Alman toplum bilimci Max Weber’in otorite ayrımlarından biri olan karizmatik otoriteyi duymuşsunuzdur. Karizmanın, şu an kullanılan dışında, tarihe bakıldığında aslında dinsel bir anlam taşıdığı ise şaşırtıcı gelebilir. İnsanüstü ve olağanüstü demek için kullanılmış bu ifadedeki üstünlük, karizmatik kişinin tanrıya yakınlığından gelmektedir ki peygamberler, karizmatik olarak tanımlanmaktadır.

Diğer kişilerin, tanrıya yakın gücü tanıması ise otoriteyi getiren en büyük etkendir. Tabii, burada ilginç olan, karizmanın bir inanç durumu taşımasıdır. Günümüzde, aşırı sağcı liderler ya da popülist liderler karizmatik güç taşırlar ama toplumun onları tanıması, daha doğrusu toplumun onlara inanması çoğunlukla bu kişilerin tanrısal bir güç taşımalarından değildir. Bireylerde somutlaşan bu meşru güç, çoğu zaman geleneksel ve rasyonel otoriteden faklı olarak devrimci bir nitelik taşır.

Karizmatik lider mağdur hisseden kitlelere seslenir. Onlara vaatler verir, teminatlar verir. Daha iyi olacakları yarınlara seslenir, mağduriyetlerine konuşur. Bu nedenledir ki karizmaya inananların, çoğu zaman mantıktan ziyade duygusal bir frekanstan konuştuklarına şahit olmuşuzdur. Liderlerini fanatik bir şekilde taparcasına savunmaları, “karşı” olarak adlandırdıkları, çoğu zaman elit gördükleri diğerleriyle atışmaları şaşılır gelmeyebilir artık günümüzde. Ortak bir dava arayışı, insanları birbirine düşürürken bundan fayda gören tek kişi aslında karizmatik liderin otoritesidir. Bu devrimci nitelik Martin Luther King, Ghandi gibi liderlerde de görülmüştür. Ya da toplumun en çok “kurtarıcıya” ihtiyacı olduğu zamanlarda, örneğin dünya savaşlarından sonra işlemeyen düzeni değiştirmek ve komünizmi getirmek için öne çıkan karizmatik liderlerden olan Mao, Lenin, Castro da örnek olarak verilebilir.  

Burada sorulması gereken soru bence, inanç toplum kurulumunda ve sürdürülmesinde yer etmeli midir? Laiklikten söz etmiyorum. Onun olduğu zaten kabulken, siyasette kalan diğer inançlardan şüphe etmemiz gerekir, her gün karşılaştığımız inançlardan belki de. Karizmatik lidere olan inanç gibi. Bölme politikasına ve nefrete sürükleyen siyasi fanatiklik gibi.Bunun tam tersi de doğru bence. Siyasilere olan inançsızlıkta sorgulanması gereken bir mesele. Bu sefer de inanmama tam tersi bir nefret getirip aynı kutuplaşmış toplumları yaratabiliyor. Bence liderlere bakarken, inanç kavramı üzerine kısa bir sorgulama yapmak daha farklı bir dünyaya gözümüzü açmamıza neden olabilir.

Kaynakça:

SOCY 151: Foundations of modern social theory. SOCY 151 – Lecture 19 – Weber on Charismatic Authority | Open Yale Courses. (n.d.). Retrieved October 19, 2022, from https://oyc.yale.edu/sociology/socy-151/lecture-19

Leave a Reply