“Tandil Kulesi”ne Yakışır Bir Veda

Juan Martin Del Potro… Bir diğer adıyla Tandil Kulesi. Tenisin son 15 yıldaki en büyük karakterlerinden bir tanesi. Tenisi yakından takip eden hemen herkesin hayran olduğu, ‘Ah o sakatlıklar olmasaydı çok çok daha iyi yerlere gelirdi.’ dediği, tanımayanların da bu yazıyı okuduktan sonra “Keşke daha önce tanısaydım,” diyeceği çok değerli bir isim.

Neden mi?

(2018 Amerika Açık Finali’nden Bir Kare)

Bu soruya verilebilecek onlarca cevap olsa da en kısa ve öz tabiriyle: Forehand vuruşunun büyüklüğü ile kalbinin büyüklüğünün ne kadar doğru orantılı olduğudur. Tenis tarihinin gördüğü en hızlı forehand vuruşuna sahiptir kendisi. Onun forehandlerini izleyip de hayran kalmamak mümkün değildir âdeta. Nitekim “Büyük 3’lü” olarak adlandırılan Djokovic, Nadal, Federer’e bile kafa tutmuştur forehandleriyle. Fakat bu agresif oyun stili ve çekiç gibi forehandlerinin arkasında çok da duygusal aynı zamanda da karakterli bir sporcudur Del Potro.

Gelin Biraz Kariyerinden Bahsedelim

Tenis dünyası çok genç yaşta tanıdı Del Potro’yu. Henüz 20 yaşındayken Amerika Açık grand slam turnuvasında öncelikle Rafael Nadal’ı finalde ise son 5 yılda bu turnuvanın şampiyonu Roger Federer’i mağlup etmiş ve tenisin son 20 yılında çok az sayıda erkek tenisçinin erişebildiği 4 büyük turnuva (Avustralya Açık-Fransa Açık-Wimbledon ve Amerika Açık) şampiyonları arasına adını yazdırmıştı bile. Hemen her turnuvanın Roger Federer ve Rafael Nadal şampiyonluklarıyla sonuçlandığı o dönemlerde her iki efsaneyi de dize getirerek kazandığı şampiyonluğu ve tenis kortundaki duruşuyla “Acaba yeni bir efsanenin doğuşuna mı tanıklık ediyoruz?” sorusunu sordurtmuştu milyonlara.

(2009 Amerika Açık Şampiyonluğundan Bir Kare)

En Büyük Rakibi Kendi Vücudu Oldu.

(2012 Londra Olimpiyatlarından Bir Kare)

1,98’lik boyu ve bir tenisçiden çok kuleyi andıran fiziği ile daha nice başarılara imza atması beklenen “Tandil Kulesi” lakaplı Del Potro’yu durduran bilekleri ve dizleri oldu. O büyük cüssesinin altında ezilen dizleri ve vuruşlarının gücüne dayanamayan bilekleri onu yarı yolda bıraktı kariyeri boyunca. 2010 yılında geçirdiği ilk bilek ameliyatı gelecek sakatlıkların habercisiydi belki de. 8 aylık aranın ardından kortlara geri dönen Del Potro, sağlıklı dönemine birçok başarı ve 2012 Londra Olimpiyatları’nda Novak Djokovic karşısında elde edilen bir bronz madalya sığdırmıştı.

Vücudu Onu Yolda Bıraktığı Halde O Her Seferinde Geri Döndü.

Kabus gibi geçen 2014 ve 2015 yıllarında bileğinden arka arkaya tam 3 ameliyat daha geçiren Tandil Kulesi, 2016’da başarılarına kaldığı yerden devam etti. Öyle ki aynı yıl içerisinde ülkesi Arjantin’e hem bir olimpiyat gümüş madalyası hem de Davis Cup (erkek tenisinin dünya kupası) şampiyonluğu getirmişti. Bunları yaparken o dönem neredeyse hiç kimsenin kafa tutamadığı Novak Djokovic’i bir kez daha olimpiyat hayallerinden uzakta tutmuş ve aynı turnuvada Rafael Nadal’ı da bir kez daha mağlup etmeyi başarmıştı. Ve bu geri dönüş ona 2. kez “Yılın En İyi Geri Dönüş Yapan Erkek Oyuncusu” ödülünü kazandırmıştı.

(2016 Olimpiyatları Yarı Finalinde Rafael Nadal Karşısında Gelen Galibiyet Sevinci)

Bir kez daha sakatlanmadan hemen önce çok başarılı bir yıl geçiren Juan Martin Del Potro, 2018’de çok önemli bir başka turnuva olan Indian Wells finalinde Federer’i mağlup etmiş ve 9 yıl aranın ardından bir kez daha Amerika Açık finalinde boy göstermişti. Bu başarılar onu dünya 3 numarasına kadar taşımıştı.

Fakat ne yazık ki bu sefer de dizleri onu taşıyamadı. 2019’da belki de o zamanlar kendinin de tahmin edemeyeceği son sakatlık süreci başladı Del Potro’nun. 4 kez arka arkaya ameliyat geçirdiği dizi, 3 yıla yakın bir süredir kortlardan uzak tutuyordu Arjantinli tenisçiyi.

GERİ DÖNÜŞLERİN ADAMINA GERİ DÖNÜŞLÜ SON

Tam herkes yeniden onun forehandlerini ve savaşçı ruhunu izleyebileceği için sevinirken 3 yıla yakın süren iyileşme sürecini atlatan Del Potro, son geri dönüşünün belki de bir veda olacağını açıkladı tenisseverlere. Tam da ona yakışır bir sonla, 3 yıllık mücadelesini taçlandıracak bir biçimde, tenis kortlarında yapmak istemişti vedasını. Bunu yapmak istemediği her hâlinden belli olsa da “Artık normal bir 33 yaşında insan gibi acı çekmeden yaşamak istiyorum,” diyerek 8 ameliyat ve birçok başarı sığdırdığı kariyerine böyle bir son yakışacağını düşündüğü de çok net bir biçimde anlaşılıyordu.

Federer taraftarından Nadal taraftarına, Djokovic taraftarından Murray taraftarına kadar her tenisseverin kalbinde yer edinmiş… Her seferinde sakatlıksız bir kariyere sahip olabilseydi bir efsane olabileceği söylenen fakat zaten sakatlıklarından her seferinde çok güçlü dönüşüyle efsane haline gelmiş bir isim Juan Martin Del Potro, namıdiğer Tandil Kulesi.

Maçın ardından son kez korta çıktığını gözyaşlarıyla doğrulayan Del Potro’yu -her ne kadar tekrar oynayacağı ümidi içimizde olsa da- son bir kez izleme şansına sahip olduk 2022 Arjantin Açık tenis turnuvasında. Onu maçtan sonra yaptığı açıklamada olduğu gibi insanların sevgisini kazanmış bir sporcu ve eşi benzeri görülmemiş, çekiç misali forehandleriyle hatırlayacağız her zaman. Teşekkürler Tandil Kulesi!

(Del Potro Kariyerinin Son Maçının Ardından Kendiyle Özdeşleşmiş Saç Bandını Fileye Asarken Bir Kare)

Kaynakça

https://www.tennis.com/news/articles/15-of-juan-martin-del-potro-s-most-incredible-achievements

Leave a Reply