. Takip edenlerin bileceği gibi bir AKP ve MHP’nin oluşturduğu Cumhur İttifakı bir de CHP, İP, SP’nin oluşturduğu Millet İttifakı var. Seçim ittifakları sayesinde zikredilen ittifak halindeki partiler için bir baraj sorunu kalmamış gibi görünüyor. Ayrıca AKP listelerinden aday gösterilen BBP adayları ve İP sıralarından aday gösterilen DP genel başkanıyla meclis bir hayli renkli olacak gibi görünüyor. Tabii bu renklilik ne zamana kadar bir güzellik olarak algılanır orası şüpheli. Çünkü yeni hükümet sisteminin vaatlerinin aksine gerçek bir tıkanıklık olabilir. Somutlaştırmak gerekirse, Sayın Erdoğan’ın 2.turda seçildiği bir tabloda meclis çoğunluğunun Cumhur İttifak’ında olmasını bekleyemeyiz. Böyle bir durumdaysa meclis ve cumhurbaşkanı arasında uzlaşma noktaları bulunmalı, başta şikâyet edilen kutuplaştırıcı tavırdan vazgeçilmeli aksi takdirde sistem tıkanacak ve erken seçim çanları çalacak. Tabii her şeye rağmen bugüne kadar “oyum boşa gitmesin” diyerek meclise girmesi en muhtemel partiler arasında tercih yapan seçmenler, bu seçimde, kendilerine yakın hissettikleri partiler bir ittifakta temsil edilebilecekse gönül rahatlığıyla oraya oy atabilecekler. Bu durum çoğunluğu elde etmenin taraflar açısından bu kadar önemli olduğu bir seçimde, siyasetimizin alışılagelmiş büyük partileri için bir tehdit bile olabilir.
Ayrıca bilindiği gibi 6 cumhurbaşkanı adayı var, aday sayısı seçime katılımın artması açısından bir hayli önemliyken senaryoların odağında Recep Tayyip Erdoğan, Muharrem İnce ve Meral Akşener var. Tüm senaryoların ikinci tura kaldığını kabul edeceğimiz senaryolardan birincisinde son tura Erdoğan ve İnce kalmış olsun. Belli kesimlerdeki geleneksel karşıtlıklar düşünüldüğünde ilk turda Erdoğan’ı desteklemese dahi ikinci turda bir solcu/bir CHP adayı ve Erdoğan arasında tercih yapmak zorunda kalırsa bu seçmenler kuvvetle muhtemel Erdoğan’ı seçecektir, içlerinden bir grubun da sandığa gitmemesi ihtimali de var tabii. Fakat ikinci bir senaryo olarak; 2.tur için Akşener ve Erdoğan pusulada olursa sağdan böyle bir kayıp pek muhtemel değil, en azından göz ardı edilebilir derecede olacaktır. Öncelikle hatırlamalıyız ki AKP’ye oy veren herkes klasik islamcı gelenekten gelmiyor bilakis önemli bir kısmı klasik merkez sağ seçmeni yani aslında Akşener gibi bir adayın oy potansiyeli Anadolu sathında daha yüksek. Bu noktada Sayın İnce’yi destekleyenler haklı olarak “HDP oylarını” soruyorlar, bu oyların Akşener’e değil İnce’ye gideceğini iddia ediyorlar ama belki cehaleten belki kasten unuttukları bir şey var, bu oylar tek tip oylar değil, mufazakar, sosyalist ve salt etnikçi oylardan oluşuyorlar. Bu vecheden bakıldığında muhafazakar oyların “kemalist vesayet” geleneğine gitmeyeceğini aksine gayet doğal bir şekilde Sayın Erdoğan’a gideceğini söyleyebiliriz ama bu seçmenin Akşener’e oy vermesi bir hayli mümkün çünkü muhafazkarlığın yanında Akşener’in kısa bir dönem bakanlık yaptığı dönemle ilgili oluşturulmaya çalışılan algı pek tutmamış olabilir, seçimlere kadar bununla ilgili bilgi kirliliği de düzeltilebilir. Daha çok sol değerler üzerinden kendini tanımlayan seçmenin Erdoğan karşısındaki adayın kimliğinden çok Erdoğan karşısında olması sıfatına bakması fazlasıyla mümkün, tabii burada da sandığa gitmeyenler olacaktır. Evvelki iki tavırda etnik güdülerin olduğunu yahut olabileceğini atlamadan etnik kürtçü diyebileceğimiz son kısım HDP seçmeni de “yıllarca kendine zulmetmiş beyaz Türklerin” bir temsilcisine oy vermeyecektir. . Bu noktada CHP’nin değiştiği daha sol bir hal aldığı gibi itirazlar yükselebilir ancak İnce bu değişen çehreden çok kendi muhalefet sürecinde “eskinin CHP’si, vesayet” geleneğinden gelen bir aday gibi konumlanmıştı. Buralardan bakıldığında CHP seçmeninin ama HDP diyerek sıraladıkları bahaneler çok da mühim değil gibi duruyor. Derdiniz iddia ettiğiniz gibi Erdoğan’ın gitmesiyse bu bizim adayla olmalı kafasından çıkmalısınız. Bu seçimde bir şey değişecekse bu “sağ kanat” sayesinde olacaktır. Karşı bloğun seçmeni kaç olursa olsun şunu şuna ekleyip bunu da burdan ekleyip muhalif blok yaratırız bizim koltuklara da halel gelmez gibi bir yaklaşımla en olmayacak senaryolara göre kartları oynayıp seçmeni doldur boşalt yaparak seçim kazanılmayacağı artık anlaşılmış olmalı.
Görseller;
Kapak Fotoğrafı: www.bbc.com/turkce/haberler-turkiye-43808990
Metindeki Fotoğraf: www.yenisafak.com/secim/oy-pusulalari-ortaya-cikti-3355196
(Bağlantıların son kontrol tarihi: 1 Haziran 2018 tarihinde saat 23.00)