Olaylar karşısında verdiğimiz tepkileri, bulunduğumuz ortama göre değişen davranışlarımızı, aklımızdan geçenlere karşın dışarıya yansıttıklarımızı düşününce kişiliğimiz sandığımızdan daha derin ve çok yönlü. Herkese karşı gösterdiğimiz, bazı kişilere özel olarak gösterdiğimiz ve kimseye göstermediğimiz bir yönümüz var. Bu çok yönlülük insanda karmaşaya yol açabilir mi? Hangi durumlarda gerçek kişiliğimizi kullanıyoruz?

Carl Gustav Jung bunun için “persona” terimini kullanmış. Latince’de maske ve kişilik anlamlarına gelen bu kelime, eski Yunanca’da da antik tiyatrolarda oyuncuların bir karakteri canlandırmak için kullandığı maske anlamında. Jung “persona”yı “bir insanın nasıl görünmesi gerektiği konusunda birey ve toplum arasında bir uzlaşma” olarak tanımlamış. Belki bir bakımdan toplumda yer edinmek için gerekli olan belki de kişinin benliğini kaplayan ve ruhumuzun katmanlı yapısını gizleyen bir maske. Katmanlı yapısı dedim çünkü Jung için “persona” en dışta yer alırken, onu izleyen, bilincinde olduğumuz olan kişiliğimiz “ego”, karanlık ve saklanan tarafımız “gölge” ve her şeyin toplamı olan benliğimiz katmanlı ve çok yönlü ruhumuzu oluşturuyor.

Yönetmenliğini Satoshi Kon’un yapmış olduğu 1997 yapımı psikolojik bir anime olan Perfect Blue’dan bahsetmek istiyorum. Kısacası film, pop yıldızı olan Mima’nın artık idol imajını istememesi ve aktrisliğe adım atmasıyla başlıyor. İnsanların onu tanıdığı ve belki de o haliyle sevdiği tatlı bir şarkıcı kız imajının birden değişmesiyle birlikte hayranları hayal kırıklığına uğruyor. Mima’nın ilk projesi olan Double Bind filminin çekimlerinde yer alan travmatik sahnelerin etkisi sürerken bunların yanında Mima’nın hastalık derecesinde takıntılı bir hayranı olması ve Mima’nın kendisi için açılmış olan kimin açtığı belli olmayan bir blog sayfasını görmesiyle şüpheye düşüyor. Belirsiz bir kişi tarafından çevresindeki insanlara zarar gelmesiyle birlikte de paranoyası iyice artıyor.

Satoshi Kon bu film için “İnsanların benim hakkımda gördüğü imajla benim kendimde gördüğüm arasında bir boşluk var. Perfect Blue, bu boşluğun çok genişlemesinin neden olduğu trajedi hakkında.” demiş. İlginç karakterleri ve konusuyla, estetik çizimleriyle, karmaşık olay örgüsüyle, metaforlarıyla, gerçeğin ve hayalin birbirine girmesiyle film boyunca olan gerilim ve ters köşe finaliyle birçok yönden benim için en güzel anime filmlerinden birisi Perfect Blue.

Kaynakça

Bolea, Ş. (2016). Philobiblon. The Persona and the Shadow in Analytic Psychology and Existential Philosophy, (21), 84-93.

https://filmcolossus.com/perfect-blue-movie-explained#NaN

Leave a Reply