Kendinizi hiç dünyamızın, varoluşumuzun, hayatımızın anlamını çözümlemeye çalışırken buldunuz mu? Ben buldum. Nitekim bu gerçekliklerin oldukça soyut ve bir o kadar da anlamlandırması zor olduğunu düşünür dururum. Kafamı karıştıran konuların başında “aile” kavramının benim için neyi sembolize ettiği gelir. Sahip olduğumuz aile hayat çizgimizi çizebilir mi? Ailenin ağırlığı nedir? Aile özgürlük müdür, esaret midir? Aile kurumu kişisel alanlarımızı kökten değiştirir mi? Serseri Mayınlar filmini izlediğimde aile kurumunun bendeki ağırlığının ne kadar olduğu sorusunun cevabını arıyordum. Bu soruya günün birinde bir cevap bulabilir miyim hâlâ bilmiyorum ama bu eserle içine doğduğumuz, çoğunlukla değiştirme ve seçme imkanına sahip olmadığımız mevcut düzeni sorgulayarak ailenin hayatımdaki gücünü düşünme imkanı buluyorum.

İçinde bulunduğumuz coğrafya gereği oldukça keskin ve dogmatik bir aile yapısı olduğuna inanıyorum. İtiraz edilemeyen, doğdumuz andan itibaren hayatımızın mutlak bir parçası olan… Ailemizi seçemiyoruz ve değiştiremiyoruz. Sadece tüm bu yaşam yolculuğunda aile bireylerimizle birbirimize yarenlik ediyoruz. Nitekim ana karakter Tommaso’nun fikir ayrılıkları da buradan doğuyor. Yıllar sonra ailesiyle karşılaşması ile sürekli olarak ailesine çeşitli karakter özelliklerini kabul ettirmenin yollarını arıyor. Mesleki seçimi ya da cinsel tercihleri yüzünden ailesi ile yaşadığı çatışmada kendisi, toplumdan dışlanan her insanı ve ailesi de toplumun baskıcı rejimini temsil ediyor.

Okumak istediğim bölüm dolayısıyla ailem tarafından eleştirildiğimi hatırlıyorum. Evimi, yaşantımı, ailemi yeniden düşünüyorum. Ne kadar komplike bir mekanizma… “Hayatta aşktan daha karmaşık olan tek şey ailedir.”

Anlıyorum ki aile kurumunu bu kadar karmaşık yapan, herkesin kendi renklerinin ve özelliklerinin oluşu. Farklılıklarımız bizi insan yapar. Filmin başlığında da olduğu gibi aslında bir aile ferdi olarak hepimiz birer serseri mayınız çünkü serseri mayınlar dizginlenemez ve tahmin edilemez. Hepimiz sadece kendimize benzeriz. Kendi dünyalarımız, rüyalarımız, kaygılarımız vardır. İstediğim bölümü okumak ve hayal ettiğim hayat tercihini yapma imkanına sahibim, sahibiz. “Aile”, içinde bulunduğumuz toplumun kabulleri ve doğrularıyla benliğimizde bir yere daima sahip olacaktır ama hayatta mutlu olabilmek ve kendi yolumuzu çizebilmek için yeri geldiğinde sosyal statüleri bir kenara bırakıp risk almak ve direnmek karakterimizi yapılandıracaktır. Filmde de bu vurgulanmaktadır.

Bundan yıllar evvel, Otostopçunun Galaksi Rehberi’ni okuduğumu hatırlıyorum. Hayatımın oldukça ümitsiz ve kaygılı bir dönemiydi. Kitabın benim için en dokunaklı yanı, ele aldığım filmde de yer verildiği gibi ailenin üzerimizdeki etkisine ve varolmamızın sebeplerine değinmesiydi. Varoluşumuzun ve seçimlerimizin tesadüflere dayandığına inanmıyorum. Dolayısıyla hayattaki rotamızı belirlemek için bir üçüncü kişi gibi uzaktan ya da bir aynaya bakarcasına yalın ve filtresiz bakmanın, karakterimizi anlamak adına daha yol gösterici ve objektif olduğunu düşünüyorum. Serseri Mayınlar’da ailenin üzerimizdeki etkisi, aynı zamanda La Nonna karakterinin üzerinden işleniyor. La Nonna, ailesinin eleştirisinden çekindiği için hayatının aşkına hiçbir zaman kavuşamıyor. Hiçbir zaman sahip olamadığı aşkı, kendisi için artık sadece bir hatıradan ibaret oluyor. Aile kurumu, benim hayatımda okumak istediğim bölüm tercihinde olduğu gibi Serseri Mayınlar ’da Tomasso karakterinde de olduğu gibi bu sefer de La Nonna karakteriyle ortaya çıkıyor. Başka mekanlar, başka zamanlar ve başka olaylar var ama ailenin baskıcı rejimi hiç değişmiyor.

Nesiller, jenerasyonlar, zamanlar değişse de algı ve hep meram aynı kalıyor. Hepimiz “keşke” diyoruz. Keşke daha güzel, daha başarılı olsaydım. Keşke o köşeden dönseydim, keşke arkasından koşsaydım. Keşke, keşke, keşke… La Nonna, bu hayatı kendisi seçti. Biz, bu hayatı kendimiz seçtik. Ne kadar toplum ve aile kişiyi yönlendirse de o kişi, günün sonunda kendi hayat çizgisi ve seçimleri ile başbaşa kaldı.

Yeni yollarımız var, olacak. Keşkelerimizin de illaki olacağı gibi. Tomasso sorguluyor, La Nonna sorguluyor, ben de sorguluyorum. Toplumsal normlarımı, duyarlılıklarımı, aileyi, hayattaki özgürlüklerimizi… Hayatta sadece siyahlar ve beyazlar yok, her zaman griler ve başka renkler de var. Yani başka seçenekler de hep var, olacak. İçinde bulunduğumuz toplumun sorumluluklarını ve ailenin beklentilerini üzerimizde taşısak da toplumun bizi değil bizim toplumu var etme imkanımız daima elimizde ve mevcut… Yani mevcudiyetimizi sadece biz anlamlandırabiliriz, Tomasso gibi.

Kaynakça

Özpetek, Ferzan. Mine Vaganti (Serseri Mayınlar).2010.Fox Pictures. Film. Adams, Dougles. Otostopçunun Galaksi Rehberi.1979. BBC. Roman.

Ayşe Deniz Karabey

Leave a Reply