Kişinin bulunduğu ortamın kişi üzerinde güçlü bir etkisi mevcut. Pek çok deneyde ardı ardına ortamla birey arasında çok etkin bir ilişki olduğu gözlemlendi. Sayın psikolog Zimbardo’nun Stanford hapishane deneyi bu ilişkiyi başarılı bir biçimde gözler önüne seriyor . Zimbardo deneye insanların tamamen doğuştan “iyi” olduğu fikrini sorgulama amacıyla başlatır.

Zimbardo denek olmayı kabul eden lisans öğrencilerini bekçi ve mahkum rolleri arasında ikiye ayırır. Herhangi bir zihinsel hastalığı olmayan ve ya adli sicil kaydı olmayan bireyler deneye özenle seçilmiştir. Her bir denek günde belirli bir ödenek karşılığında katılımcılığı kabul eder. Zimbardo deneyin gerçek hapishane ortamını yansıtması için oldukça özen gösterir. Denekler haber verilmeden gerçek suçlularmış gibi kendi evlerinden tutuklanmış, kimileri ailelerinin gözü önünden alınıp Stanford üniversitesindeki sahte hapishaneye götürülmüştür. Ayrıca sahte hapishaneye gözleri kapalı getirilmişlerdir. Güvenlik görevlisi olacak öğrencilere ise yapmaları gerekenlerde bilgilendirilmişlerdir. Deneyde rol alan tüm denekler istedikleri anda deneyi terk edebileceklerini bilmektedir.

Mahkumlar hapishanede pek çok katı kurala uymak zorundadır. Yemek saatleri ve tuvalet saatleri bekçi lisans öğrencilerinin inisiyatifindedir. Eğer görevliler istemezlerse yemek vermeme gibi pek çok zorluk çıkarabilirler. Her mahkûma rastgele sayılar atanmıştı. Bu sayılarla hitap ediliyorlardı. Kendi isimlerini geride bırakmak zorundalardı ve bırakmışlardı.

Deneyin başlangıcında pek çok bekçi öğrenci demirlerin arkasındakilere otoriter davranmada zorluk çekmiştir. Pek çoğu tek başına kalınca rollerini sürdürmekte zorluk çektiklerini söylemişlerdi. Lakin birkaç kişi birlikte olunca rollerine çok daha iyi uyum gösteriyorlardı. Çokluk üyelerine kendi kimliğini aşılıyordu.  Mahkumların olabildiğince tüm kontrol duygusu, kişiliği ve özelliği bastırılıyordu. Sayın Zimbardo’yu şaşırtan gözlemlerden birisi de tüm bu rahatsız koşullara rağmen hiçbir mahkûmun deneyi terk etmekle tehdit etmemesiydi. Sonuçta böyle bir seçenekleri vardı. Bu durum insanın belirli rollere kelimenin tam anlamıyla saplanıp kalmasının örneğidir.

Deney ilerledikçe bekçiler gittikçe daha şiddetli bir şekilde mahkumları cezalandırmaya ve zulmetmeye başlamışlardır. Mahkumlar çoğu zaman temelsiz sebeplerle yemek verilmeme ve karanlık odaya kapatılma gibi cezalara maruz kalmışlardır. Bekçilerin bunu yapmadaki gerekçesi ise can sıkıntısıdır. Bazı iyi huylu oldukları bilinen bekçiler bile yapılan bu haksız müdahaleye karışmıyorlardı. Beşinci gece Zimbardo deneyi sonlandırmaya karar verdi. Aslında sonlandırmak zorundaydı. Çoğu mahkûm patolojik ve aşırı stresli davranıyordu. Bekçilerde ise sınırları aşan sadistçe hareketler kontrolden çıkmıştı. Yapılması uygun olmayan istismarlar araştırmacılar geceleyin yokken mahkumlara yapılmaya başlanmıştı. Yani denetleyen bir üst otorite yok iken.

Deneyden çıkabilecek pek çok ilginç çıkarım var. Bunlardan en temeli, koşulların ve ortamın insan üzerindeki güçlü etkisidir. Tamamen planlı rollerdeki bu insanlar zamanla rollerine sahip olacakken rolleri onlara sahip oluyor. Daha da ilginç olanı ise bekçi rolündeki öğrencilerin normal ve iyi huylu olduklarının bilinmesidir. Tüm bu iyi öğrenciler nasıl olur da bu süreçte bu kadar zalimleşebilir? Deney her insanın içinde uygun koşullarda ortaya çıkmayı bekleyen iblislerin varlığını gösteriyor. Belirli roller ve koşullarla herkes canavarlara dönüştürülebilir, dönüşebilir. Bu durumun insanların Lucifer’a bir hediyesi mi yoksa Lucifer’ın insanlara bir hediyesi mi olduğu sorulabilir. Bu sorunun daha açık hali ise insanların şeytanlıklarını bastırdığı mı yoksa içlerindeki meleği mi bastırdığıdır. Bu soruyu düşünün. Böyle bir deneyde mahkûm olmayı seçerseniz bekçilerin arkadaşlarınız, yan komşularınız ve iyi olarak bildiğiniz insanlar olsa dahi ortamın etkisi ne yapacaktır? Bu koşullarda bile mahkûm olmak istemeyenler deneyden dersini almış gibi görünüyor.

Deneyi detaylı incelemek isterseniz Stanford Prison Experiment adresine bakınız.

https://external-content.duckduckgo.com/iu/?u=https%3A%2F%2Fwww.paloaltoonline.com%2Fnews%2Fphotos%2F2018%2Fjune%2F29%2F68551_original.jpg&f=1&nofb=1

Kaynakça:

Zimbardo, P. G. (2007). The Lucifer Effect: Understanding how good people turn evil. New York: Random House.

Leave a Reply