Kim olursak olalım, nerede yaşarsak yaşayalım günlük hayatlarımızda stres artık bizim bir parçamız olmuş durumda. Nasıl hissettiğimiz, davranışlarımız ve hatta sağlığımız bu stres faktörlerinin elinde. Stres, genelde insana başa çıkabileceğinden daha fazla veya daha zor bir durumla karşılaşıldığında ortaya çıkar. Devamlı olmayan ve ani gelişen bir tehdit sonucu ortaya çıkan stres sağlıklıdır ve bize bulunduğumuz zor durumun daha başarılı bir şekilde üstesinden gelebilmemiz için evrimsel olarak gelişmiş birtakım hayatta kalma tepkilerini açığa çıkarır. Water Bradford Cannon tarafından tanımlanan “Fight or Flight” dediğimiz Türkçeye “Savaş ya da Kaç” tepkisi olarak çevrilen bu fizyolojik tepkiler sempatik sinir sisteminin aktive olmasıyla gelişen adrenalin ve nöradrenalin gibi hormonların yarattığı yükselen kalp ritmi, kan basıncı ve nefes alımıyla başlar. Hızlanan kalp atışı ve nefes alımı tehdite karşı daha hızlı bir yanıt verme amacıyla oksijen alımını artırmaya yöneliktir. Çevreyi daha iyi analiz edebilmek adına göz bebekleri büyür ve ışık alımı böylelikle artar. Kaslarımız gerilir ve kaçma öncesinde harekete hazır bulunur, eğer kaslar uzun bir süre bu ön hazırlık durumunda kalırsa titreme görülür. Sempatik sinir sisteminin etkisiyle kan, vücudun tehdite daha iyi karşılık verebilmesi için en gerekli bölgelere hücum eder, bunun sonucunda kan akışının vücudun yüzey alanlarından çekilip kaslara, beyne, kollara ve bacaklara ilerlediği görülür. Bu fizyolojik tepkilerden araştırmacılar tarafından belki de en çok ilgi göreni stresle karşılaşma durumunda bağışıklık sistemimizin vücuda yabancı antijenlerle savaşma gücünü düşürmesi ve bizim enfeksiyonlara daha duyarlı hale gelmemiz. Bu durum vücudun ana stres hormonu olarak bilinen kortizolun aktive olmasıyla oluşan bir süreçtir.

Tehdit esnasında gelişen tüm bu fizyolojik semptomlar insan vücudunu ya durumla yüzleşmeye ya da tehdit unsurundan uzağa güvenli bir yere kaçmaya hazırlar. Bu hazırlık aşaması, stres yaratan durumun üstesinden daha etkili bir şekilde gelebilmeyi ve baskı altında etkin işlev görme yetisini bize bahşeder. Bunun sonucunda hayatta kalabilme şansımız da artar. Bu perspektiften incelendiğinde strese verdiğimiz bu tür yanıtlar oldukça önemli ve gereklidir.

Şimdi, bu fizyolojik tepkilerin vücudunuzda hiç ara vermeksizin süregeldiğini düşünün, sağlığınız bu durumdan nasıl etkilenirdi?

Modern dünyada stres faktörleri birden fazla ve aynı anda insanın karşısına çıkabilir veya stresle başa çıkmayı öğrenemeyen vücut herhangi bir stres faktörü karşısında stres yanıtını kolayca tetikleyebilir hale gelir. Tüm bunlar akut denilen kısa süreli stresin yarattığı etkilerin kronikleşmesine sebebiyet verebilir. Kronik stres, vücudu tehdite karşı hazırlayan semptomların sürekli olarak ortaya çıkmasıyla sonuçlanır. Bu semptomların devamlılığı, kronikleşmesi insan sağlığı açısından büyük ölçüde tehdit oluşturur. Kısa süreli bir stres karşısında hızlanan kalp atışlarımız, artan kan basıncımız, bu stresin devamlılığıyla birlikle kardiovasküler problemlere dönüşebilir. Veyahut kısa süreli bir stres anında baskılanan bağışıklık sistemimiz bize herhangi bir tehlike oluşturmazken bunun uzun vadede, bize enfeksiyon hastalıkları olarak dönmesi olasıdır. Kronik stresin yarattığın diğer ciddi hastalıklar depresyon, anksiyete ve kişilik bozuklukları gibi mental hastalıklardır. Bunun yanında bağırsak sağlığı ve psikolojik sorunların çift yönlü çalışmasından doğan obezite, ülseratif kolit, rahatsız bağırsak sendromu gibi durumlar da kendini gösterebilir.

Sağlıklı ve kısa süreli olan stresinizin kronik bir şekle bürünmemesi için stresle nasıl başa çıkmanız gerektiğini iyi saptamalısınız. Meditasyon, egzersiz, birikmiş duyguları dışa vurma (catharsis) gibi etkili stresle başa çıkma yöntemlerinin yanında mutluluk hormonlarınızı yöneterek de stresle başa çıkmak oldukça mümkün. Stresle başa çıkma mekanizması olarak dopamin, endorfin, oksitosin ve serotonin gibi mutlu kimyasalların etkisiyle akut stresin kronik strese dönüşmesini engelleyebilirsiniz. Bu kimyasalların evrimsel süreçten gelen görevleri belirlidir. Dopamin, ihtiyacınız olan veya daha önceden sizi mutlu etmiş bir şeye ulaştığınızda ortaya çıkar, bu durum bir maraton koşucusunun bitiş çizgisini görmesi veya bir maymunun yemek arayışında bir muzu gözüne kestirmesi olabilir. Bu iki örnekte de ana duygu “Başardım!” hissidir ve vücut, bu duyguyu tekrarlayıp dopamini tekrar tekrar salgılatmak ister. Hayallerinize giden her adım size dopamin salgılattırır. Endorfin hormonu ise coşku hissiyle örtüştürülebilir. Atalarımız avlanırken yaralandığında endorfin acıyı baskılayarak onların güvenli bir yere dönmelerini sağlardı. Günümüzde ise endorfinin yarattığı bu coşku hissini spor sonrasında yaşayabilirsiniz. Oksitosin ise güven ve bağlanma duygusuyla yakından alakalıdır. Birine güven duyduğunuzda veya bir topluluğa kendinizi ait hissettiğinizde oksitosin salgılanır. Çevrenizle oluşturduğunuz yakın ilişkiler, sevdiğiniz birinden gelen şefkatli bir dokunuş oksitosinin verdiği hazzı size tattırabilir. Son olarak bahsetmek istediğim serotonin hormonudur. Serotonin, hepimizin bildiği yaygın olarak kullanılan “mutluluk” hormonudur. Buradaki mutluluk, kişinin gurur, özgüven veya özsaygı gibi duyguları tatmasından kaynaklanır. Evrimsel olarak insanın, sosyal anlamda kendini ortaya koyma ve önemli olma gibi dürtüleri vardır. Bu durumların bütünü serotonin salgılanmasını sağlar. Konusu geçen bu hormonları artırmaya yönelik davranışların hepsi, hayatınızda stres kontrolü yapmanıza yardımcı olacak ve stresinizin kronikleşmesini engellemek için çalışacaktır.

KAYNAKLAR

Schneiderman, Neil et al. “Stress and health: psychological, behavioral, and biological determinants.” Annual review of clinical psychology vol. 1 (2005): 607-28. doi:10.1146/annurev.clinpsy.1.102803.144141

Stress: Why does it happen and how can we manage it? (n.d.). Retrieved from https://www.medicalnewstoday.com/articles/145855

Breuning, L. G. (2016). Habits of a happy brain: Retrain your brain to boost your serotonin, dopamine, oxytocin, & endorphin levels. Avon, MA: Adams Media.

Leave a Reply