Muhalefet Kanadı; Yeni Moda Ekonomi Politikaları

Seçimlere oldukça az bir sürenin kaldığı bu yoğun dönemde cumhurbaşkanlığı statüsü için yarışan bütün parti adaylarının en çok üzerinde durduğu konulardan biri de ülkenin dış ve iç ekonomide yaşadığı düşüşler olsa gerek. Bu politikaların muhalif kanat tarafından iktidardaki AKP’ye getirdiği ağır eleştiriler her ne kadar seçmen oranları üzerinde etkisini gösteriyor gibi görünse de muhalefetin bu konuda bulunduğu vaatlerin kısa bir geçmişini incelemeden yalnızca iktidar tarafını ekonomi politikaları açısından eleştirmek veyahut analiz etmek pek çokları için eksik olacaktır diye düşünüyorum.

Tamda bu yüzden bu ay ki yazımda ana muhalefet konumunu barındıran CHP ve beraberinde ittifak kurulan İyi Parti, Saadet Partisi ve Demokrat Parti’nin 2015 seçimlerinden bu yana beyannameleri üzerinde gerçekleştirdikleri ekonomi politika değişikliklerini inceledim.  Her ne kadar bazı “trend”ler ekonomi politikaları açısından muhalefet kanadından da gerek beyanname de gerek seçim propagandalarında olsun değişiklik gösterse de, muhalefetin seçmenlerine önerdiği ekonomi politikaları üzerindeki değişiklikler bize aynı zamanda partilerin sosyo-kültürel ve siyasi duruşu hakkında önemli bir fikir verecektir.

CHP’nin 2015 ve 2018 arasındaki seçim beyannameleri incelendiğinde göze ilk takılan şey beyannamedeki ekonomi politikalarının belirli bazı ana eksenler altında toplandığıdır.  Ekonomi politikalarını genel bazda uluslar arası arenada TL’nin değer kaybı, özel sektör yatırımları, işsizlik sorunu, eşit gelir dağılımı, ar-ge çalışmaları, innovasyon ve son olarak çevre politikalarıyla ekonominin iyileştirilmesi gibi alt başlıklara ayırarak inceleyebiliriz.

Bunlardan ilki konumunda olabilecek küresel bazda gerçekleşen para değerlerindeki değişimin, küresel ekonominin iktidar partisi tarafından yeterince etkili  yönetilememesinin bir sonucu olduğu muhalefet kanadı tarafından idea edilir. Dış politikada gerçekleşen siyasi hareketlilikler ekonomiyi temelden sarsacak derecede güç dalgaları yaratarak yabancı yatırımcıyı doğrudan etkiler. Çünkü uluslar arası arenada devletler tarafından gösterilen siyasi istikrar aynı zamanda küresel bazda bir ekonomik güvenirliğin ve yalnızca para birimleri düzeyinde incelendiğinde dahi paritelerdeki değer yükselişinin son derece tabii bir sonucudur.

Bu bilgiler ışığında ana muhalefet partisi olarak uzun yıllardır AKP karşısında yerini koruyan fakat önceki seçimlerde oldukça sert bir güç kaybı yaşayan CHP’nin ekonomi politikaları açısından yalnızca 3 yıl içerisinde gösterdiği değişiklikler aşağıdaki gibi gösterilebilir. Bilgiler doğrudan internetten ulaşılabilecek partilerin kendi seçim beyannamelerine dayandırılmıştır.

“Neoliberalizmden farklı olarak piyasanın iyi ve adil bir biçimde düzenlendiği, adil bir gelir dağılımını sağlamak ve büyümenin dışlayıcı olmasını önlemekte kamunun güçlü bir role sahip olduğu bir yaklaşımın ürünüdür.”

Bu ifadeden anlaşılıyor ki, uzun yıllardır AKP iktidarının özelleştirme idealarına karşı çıkan CHP, liberalist bir akımın Türkiye’de ki temsilcisi konumundadır. Buna rağmen iktidar partisi tarafından gerçekleştirilen özelleştirmelere karşın oldukça sert ve saldırgan bir tutum izlemesi pek çoklarının kafasında bazı soru işaretleri oluşturur.

Ha keza, muhalefetin yeni kardeşlerinden biri olan İYİ Parti’de Türkçü, ülkücü ve devletçi kimliğinin ötesinde bazı özelleştirme adımlarından bahsetmektedir ki ilk reform hareketi olarak TRT’nin özelleştirilmesi ve Merkez Bankası dâhilin de BDDK’nında siyasetten veya görebileceği politik etkilerden sıyrılarak tamamen bağımsız bir duruş sergilemesi yine bu reformik hareketlere dâhildir.

HDP ve Millet ittifakının aynı muhalefet kanadında buluşmaması pek çoklarının aklına başlarda daha liberalist ve demokratik bir düzen sözleriyle oy toplayarak barajı aşmayı başarmış ve bugün hala siyasi varlığını sürdürmeye çalışan HDP’nin ekonomi politikalarında CHP ile gösterdiği benzerlikte yine bir ortak aklın ürünü gibi görünebilir.

Küresel ekonomi hareketliliklerini düzenlemek için 2015 yılındaki politika değişikliğinden BM’yi hedef alan CHP, insani gelişmişlik endeksinde ülkenin yükselişi ve itibar artışını hedefler.

“Diğer taraftan, yeni bir eşikte olan küresel ekonomide artık ucuz ve bol para dönemi sonlanmak üzeredir.”

maddesiyle 2015 beyannamesinde yakın gelecekte gerçekleşebilecek küresel çaptaki bir krize atıf yapılmış ve 3 yıllık dönem içerisinde gerçekleşebilecek küresel bir krizin ayak seslerinden yine beyanname de bahsedilmiştir ki bu öngörünün haklılığını son zamanlarda yaşanan sert değer düşüş ve yükselişleriyle görüyoruz. Yine CHP’nin 2015 beyannamesinde

“Dünyaya açık, AB’YE ÜYELİK PERSPEKTİFİNİ GÜÇLENDİREN, yurttaşına hesap veren bir hukuk devleti ve çağdaş demokrasi anlayışı egemen kılınarak, ekonomide güven ve iş yapma iklimi güçlendirilecektir.”

ibaresiyle AB ile kurulacak yakın ilişkiler kılavuz alınarak ekonominin dışa açılması tavsiye edilmektedir. 2018 yılında yayınlanan ve 24 Haziran seçimleri için hazırlanmış beyannamede ise

“Tek adam rejimi altında Türkiye ekonomisinin BÜYÜME ORTALAMASI GELİŞMEKTE OLAN DİĞER ÜLKELERİN (BM / AB VURGUSU ÇIKARILMIŞ) gerisinde kalmıştır.”

vurgusu dikkat çekmektedir.

Bu kısa karşılaştırmadan çıkarılan sonuç şudur ki politikalarda yine insanların bakış açıları üzerine değiştirilmiş ve uzun yıllardır toplumun gözünde itibarsızlaştırılmış olan Avrupa birliği konseyi ve Birleşmiş Milletler üzerine yapılan vurgular beyannamelerden atılarak dış ticaret genellemesi odak haline getirilmiştir. Bu sayede millet ittifakının milli savunucu ve fakat Liberalist fikirlerinden uzak olan görüşleri dünya solundan ayrı olarak bir dönüşüm geçirmiştir. Bu dönüşüm neticesinde sol kesimi temsil eden millet ittifakı içerisinde barındırdığı farklı görüşleri temsil eden partiler ile bir mutasyona uğramıştır.

Son olarak beyannamelerde yer alan innovasyon ve ar-ge çalışmalarına karşın verilen önem her dönemde önemini korumuş ve ortak olarak bütün partiler tarafından vaat edilmiştir. Bu maddenin temel amacı okumuş genç seçmenlerin ilgisini toplamakken, eğitim sisteminin düzenlenmesine dair yapılacak olan değişikliklerde yine bu kısımların altında gösterilmiştir. Ar-ge çalışmalarına verilen önem asıl yankısını iktidar kanadında yerli otomobil ve silah sanayi şeklinde kendini gösterirken muhalefetten gelen seslerin yalnızca bir vaatten öteye geçemiyor olması da innovasyon açısından yapılmasına söz verilen yeniliklerin neden seçmenler tarafından beklenenden daha az bir destek bulduğunu bizlere göstermiş olur.

Kısacası, iktidar tarafını uzun hükumet dönemlerinde gerçekleştirdikleri yanlışlarıyla yargılamadan önce oldukça çok sesli ve kucaklayıcı olan muhalefetin üst üste yaşadığı başarısızlıkların nedenine bakarak, bu sorunların bir çözüme kavuşup, kavuşmadığını görmeye çalışmak ittifakın kısa bir ön değerlendirmesini yapmak açısından yeterli olacaktır. Ülkelerin iç ve dış işlerini yönetirken ekonomi politikalarında yaşanan değişiklikler de özellikle ekonometrik eğrilerin kıldan ince kılıçtan keskin hale geldiği bu günlerde, hem demokrasiler hem de bir haftadan az bir süre kalmış olan seçimler üzerinde önemli bir rol oynayacaktır.

Kaynakça

Chp Seçim Beyannamesi, 7 Haziran 2015

Chp Seçim Beyannamesi, 24 Haziran 2018

İyi Parti Seçim Beyannamesi, 24 Haziran 2018

Saadet Partisi Seçim Beyannamesi, 24 Haziran 2018

Demokrat Parti Seçim Beyannamesi, 24 Haziran 2018

Resimler Kaynakça

Kapak Resmi – http://www.aydin24haber.com/corumda-seker-mitingi-363469h.htm

Resim 1 – http://www.yurtgazetesi.com.tr/politika/ince-karaoglan-in-izinde-h94218.html

Resim 2 – http://www.sanalbasin.com/muharrem-ince-kursuye-bidonlarla-cikti-al-sana-ekonomi-25252468/

Leave a Reply