Hiçbir sistem %100 verim sağlayamaz, özellikle de o sistemde Westbrook varsa.

Quentin Tarantino sevdiğim, saydığım, hatta ve hatta müptelası olduğum bir yönetmendir. Buna rağmen Once Upon a Time in Hollywood‘un oyuncu kadrosunu görünce ben bile inanılmaz korkmuştum zira Hollywood’da son zamanlar pik eden bu  ‘’all-star’’ oyuncu ekibi ile film yapma olayı box office açısından başarılı olsa da nadiren kaliteli oluyordu. Bu trend yeni değildi ama beni gerçekten bayıyordu. Nedeni de basitti, filme ne kadar fazla yetenekli oyuncu koyarsan (istisnalar olmak üzere) oyuncunu o kadar sınırlamış oluyordun, daha az replik, daha az kamera zamanı aktörün/aktrisin oyunculuk potansiyelini parçalamak demek oluyordu. Avengers: Infinity War bunun en güzel örneklerinden biriydi Un var, şeker var, yağ var ama helvayı yapacak ne senaryo ne de oyuncular arasındaki kimya vardı. Bundan dolayı Once Upon a Time in Hollywood’u neredeyse bir beklentim olmadan seyretmiştim, varsın olsun Tarantino görece güzel bir film yaratabilmişti ancak filmi izlerken bile cameo görünümvari orda olan Al Pacino ve Damian Lewis keşke biraz daha uzun süre sahne alsaydı derken buldum kendimi, dediğim gibi film güzeldi. Ancak bu usta oyuncuların tadı damağımda kalmıştı.

               Los Angeles Lakers 2021 sezonuna girerken kendime hakim olamayıp acaba benzeri olur mu diye düşünmeden edemiyorum. Lakers Yöneticisi Rob Pelinka off-season’da boş durmayıp Lebron James ve Anthony Davis gibi iki süperstar tandeminin yanına Westbrook gibi topu elinde isteyen yırtıcı bir oyun kurucu ekledi. Bunun yanında altın günleri geride kalmış kariyerlerinin son demlerinde olan Rajon Rondo, Dwight Howard, Carmelo Anthony, De’Andre Jordan gibi oyuncuları da Lakers saflarına katmışlardı. Geniş bir rotasyona sahip olan Lakers bütün yumurtalarını tek bir sepete koydu ve bu kadro ile ‘şimdi kazan, geleceğini sonra düşün’ politikasını seçmiş oldu.

               Westbrook gibi bir ismin eklenmesi ile zaten batının favorisi olan bu takım, kağıt üzerinde ihtişamlı gözükse de yanıtlamaları gereken bir sürü soru ve açmazlar var. Westbrook’un kendisiyle beraber promosyon olarak getirdiği takım içi kaosla takıma süregelecek krizlerin dışında Frank Vogel’ın bu takımın simetrisini sahaya 1, 2 şutör dizerek nasıl kuracağını, playoff rotasyonunda kimi kullanıp kullanmayacağını, Lebron veya Anthony Davis’in normal sezonu kaçıncı viteste oynayacağı, Rondo ve Westbrook’un soyunma odasında nasıl anlaşacağını veya hatta Westbrook’un defans şemasındaki yeri gibi sorulara cevaplar bulması gerek. Vogel’ın işi çok büyük olsa da buradaki x faktörü hep Westbrook. Yeri gelecek Lakers taraftarı onu yerin dibine sokacak ve yeri gelecek OKC ve Wizards taraftarının yaptığı gibi arkasından MVP diye bağıracaklar. Westbrook sizi hep çıldırtacak ve şaşırtacak; sinirden ya da sevinçten.

               Westbrook kendi mottosu olan “Why Not” üzerinde yaşayıp ölmekte olan bir karakter. 2008 de Seattle Supersonics tarafından draft edildiğinden beri 3 farklı takıma takas edildi ve hepsinde odak noktası kendisi oldu.Oklahoma dönemlerinde bile yanında tarihin en iyi skorerlerden Kevin Durant gibi bir isme sahip olmasına rağmen oyunun en kritik dakikalarında ve saniyelerinde oyunu kazandıran şutunu denemekten asla kendini esirgemedi, bu trend gittiği her takımda (Kolej takımı UCLA’de dahil olmak üzere) hep onu izledi. İşte Westbrook’un ikilemi bu; Westbrook takımına hep bir kıvılcım kazandırsa da bu kıvılcım bir yangına dönüşüp karşı takımla beraber kendini takımını da yakabilir. Birebir savunmada The Gambler‘daki Mark Wahlberg’in canlandırdığı kronik kumarbazlık sorunu olan Jim Bennet gibidir, sürekli kumar oynar gibi elini topa sokmaya çalışır; Bu da ya müdafaasının onu kolaylıkla geçmesini ya da topu çalıp karşı sahaya koşarak muazzam bir smaçla rakip potayı cezalandırması ile sonuçlanır. Hücümda ise yaralı bir hayvan edasıyla oynar, gözünü karartıp penetre eder ve yine potada sert bir şekilde bitirmeye çalışır ya da takım arkadaşlarına pas bulmaya, ancak karşı takımın Westbrook’u boyalı alan dışına zorladığı veya takım arkadaşlarının kötü bir şut gecesi geçirdiği maçlarda ise takımınıza sadece eksi yazabilir. Bu denklemi şu ana kadar hiçbir takım veya koçu cevap bulamadı ve şimdi iş; işbirlikçi Vogel’ın ve gittiği her takımda belirli bir kohezyonu sağlayabilmiş Lebron James’ın omuzlarında. Bakalım bu ikili 2021-22 sezonunda bize güzel bir film sunabilecekler mi?

Referanslar:

https://www.basketball-reference.com/players/w/westbru01.html

https://bleacherreport.com/articles/2587948-from-the-bottom-to-the-top-the-russell-westbrook-story

Socrates Dergi 78.sayı

Notlar:

Box-office: gişe

Offseason: Sezonun bitmesinin ardından yeni sezon başlayana kadar olan döneme denir.

MVP(Most valuable player): En değerli oyuncu.

Cameo: oyun, film, video oyunu, televizyon gibi gösteri sanatlarında insanlar tarafından çok bilinen birisinin kısa süreyle görülmesine denir.

Leave a Reply