Otomobil, Teknoloji ve ESP üçgeni

“Modern” zamanda bulunan bireyler olarak teknoloji ile iç içe yaşamaktayız. Burada önemli olan modernliğin tanımının nasıl yapıldığından daha çok teknoloji ile birlikte yaşamanın bize ne tür faydalar sağladığı. Teknoloji hayatımızın her alanında olduğu gibi son yıllarda otomobillerde de bu değişimi gözlemlemeye başladık. 2010’dan sonra tasarlanan çeşitli modellerde yer alan dokunmatik ekranlar, şerit takip sistemi ve kör nokta uyarı sistemi gibi donanımlar ile otomobiller gün geçtikçe daha kullanıcı dostu araçlar haline geliyor. 1 Kasım 2014 tarihinden itibaren zorunlu olan ESP başta olmak üzere ABS, XDS, ASR gibi elektronik sistemlerin açılımlarını ve nasıl çalıştıklarını ise çok önemsemeyiz. Otomobillerin çalıştığı süre boyunca arka planda sürekli aktif olan bu sistemler kullanıcılarını korumaya devam ediyor. Bu yazı daha çok bu sistemlerden belki de en kritiği olan ESP’yi ele alacak.

ESP nedir?

Yazının başında da bahsi geçen ve bizim için hayati öneme sahip olan sistemlerden birisi. Açılımı “Electronic Stability Program” olan ESP’yi basitçe açıklamak gerekirse, fren sisteminde yer alan ABS sensörlerinden yararlanarak lastiklerin dönüş hızlarını saniyede 25 defa kontrol eden sistem kayma algıladığı anda olağan dışı bu hareketi durdurmak için kaymaya başlayan tekerleğe fren uygulayarak otomobili kontrol altına alıyor. Günlük yaşamdan örnek vermek gerekirse; yağmurun yeni çiselemeye başladığını hayal edin. Yağmurun başlamasıyla yolun yüzeyinde bulunan toz tabakası çamurlaşıp kaygan bir yüzey oluşturur. Eğer dalgın bir şekilde kuru zemindeki gibi sürmeye devam ederseniz de otomobilinizin kaymaya başlama ihtimali bir hayli yükselmekte. İşte ESP ise tam bu noktada yaşanan kaymaları önlemeye yarıyor.

Bu sisteme destek veren sistemler arasında ABS ve ASR yer almakta. ABS ani fren sırasında tekerleklerin kilitlenmesini önlerken ASR ise tekerleklerin patinaj çekmesini yani gereksiz yere dönmeye başlayarak gücünü yere aktaramama durumunu önlemekte.

ESP’nin önlediği durumlar ise önden kayma (understeer) ve arkadan kayma (oversteer) olarak ikiye ayrılmakta. Marka ve model fark etmeksizin tüm otomobillerde yaşanabilecek bu durumların kendilerine has eksi yönleri bulunmakta. Örneğin sürücü yeterince tecrübeli değilse arkadan kaymayı engellemesi kolay olmayacağı için durumu kontrol altına alması zor bir hal alacaktır.

Önden kayma durumunda ise arkadan veya öncen çeker farkı tamamen ortadan kalkmakta. Otomobilin limitlerinin üzerinde bir hızla viraja girildiğinde yaşanma ihtimali artan “understeer” ESP’nin müdaheleleri ile engellenebilmekte. Önden kayma durumunda ise otomobil eğer dört çeker değilse sürücüye çok fazla durumu düzeltme seçeneği kalmamakta.

İlk kullanılan modeller

Biraz da tarihinden bahsetmek gerekirse; 1990’larda Bosch tarafından geliştirilen sistem Mercedes S-Class ve 7 Serisi gibi markaların amiral gemileri tarafından kullanılmaya başlandı. Birleşik Devletlerde yer alan IIHS’e göre ise ESP yıllık ortalama 9 bin ölümcül kazayı engellemekte.

Güvenliğe karşıt görüş?

Madalyonun diğer yüzünde ise ESP’ye karşı yapılan eleştiriler bulunmakta. Evet, sistem gerçekten doğru çalışmakta ve kritik durumlarda sürücüye destek oluyor ancak otomobilleri ve onları kullanmayı seven kişilerin yani “petrolhead”lerin eğlencesini de azaltmakta. Trafiğe kapalı alanlarda veya pistlerde sistemi kapalı hale getirerek otomobilinizin gerçek sınırlarını görebilirsiniz. BMW ve Mercedes gibi premium üreticiler ESP’nin tamamen kapatılma opsiyonuna yer verirken Ford ve VW gibi üreticiler bu seçeneği kullanıcılarına sunmamakta.

ESP’nin daha sık çalıştığı sonbahar artık geride kaldı. Yağışların etkisini azaltmasıyla birlikte sürücülere daha güvenli olan kuru zemin kalmakta. Bu sistemlere ihtiyacınızın olmadığı keyifli sürüşler dilerim.

Son olarak açıklayıcı bir video olarak:

 

Leave a Reply